Empati: Yolun yarısı bile değil
Yabancı birçok kelimeyi misafirperverlik duygusu ile kucaklayan, hatta gün içine varıncaya kadar pratik sözlük evinin anahtar teslimini bile yapan bir diliz.
İnsan ilişkilerini iyileştiren ve barışa destek olan karşımızdakini düşünme-duyma-ifade çabası olarak karşımıza çıkan empati, öteden beri diğerkam olma erdemi ile yaşayan bir topluma çok yeni bir şey getirmedi muhakkak. Toplum bu kelimeye “Yabancıdır, buraları bilmez” gibi bir “anlayış”la yaklaşırken, o bu toplumun diğerkâm oluşunu bilmeyerek daldı bu topraklara… İstanbul’u görünce de bir daha ayrılamadı. Buradan biniyle evlendi diyorlar.
“Kişi” diyor, psikoloji disiplini, bu kelimeyi açıklarken; “Karşısındakini o kadar iyi anlar ki onun gibi hissetmeye başlar, kendini onunla özdeşleştirir.” İlkin onun içinde bulunduğu şartları düşünür, sonrasında duyumsar. Sıra bunu karşısındakine göstermesindedir.
Yani karşımızdakini anlamak ve çok medeni bir biçimde “Seni anlıyorum” demektir.
Şimdi sadece anlayışlı olarak kalmak istemiyorsak, bunu bir eyleme dönüştürmek istiyorsak; diğerkam oluştan yardım almalı, yarı yolda kalmamak için onunla devam etmeliyiz.
Hiçbir çıkar gözetmeksizin başkasının iyiliği için gösterilen özveri, başkasının yararını kendi yararından öne alma yiğitliği diyebileceğimiz şey yardımımıza yetişecektir. Bizde buna öteden beri diğerkâm oluş derler.
Şimdi o an; diğerkâm kelimesinin empati kelimesine “Ver ordan bi’ çay!” dediği andır. Ondan önce de muhakkak “Garnıg neyig aç mı? Bak Allah’ın adına!” demiştir. Empati ise “Ov may Gad!” demiştir. Diğerkâm kelimesi karşıdakini rahatsız etmemek için çayı höpürdetmemiştir. Doğallık, samimiyet ile zarifliği üstünde buluşturma inceliğindedir.
Hz. Peygamber as “Kendisi için sevip istediğini başkası için de sevip istemedikçe gerçek anlamda mümin olunamayacağını” söyleyeli çok zaman olmuştur dünyaya. Hey gidi… Ama duyulmamış veya unutulup gitmiştir. Sonra birden gümrükten çıkagelen her kelimeyi, kendinde bu anlam yok sanılarak, işte böyle şımarık bir telaş, bir hareketli karşılama törenleri ile ağırlanma adeti başlamıştır.
Kendi/yerel değerlerini üzmüş bir toplumun evrensel değerlere olan şıpsevdiliği, şıpaşık oldu’luğuna daima şüphe ile bakılır. Bakılmaz mı?
Fakat ben daha esas konuya geçemedim.
Şu empatinin iyi bir şey olduğunu düşünürken hep ince bir sızı yayılır içime.
İçinde bulunmadığım ve içinde bulunduğu şartlarıyla birlikte bir başkasını, diğerini, insanı anlamak için izlenmesi gereken mecburi istikametin empati olması, aslında adaletin pek uzağında kaldığımızı da fısıldıyor zira.
Tamam her yaşam tecrübesi illa farklıdır. Fakat özellikle maddi refah düzeyinde göz göre göre oluşturulmuş farklılık nedeniyle yaşanan uçurumlar, ayrılıklarla ihtiyacı daha da artırmış olmuyor muyuz empati gibi duygulara?
Bu kadar uzak yaşamlar kurmasaydık birbirimizi daha kolay anlamaz mıydık?
Dünya, önce çok farklı hayatlara ayrılıyor, sonra da empati ile iyi bir şey yapmaya çalışıyor.
Birlikte yaşamayı gerçekleştirmenin en önemli yollarından olduğunu bilmekle beraber, özellikle maddi yaşam şartlarımız arasında, bu denli ayrılık gayrılık olmasaydı bu empatiye bu kadar başvurmak durumunda kalmazdık. Birbirimizi anlamak için birbirimizin yerine, bir zihin ihsanı olarak bir süreliğine geçmek zorunda kalmazdık. Birbirine yakın hayatlar yaşasaydık birbirimizi doğrudan anlardık. Dolaylı yollardan anlamaya çabalamak durumunda kalmazdık.
Anlamak ta yetmiyor. Empati yolun yarısı daha. Belki yarısı bile değil. Senin anlamış olman onun hayatını değiştirmiyorsa anlama daha iyi… Anladığını ifade ederek kendini tatmin etmeye de çalışma…
Mesela ben, bir gün, sabah kahvaltı için aldığım simitler elimde ilerlerken, kağıt toplama arabasının içini küçük bir yatak odası gibi kullanarak, oracıkta uykuya dalıvermiş insan kardeşimi görünce, o sırada yapmaya başladığım empatinin, benim kahvaltı keyfime verdiği sözüm ona zararla, bir gün olup ta ona vereceği yararın vaktini düşüne kalmazdım.
Ölme insanım ölme.
Empati ile sana seni anladığımızı sözlü olarak söylemeye devam edeceğiz. Bazen bir iki damla da düşebilir. Ama sen orada, ben burada yaşamaya devam edeceğiz. Hayatlarımız birbirine hiç karışmadan empati yapmaya, seni anlamaya, seni anlamaya, seni anlamaya devam edeceğiz.