Elon Musk'a kızarken!
KAPİTALİZM’İN dini de imanı da para! “Elon Musk Vak’ası” bunu bir kez daha gösterdi işte!
Twitter-X’in ve başka birçok küresel markanın sahibi,
kurucusu Elon Musk, tam da psikolojik üstünlük Filistinlilerin eline geçmeye başlamışken,
Soykırımcı Siyonistler tarafından İsrail’e çağrıldı.
Ve kameralar önünde, soykırımcı Netanyahu’nun önünde, “İsrail’in sivilleri öldürmekten başka
çaresi yoktu!” yollu lâflar ettirildi.
Bundan bir hafta kadar önce, “Para kaybetsem de gerçekleri söylemekten vazgeçmem!” diyen Elon
Musk, “soykırım suçu”na ortak
edildi.
Bu durumun İslam Dünyası’nda büyük “hâyâl kırıklığı”na yol açtığını görüyoruz.
Hayli zamandır, “Elon
Musk güzellemeleri” yapanlar, onu adeta kahramanlaştıranlar şimdilerde, “Yazıklar olsun, sen de mi Elon!”
modundalar.
Bu bizim açmazımız.
El oğlundan “himmet”
beklemek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayıp, ters üstü oturmak.
Avrupa Birliği maceramız da böyle değil mi?
Türkiye’de
bulamadığımız adaleti, insan haklarını, özgürlükleri “Avrupa Birliği” sürecinde yakalayabileceğimizi…
“Dönüşüm”ü Avrupa
Birliği süreci üzerinden sağlayabileceğimizi zannettik uzun yıllar boyunca…
Hatırlayınız lütfen;
“Avrupa Birliği bizi
almasa da, biz halkımızın iyiliği için Avrupa Birliği’nin kriterlerini alır,
onları halkımın iyiliği için benimser ve yolumuza devam ederiz!” dedik,
coşkun alkışlar eşliğinde!..
Kurtuluş Savaşı’nı Anadolu Değerlerine yaslanarak “kazanmamızın” ardından, “çağdaşlık-muasır medeniyetler seviyesine
ulaşma, muasırlaşma” gibi “süslü
lâflarla” gösterilen hedef
“batılılaşma”ydı.
“Taklit aslını yüceltir”,malûm.
Bizde uzun yıllar boyunca, “batılı olmak”, “batılılılara
benzemek”, “onlar gibi yaşamak”
hep iyi şeyler olarak sunuldu.
Birer ideal olarak sunuldu.
Aradan yıllar geçti ve daha sonra Cumhurbaşkanlığı makamına
gelecek olan Abdullah Gül, “Bizim
medeniyetimiz batı medeniyeti karşısında yenilmiştir!” dedi.
Hangi batı medeniyeti?
Merhum İstiklal Şairimiz’in ifadesiyle:
“Tek dişi kalmış
canavar!.”
Rahmetli Barış Manço, bir programında “Biz ne zaman batılılaşacağız, ne zaman onlar gibi medeni olacağız!”
yollu lâflar eden bir kadını, “Bu
Tanzimat kafasını artık bırakmak gerekiyor!” diyerek ikaz etmişti.
Ne medeniyeti; intihar, aile içi şiddet, cinsel saldırı,
pedofili medeniyeti mi?
Bunların her birinde başı çekenler, batının gelişmiş denilen
ülkeleri.
Ne medeniyeti?
Almanya’da Türklerin yaşadığı binayı içindekilerle beraber
cayır cayır yakanlar, kısa süre hapis yattılar ve şu anda ellerini kollarını
sallaya sallaya dolaşmaktalar!..
Müslümanların evlerine, camilerine saldırılardaki “Alman
Derin Devleti” parmağını ortaya koymaya çalışan gazeteciler, etkisiz hale
getirildi.
Batının bütün “iddialı”
devletlerinin tarihleri, bugünleri “soykırım
suçlarıyla” dolu.
