Dolar (USD)
34.45
Euro (EUR)
36.11
Gram Altın
3011.67
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ekim 2018

Emeklilikte yaşa takılanlar meselesi üzerine

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklı olduğu noktalar var elbet.

CHP’nin işi “inatlaşmaya” götürmek istediği…

Arzu ediyormuş gibi görünerek, “Emeklilikte Yaşa Takılanlar düzenlemesinin hayata geçmemesi için” alttan alta çalıştığı yönünde bir kanaate sahibim.

Geçen gün CHP ağır toplarından biri, “Muhalefetin birleşmesi ve bu teklifi ‘Erdoğan’a rağmen’ Meclis’ten geçirmesi” yönünde bir çağrıda bulundu ki…

Bu resmen, “Çözüm sağlanmasın, bundan Cumhurbaşkanı, AK Parti ve MHP zarar görsün!” arayışıdır.

Maksat üzüm yemek midir yoksa bağcı dövmek midir?..

Derdiniz nedir?..

Bu işi “günlük politikaya” ve “küçük seçim hesaplarına” alet etmek doğru mudur?..

CHP eğer “makûl ve mantıklı” bir düzenlemenin çıkmasını istiyorsa, çok daha yapıcı bir dil kullanmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın haklı olduğu başka noktalar da var elbet.

Emekli-Sigortalı dengesi bozuk.

Bu konuda iktidarın ve muhalefetin çok sorumlu davranması gerekiyor, mesele “küçük politik hesaplara” hapsedilemeyecek kadar çok boyutlu, hassas.

YAPISAL PROBLEMLERİN ÜZERİNE GİDİLMELİ

Türkiye’nin bu alanda çok “sağlam” adımlar atması şart.

Sigortalı tabanını genişletmek ve toplanan prim miktarını arttırmak gerekiyor.

Bu alanda kayıt dışılık çok.

Bunları yazmıştık.

Bugüne kadar kaleme almadığımız bir mesele:

Suriyeli kardeşlerimizin bazı uyanıklar tarafından düşük ücretlerle “kayıt dışı” çalıştırılmalarından dolayı da, problem gittikçe büyüyor.

Sigortalı bir işte çalışmak isteyen “işsiz” vatandaşlarımızı da olumsuz yönde etkileyen bir durum bu, gerekli tedbirler bir an evvel tam olarak alınmalı.

Bu konuda CHP’nin “ırk” esaslı yaklaşımlarına elbette itibar edilemez.

Bununla birlikte meselenin acil çözüm bekleyen yönlerinin olduğu da göz ardı edilemez.

Başkent’te bile nice Suriyeli kardeşimiz, çok düşük ücretlerle ve sigortasız olarak çalıştırılıyor.

İşte size prim kaybı.

PRİM ÖDEYEN TABANI GENİŞLETİLMELİ, PRİM ÖDEME TEŞVİK EDİLMELİ

Çoğu sigortalı için “prim ödeme gün sayısı arttıkça emeklilik maaşında geri gidiş.” gibi bir hâlin olduğuna dikkat çekiyor uzmanlar.

Bu konuda şöyle bir habere yer verilmişti gazetelerde:

Milyonlarca kişi, çalıştıkça emekli aylığının azalmasına yol açan modelin değiştirilmesini bekliyor. 2008 yılında yapılan değişiklikle sigortalıların ileride bağlanacak emekli aylıkları, prim gün sayısını doldurduktan sonra ilave çalıştıkları her 360 gün için 40 lira azalıyor. Bakan Müezzinoğlu'nun bu konuda çalışma yapılması için bürokratlarına talimat vermesi, çalışanları umutlandırdı!”

Evet…

Haber böyleydi:

Sayın Müezzinoğlu şimdi bakan değil.

Bürokratlar hâlâ çalışıyorlar mı, ne oldu, bilemiyorum.

Bildiğim, prim ödeme gün sayısı ve miktarı arttıkça emekli maaşının artması gerektiğidir.

Bu “herkes için” böyle olmalıdır.

Mümkün olduğunca çok kişinin, mümkün olduğunca fazla miktarda prim yatırmasını sağlayan bir sistem kurulmalı.

Yaştan ziyade, “Prim ödeme gün sayısı ve ödenen toplam prim miktarı” esas olmalı.

Bu konularda “bilimsel yöntemlere” dayanan, “adaletli”, “etkili”, “çözüme dönük” tedbirlerin alınmasının önemi ortada.

ÇOK FARKLI RAKAMLAR, ÇOK FARKLI HESAPLAR

Sayın Cumhurbaşkanı, emeklilikte yaşa takılanların talep ettiklerinin verilmesi halinde, bu işten 6.3 milyon kişinin istifade edebileceğini söyledi ve bu işin sisteme maliyetinin kaldırılamaz boyutlarda olacağını ifade etti.

Bu bilgiler, elbette kendisine “sunulan” rakamlara dayanıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın durumun vahametini görüp “tepki” göstermesi tabiidir.

Sorumluluk makamında bulunan Sayın Cumhurbaşkanı’dır ve bir yanlış adımdan dolayı sistem çökerse, en büyük sorumluluk da haliyle kendisinde olacaktır.

Bilgi verenler de, ne yapılması gerektiği konusunda kısa yoldan “ahkâm kesenler” de çok daha rahat durumdadır.

Öte yandan…

Kamuoyundaki kafa karışıklığının bir an evvel giderilmesinde de büyük fayda bulunmaktadır.

