Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Temmuz 2023

Emekli et ve peynir alamıyor

İnternette gezinirken, toplumun pek de tasvip etmediği bir İlahiyat profesörünün, Kurban Bayramı için “Kavurma Bayramı” tabirini kullandığını görünce üzülmüştüm. Kısa süre önce idrak ettiğimiz Kurban Bayramı’nda yakın çevremi bu açıdan gözlemleyince o tabirin pek de haksız olmadığını fark ettim.

Kurban kesenler bırakın fakir fukaraya senede bir kez tadabilecekleri et dağıtmayı, yakın çevrelerine ve akrabalarına bile kurban eti vermiyorlardı. Kurban etini derin dondurucularda depoluyor, duruma göre ızgara yahut mangal yapmayı tercih ediyorlardı. Şartları yerine getirilmeyen bir eylemin adı ibadet olabilir miydi?

Ben politika yazıyorum. Önceliğim toplumsal konular. Ayet ve hadislere girmek gibi bir düşüncem yok. Ancak bilgi seviyesi yüksek olmayan bir Müslüman bile bilir ki, Peygamber Efendimiz kesilen kurbanın üçe bölünmesini, birini ihtiyacı olan fakirlere, ikinci kısmı akraba, komşu ve tanıdıklara, üçüncü bölümü ise aileye ayırmayı tavsiye eder.

***

Toplum olarak el birliği ile Recep Tayyip Erdoğan’ı yeniden Cumhurbaşkanı seçtik. Ve üzerimizdeki tüm sorumlulukları ona yükleyerek kendimizi geri çektik. Fakir fukarayı, garip gurabayı bir tek devlet başkanı mı düşünecek! Ülkemizde bunca işadamı, tüccar, varlıklı insan zekâtını verecek olsa fakirliğin kökünü kazıyacak bir davranış şekli ortaya çıkar. Onca varlıklı kesime rağmen toplumda zor durumda olanların elinden tutulmaması Millet için bir yüz karası değil mi?

Tamamı emekli gazetecilerden oluşan bir iletişim grubunda bir arkadaş, üç harfli marketlerde peynir fiyatının indirime girdiğini yazınca bir diğeri markete koşup rafta kalan son kalıbı almış. Bir toplumda emekli gazeteciler bile temel ihtiyaç maddelerini almakta zorlanıyorsa bu, durumun çok ciddi olduğu, orta direğin çöktüğü anlamına gelmez mi?

Bu durumu ister çalışma bakanına, ister ticaret veya maliye bakanına anlatın fark etmez. Toplumsal barışı sağlama yolunun refahı tüm kesimlere yaymaktan geçtiğini herkes bilir. Herhangi bir emekli temel ihtiyaç maddelerini istediği marketten alamıyorsa alarm zilleri çalıyor demektir.

***

Seçimlerin hemen öncesinde Erdoğan’ın talimatını yerine getirip en düşük emekli maaşı 7.500 TL’ye yükseltildi. Ancak orada da bir hile yapıldı. Kök maaş değişmedi, ilave ücretle tamamlandı. Şimdi zam yapılınca 7.500 TL üzerine değil kök maaşa zam yapılıyor. Bu rakamın üstünde maaş alanlar ise kendisini mağdur hissetti. Ek ücret değil kök maaşlar yükseltilip memur maaşına yaklaştırılmalı.

Memur emeklileri ile işçi emeklileri arasındaki uçurum varlığını koruyor. Memur olmayan kesim çalışırken patronların gazabına uğrayıp aldığı maaş üzerinden değil en düşük ücretten sigortası yapılıyor. Emekli olduğunda hayal kırıklığı yaşıyor. Aldıkları zamlarla da bir market alışverişi bile yapamıyorlar.

Kurban Bayramı için muhalefetin vadettiği 15 bin TL nakit ikramiyeye itibar etmeyen emeklilerin mağduriyeti acilen giderilmelidir. İhracat artışı ve her yerden petrol fışkırması ile övünüyorsak, refah payını emeklilerimize de yansıtmalıyız. AK Parti’nin büyük şehirlerde muhalefetin gerisinde kalması bakan ve bürokratların bu tür hilelerinden kaynaklanıyor. Siyaset emrediyor ama bürokrasi engelliyor! Toplumun zengin kesiminin fakire bir parça eti çok görmesi gibi bürokrasinin de emeklileri peynirin hesabı ile baş başa bırakması toplumsal çöküntüye yol açar.