Unuttuk mu ne, “kısa sayılabilecek”
bir süre önce Irak’ta 1.5 milyon Müslüman’ı katleden ABD.
PKK terör örgütünü kurduran, on binlerce evlâdımızı
katlettiren, darbeleri ve darbe girişimlerini organize eden ABD.
Ve biz, bu batının her şeyine muhtacız öyle mi?
Kendi medeni kanunumuzu bile yapamıyor muyuz, mesela…
Ailesini kaybetmiş batıya mı muhtacız!
Ceza Kanunumuz, Borçlar Kanunumuz bir yana…
Bir sokak köpeklerinin saldırılarıyla mücadele konusunu bile
“Avrupa metinleri”nden istifade
ederek çözmeye çalışıyoruz, o kadar
yani!..
Neyse ki, “savunma”
alanında, öğretilmiş çaresizlik psikolojisinden kurtulmayı ve kendi göbeğimizi
kesmeyi başardık.
Yapınca oluyor.
“Devrim Otomobili” hamlemizin
bir “iç tezgâh sonucu” olarak tam
sonuç alınmak üzereyken akamete uğratılmasından uzun yıllar sonra TOGG’a
ulaştık şükür.
Yapınca oluyor…
Bizde, olmayan “kültürel”
alandaki hamleler.
Elon Musk’tan girdik değil mi, yazıya?
Medya alanında hâlâ nal topluyoruz; bizdeki büyük kaynakları
kullanan geleneksel medya organları, habercilikte uzmanlaşma işini neredeyse
tamamen bırakmış durumda.
Ajanslardan ne düşüyorsa, onlarla “haber” yapıyorlar.
Ya da “kamudan ne
gelirse” onlarla!..
Tv kanallarında, dev ekran-uzun kamış programlar ve sokak
muhabbetleri!..
Eskiden “alan
muhabirleri” vardı, gazeteciler belli alanlarda yoğunlaşır,
uzmanlaşırlardı.
Şimdilerde, “Ajanstan
geliyor nasılsa, maliyet üstlenmeye ne gerek var?” anlayışı hâkim.
Sosyal medya alanında, İletişim Başkanlığı’na bağlı
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, özellikle “Gazze’deki Siyonist Soykırım”ı bütün yönleriyle ifşa etmekte,
Siyonizm’in yalanlarını kısa sürede, belgeleriyle gözler önüne sermekte çok
başarılı oldu.
Bu durum da Siyonistleri çok rahatsız etti, İletişim Başkanı
Fahrettin Altun’u nasıl hedef aldıklarını gördük her birlikte. Bunlar güzel
örnekler ama, bir yere kadar.
İletişim Başkanlığı hangi gerçeği ortaya koyarsa
koysun, dünyaya yayılması için küresel
paylaşım organlarına ihtiyaç var.
Onların ipleri de, Siyonist’in elinde!
Biz, Türkiye olarak…
Ve dahası İslam Dünyası olarak (öyle bir şey varsa tabii,
bunu bile tartışmak gerek) bu alanda çok yaya kaldık.
Bu alanlara yatırım yapmadık.
“Bizden olanı
büyütmezler!” diyerek, durduk belki de…
Şimdi…
Elin oğlu Elon Musk bize “kelek” attı diye hayıflanıyoruz…
Avrupa Birliği de, Elon Musk da “hâyâl” kırıklığına uğratıyor bizi!..
Bir zamanlar, elin oğlu “Verdiğim
silahı terörle mücadele için kullanmayacaksın!” dediğinde çok üzülür, bunun
“dostluğa, müttefikliğe”
yakışmadığını söyler…
Gülünç durumlara düşerdik…
Şükür, savunma alanındaki hamlelerimizle bu durumu büyük
ölçüde aşmayı başardık…
Bunu yapabilen, “sosyal
medya” alanındaki “küresel
markalarını” üretemez mi?
Efendim?
Duyamadım, “üretemez”
mi dediniz?
Oldu…
Elon Musk’ların “insafa” gelmelerini bekleyelim o
zaman!