Emeğe Saygı, Provakasyona Hayır!
3.Havalimanı inşaatında, çalışma koşullarının kötülüğünden şikâyet eden işçiler çeşitli eylemler yaptılar. Yatakhane koşullarının ve servislerinin insani şartlarda oluşturulmadığını, ücretlerinin geciktirildiğini, ulaşım koşullarının kötü olduğunu, ücretlerinin ödenmediğini dile getirdiler. Ayrıca iş güvenliği açısından da yeterli koşulların sağlanmadığı işçilerin dile getirdiği şikayetlerden birisi. Eğer iddialar doğruysa havalimanı inşaatında iki yıl içerisinde 30’un üzerinde işçi hayatını kaybetmiş. 3.Havalimanındaki olayların büyümesi ve göz altıların yaşanması olayın boyutlarını biraz farklılaştırdı. Çeşitli grupların olayı provakatif hale getirdiği ve işin çığırından çıkarıldığı iddia edildi. Eğer olay bir provakasyondan ibaretse, gerçekte orada çalışan işçilerin çalışma koşulları iddia edildiği gibi değilse oradan sorumlu olan şirketlere ve kurumlara bir diyeceğimiz olamaz. Ama gerçekten havalimanı inşaatında çalışan işçilerin barınma, ücret, servis ve çalışma koşulları insanlık onuruna yakışmayacak bir durumda ise ve ücretleri ödenmiyorsa ya da geciktiriliyorsa bunun savunulacak ve örtbas edilecek bir tarafı da yok.
Öte yandan bu işçilerin içerisinde bölücü ve illegal kimseler varsa bunların oradan uzaklaştırılması tabii ki hem firmaların hem de devletin görevidir. Ancak insanlar sadece haklarını korumak için eylem yapmışlarsa çeşitli vehimleri bir kenara bırakarak kendilerine kulak vermek ve çalışma şartlarını düzeltmek icap eder. Vicdanen yapılması gereken budur. Müslümanlık ve insanlık bunu gerektirir. Emeğe, alın terine saygı duymayan bir toplumda köşe dönmecilerin, üç kağıtçıların ve şark kurnazlarının cirit atması olağan hale gelir. Hazreti Peygamber’in “Alnının teri kurumadan işçinin hakkını verin” buyruğunu kulak arkasına atan bizler şirketlerimizde, şantiyelerimizde, işyerlerimizde çalıştırdığımız işçilerimizin ücretlerini hangi hakla bekletmek ya da ertelemek ya da geciktirmek yolunu seçebiliyoruz? Hâlâ var mı bilmiyorum ama eskiden belediyelere iş yapan taşeronlar işçilerin ücretlerini geciktirerek, faizden, repodan sağlam paralar kaldırıyorlardı! Üstüne üstlük bu uygulamalar sol partinin egemen olduğu belediyelerde değil “muhafazakâr” ve “dindar” yöneticilerin hâkim olduğu belediyelerde vuku buluyordu.
Allah’tan taşeron uygulaması kalktı da bu namussuz fırsatçıların eli kırılmış oldu. Maalesef bugün bu fırsatçılar başka şekillerde başka türlü hinliklerle servet büyütmeye devam ediyorlar. Beyler siyaset ve iş ahlakının eridiği bir ülke belini kolay kolay doğrultamaz. Kalkınamaz, gelişemez, büyüyemez. Böyle bir zeminde adalet, hakkaniyet ve sağduyu körelir, vicdanlar yaralanır. Ahlak boyutu eksik bırakılan bir kalkınma ve büyüme hamlesi sadece şeytani kapitalizme hizmet eder. İnsanlığın ve Müslümanlığın bize yüklediği sorumluluklardan uzak şekilde davranmamız durumunda başkalarından farkımız kalmadığını ortaya saçıvermekten başka beceriksizliğimizin ve iş bilmezliğimizin de sorgulanır hale gelmesinin yolunu kendi ellerimizle açıyoruz. Güvenlik soruşturmaları yapılmadan, çalıştırılan kimselerin herhangi bir yasadışı arka planlarının olup olmadığı gözden geçirilmeden işbaşı yaptırılmışlarsa bunun sorumluluğu orayı yöneten kurum ve şirketlerindir. Devletin istihbarat ve güvenlik birimleri pek çok talep ve başvuruyu karşılayacak güçtedir. Orada yatan kalkan insanların tamamını etnik ya da bölgesel kimliklerinden dolayı potansiyel terör örgütü üyesi ilan etmek ne kadar yanlış ve saçmaysa böylesine kalabalık bir organizasyon içinde kötü niyetli ya da illegal insanların olmayacağını düşünmek de safdilliktir. Her ne olursa olsun bizim insan haklarına, emeğe, alın terine, hakkaniyete, dürüstlüğe son derece saygılı davranmamız gerekiyor. Güvenlikçi politikalar yanında biraz da empati yaparak insanların dertlerini, sıkıntılarını dinlememiz, insani ve ahlaki ölçülerde kendilerine haklarını iade etmemiz icap eder.
Yapılan her protestoyu, her gösteriyi, her eylemi, hükümet düşmanlığı, iktidar düşmanlığı, provakasyon olarak değerlendirmek sadece yapılan haksızlıkların üzerini örtmeye yarar. Üç beş kodaman müteahhitin itibarı zedelenmesin diye söz konusu olan bir mazlum dahi olsa gözünden yaş akıtmak bize yakışmaz. İnşaat işçiliği dünyanın en ağır işlerinden birisidir. Böylesine prestijli bir projede kimsenin üzülmesine, hakkının yenmesine mahal vermeden işin tamamlanması icap eder. Olayı provake etmek isteyen aşırı gruplar, sendikalar, partiler muhakkak olacaktır. Bunun tedbirini almak ise devlete düşer.