İşte…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın 24 Haziran’daki duruşundan dolayı defalarca teşekkür ettiği Cumhur İttifakı ortaklarından Sayın Mustafa Destici, “Cumhurbaşkanı’nın danışmanları tarafından yanlış bilgilendirildiğini” öne sürdü ve “hak sahibi” sayısının 150 ile 170 bin arasında olduğunu iddia etti.

Sayın Destici’nin açıkladığı rakamların kaynağı nedir, bilemiyorum.

Türk İş Başkanı Sayın Ergün Atalay da daha geçtiğimiz günlerde, “Net değil ama 500 bin kişi sözkonusu.” demişti.

Kişi ve maliyet konusunda çok farklı rakamlar var.

Yanlış bilgilendirilen, diyelim ki Sayın Mustafa Destici ise sağlıklı bir şekilde tenvir edilebilir.

İfadesinde yanlışlık varsa, öyle tahmin ediyorum ki çıkar ve “Sayın Cumhurbaşkanı’na aktarılan bilgilermiş doğru olan. Ben yanıltılmışım, özür diliyorum, işte gerçek rakamlar ve gerçek tablo.” der.

Cumhur İttifakı’nın ikinci büyük ortağı MHP’nin teklif sahibi Milletvekili Sayın Arzu Erdem de “EYT düzenlemesinden istifade edebilecek kişi” sayısını 700 bin olarak ifade ediyor.

Ortada böyle rakamlar var, 6.3 milyon nerede, 170 bin nerede, 500 bin nerede, 700 bin nerede…

Yani ortada, durumu net bir şekilde görmemizi engelleyen bir tablo var.

Öte yandan…

Bu karmaşık konuya dair kimi değerlendirmeler farklı yönlere gidebiliyor.

“Kademeli emeklilik” düzenlemesinin Sayın Erdoğan tarafından “devre dışına itilen” IMF’nin baskısıyla çıkartıldığı 8 Eylül 1999 tarihinden sonrasına ilişkin bir “hak” talebi yok.

Mesele, çok uzun yıllar evvel sistemi girenlere dair.

Emeklilikte yaşa takılanların çoğu 8 Eylül 1999’dan bu yana geçen süre içinde zaten emekli oldular.

“Talepte” bulunanlar “Maçın 70’nci dakikasında kural değişmez. Kademeli emeklilik düzenlemesi, 8 Eylül 1999 tarihinden sonra sigortalı olanları kapsamalıydı.” diyorlar.

Yoksa…

“Herkes 40 yaşında, 50 yaşında emekli olsun” demek, akla mantığa uygun olmaz.

Şimdi…

Bu mesele uzun…

Sayın Cumhurbaşkanı, kendisine hakaret eden ODTÜ’lü talebelerin randevu taleplerine olumlu karşılık vermek ve onlarla sıcak, “Ağabey nasihatli” bir görüşme gerçekleştirmek suretiyle bence iyi yaptı.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ı temsil eden “talep sahibi” bir grubu kabul edip, onları dinlemesinde de büyük faydalar olabilir.

Bakarsınız, çoklarını memnun edecek ve “sigorta sistemimizi” de sıkıntıya sokmayacak bir “ara formül” bulunabilir.

“Bedelli Askerlik” düzenlemesine sıcak bakılmıyordu ya…

O günlerde ısrarla “Bedelli Askerlik Çıkmalı!..” diye yazdığımızda bendenize “Reis ne diyor sen ne diyorsun!” yollu yüklenmeler oldu ama gördük ki bu iş gerçekleşti.

Öyle iddia edildiği gibi “terörle mücadele”de bir zaaf da sözkonusu olmadı.

Olacak olsaydı, Sayın Erdoğan asla onay vermezdi bedelli askerliğe.

Bu “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” meselesinde de “uygun” formüller hayata geçirilebilir.

Ben, mesela, “Emeklilik tarihleri, EYT düzenlemesinden dolayı olması gereken tarihe doğru çekilecek olanların maaşlarında yıl başına belli oranlarda indirime gidilmesi yönündeki bir yaklaşım”ın üzerinde durulabileceğini düşünüyorum.

Talep sahibine der ki devlet:

“Hemen emekli olmak istiyorsan, emekli maaşı olarak şu kadar eksik alacaksın. Yok bunu istemiyorsan, vaktini bekleyeceksin!”

Bu, bir “ara formül” olarak uygulanabilir mi acaba?..

Ya da başka formüller.

Olabilir mi acaba?..

AÇIKLAMAYI SAYIN BAKAN YAPSAYDI?

Bu konuda son olarak…

Şunu da dile getirmek isterim:

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ya da Başkanlık Sistemi, bakanlarımızın çok daha aktif, çok daha dinamik olmalarını ve Sayın Erdoğan’ın omuzlarındaki yüklerin bir bölümünü almalarını da öngörüyordu.

Bizim bu sisteme destek vermemizin sebeplerinden biri de buydu.

Şimdi…

Acaba diyorum…

Yeni sistemde, Emeklilikte Yaşa Takılanlar gibi bir konuda, Sayın Cumhurbaşkanı değil de, Sayın “Bakan” açıklama yapsaydı…

Çok daha mı isabetli olurdu?..

Şahsen…

Ben…

Kanaat ifade etme noktasında bulunsaydım…

“Sayın Cumhurbaşkanım, naçizane kanaatimce bu konudaki açıklama ve değerlendirmeleri Sayın Bakan’ın yapması daha uygun olur” derdim.

Bilmem, böyle deseydim yanlış mı ederdim?..