''Emperyal Akıl''
“Kürtler, üzerinde yaşadıkları yerleri temel alarak çok büyük bir toprak parçası talebinde bulunuyorlar. Onları, kuzeyde Ermenistan ve güneyde Mezopotamya, batı sınırı olarak Fırat ve Dicle arasındaki çukurluk ve doğu sınırı olarak İran sınırı olmak üzere doğal coğrafi bölgeleri içerisinde sınırlandırmak doğru olacaktır (…) daha az sayıda olan Türklerin ve Ermenilerin çoğunu, gönüllü bir halk mübadelesiyle bu bölgenin dışına nakletmek ve böylece hemen hemen hepsi Kürtlerden oluşan, yaklaşık bir buçuk milyonluk bir ülke elde etmek mümkündür.”
Bu cümleler 1.Dünya Savaşı sırasında ABD Başkanı Wilson tarafından kurulan ve bölge üzerine çalışmalar yapan “King-Crane” komisyonu raporunda yer alıyor. Yani o tarihlerde planlanan sözde “Kürt Devleti”nin sınırları, bugün Suriye’de kurulmak istenilen özellikle ABD-Fransa destekli sözde “Kürt Devleti”nden çok daha farklı demek mümkün. ABD bu hedefe giderken öncelikle bugün parçalamak üzere olduğu Suriye’nin geçmiş yönetimlerini kullanmıştır. Baba Esad (Hafız Esad) PKK elebaşı Öcalan’dan Suriye toprakları üzerinde bir hak iddia etmediğine dair sözde taahhüt alarak uzun yıllar Türkiye’de bölücü hedeflerle terör eylemleri yapan PKK’yı desteklemiştir. Ancak ABD telkiniyle besledikleri PKK, bugün YPG ismiyle Suriye topraklarında mevcut yönetimin ülke bütünlüğünü koruma noktasında en büyük çıkmazlarından birisi haline gelmiştir.
Yani “emperyal akıl”, dünyanın birçok noktasında olduğu gibi bölge ülkelerine orta ve uzun vadede kendi ülkelerinin başına bela olacak yapıları besleyip, büyütme görevini ihale etmiş ve bunu başarmıştır.
ABD’nin süreç içerisinde çeşitli değişiklikler gösterse de devamlı olarak diri tuttuğu, bölgede “Kürdistan” adı altında bir kukla devlet kurma planı; Suriye’de öncelikle mevcut anayasa sürecinde bir “özerk bölge” olarak, akabinde ise benzer bir süreç sonunda Irak toprakları üzerinde “özerklik” statüsü alan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile birleşmek hedefiyle adım adım inşa edilmiştir.
Barış Pınarı Harekatımız ve eş zamanlı olarak yürütülen tarihi diplomasi süreci ile ülkemizin sınırlarından terör koridoru tehlikesini süpürmüş olsak da; mevcut durum Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile Suriye’de PKK/YPG’nin kontrolünde olan bölgeler arasında coğrafi devamlılığa imkan verebilecek bir noktadadır.
İsrail, ABD ile birlikte kendi güvenliğini sağlamak için 1980’li yıllardan itibaren özellikle bölgede üç stratejik ülke olarak gözüken Irak, Suriye ve Mısır’ı kontrol etmeyi hedefleyen stratejiler geliştirmeye çalışmıştır. Irak ve Suriye’nin durumu ortadadır. Mısır ise Sisi’nin başında olduğu mevcut yönetimi ile zaten “devşirilmiş” bir durumdadır.
Süregiden ve nihai hedefi ABD’nin bölgedeki hedeflerini yerine getirirken İsrail’in de güvenliği noktasında rol alacak olan “Kürdistan” (Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve Suriye’de özerklik kazanılması hedeflenen PKK/YPG bölgeleri) projesini sonlandırmak için tüm diplomasi kanalları açık tutulmalı, Barış Pınarı Harekatımızda olduğu gibi gerektiğinde askeri alanda da adımlar atacağımız noktasında ki kararlılığımız daima ifade edilmelidir.
Suriye’de Birleşmiş Milletlerin de dahli ile ivmelenen yeni anayasa sürecinde PKK/YPG’nin kontrolünde olan bölgeler için bir özerklik verilmemesi “Kukla Kürt Devleti” planının engellenmesi için hayati önem arz etmektedir.