Elmalı Davası!
Geçtiğimiz cumartesi günü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan aranıp dün (30 Haziran Çarşamba) Külliye’de yapılan ve Sayın Emine Erdoğan’ın katılacağı ‘Koruyucu Aile Günü Tanıtım Programı’na davet edildim. Öncelikle böyle önemli bir konuda hassasiyet gösterip çalışma yapmaları ve nazik davetleri nedeni ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına içtenlikle teşekkür ediyorum.
Gelelim asıl konumuza…
Son duruşması 21 Mayıs’ta yapılıp 17 Eylül’e ertelenen Antalya’daki annenin ve
üvey babanın çocuklara karşı olan cinsel istismar olayı... Babaannenin şikayeti
üzerine koruma altına alınan iki çocuk, üvey babaları R.A ve iki arkadaşı
tarafından cinsel istismara uğradıklarını anlattıkları ve istismarın, adli tıp
raporu ile kanıtlandığı bir dava sürecinin tahliye ile neticelenmesi oldukça
üzücü.
Bu iki çocuk, deftere çizdikleri resimler ile cinsel
istismara ve şiddete maruz kaldıklarını öyle bir anlattılar ki, medyaya düşen o
resimlere baktığınızda kanınız donuyor. Bu resimler mahkeme dosyasına da girdi.
İlkin anne ve üvey baba tutuklandığı, iki arkadaşları ise serbest bırakıldığı
bir süreç yaşansa da daha sonrasında ise, görülen üçüncü duruşmada anne ve üvey
baba tahliye edildi. Yargılamayı Elmalı
Ağır Ceza Mahkemesi yaptığı için ‘Elmalı
Olayı’ olarak kamuoyunda gündem oldu.
Mahkemenin
bu kararına karşılık avukatları aracılığı ile tahliyeye itiraz eden Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na hem teşekkür ediyor, hem de ümit ederim ki
failler gerekli en ağır cezayı alana dek Bakanlık bu olayın peşini bırakmaz.
Şu an bu satırları, o iki çocuğun dışarı akıtamadığı
gözyaşlarını akıtarak. Bir çocuğun canı yandı mı hepimizin canı acımalı. Onun
gözyaşları aktı mı hepimiz ağlamalıyız. İçine akıttığı gözyaşlarının, sessiz
haykırışlarının çığlıkları olmalıyız. Bir çocuk istismara uğradı mı, kıyameti
koparmalıyız. Bir çocuğun canının yanması ile bin çocuğun canının yanması
arasında hiçbir fark yoktur. Bu olay karşısında sessiz duran hiçbir anne baba,
anneliği de babalığı da hak etmiyordur! Yer yerinden oynamalı! Dün başkasının
çocuğuna uygulanan şiddet, istismar, yarın bizim çocuklarımıza da sıçrayabilir.
Bu olaylar karşısındaki sessizlik, bu lanet olayı meşrulaştırmaya güç verir,
değirmenine su katar.
Aciz, kendini ifade etmekte güçlük çeken, korkan, ürkek davranan
çocukların sesi olmayan yetişkinlerdeki pişkinliği, korkaklığı anlayamıyorum!
Birlik olup gür bir ses ile öyle bir haykırmalıyız ki gökyüzü inlemeli,
faillerin üzerlerine ateş yağmalı, bu masum çocukların canını acıtanların
misliyle, daha fazlasıyla öyle bir canını acıtmalıyız ki, tüm aleme ibret
olmalı! İbret olmalı ki, daha da kimse masum çocuklara dokunmaya cesaret
edemesin, temiz çocukların ruhlarını kirletmesin!
Yaşanan çocuk istismarları karşısında susan, sessiz kalan
hiçbir kimse sonrasında kalkıp başka zamanlarda bize ahlak dersi vermesin! Namusum
ve şerefim üzerine yemin ediyorum ki, tokat olur yüzlerine inerim! Ateş olur,
bedenlerini yakarım!
Mahkemenin tahliye kararına gelince... Duruşma 17 Eylül’de
görülecek. İnşallah Bakanlığın tahliyeye itiraz ve tutuklanmalarını talep
etmelerini mahkeme ciddiye alır ve gereğini yapar. Kendi öz çocuğuna şiddet
uygulayan bir annenin başkalarının çocuğuna şiddet uygulamayacağı ne malum?
Kendi öz kızı istismara uğrar iken, sürece sessiz kalıp izlemeyi tercih eden
anne, yarın öbür gün başka istismarlar karşısında nasıl çocukların sesi
olabilir ki? Kendi öz kızını koruyamayan anneye yarın başka insanları, toplumu
nasıl emanet edeceğiz? Peki üvey babaya ne demeli? Kendi kızına istismarda
bulunan biri, yarın toplumdaki diğer çocuklara hangi gözle bakacak? Toplumu,
çocuklarımızı, milli ve manevi değerlerimizi bu adama nasıl emanet edeceğiz?
Yapılan eylemlerin bir karşılığı olması gerekmiyor mu?
Çocukların yaşadıkları travmalar karşılıksız mı kalacak?
Bütün bir toplum büyük bir çığlık olmalı, Elmalı Davası’nda failler en ağır cezayı almalı!