Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2964.67
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Mart 2023

Elma kokulu ölüm: Halepçe

35 yıl önce, “Daye bîhna sêva te!" (Anne! Elma kokusu geliyor!) diyerek hayata gözlerini yuman masum insanların soykırıma uğradıkları vahşetin yıl dönümü...

16 Mart 1988 tarihi Kürtler için acının ve katliamın adıdır. Küçük bir kasaba olan Halepçe kıyım ve katliam sürecinin sembol adı oldu. Kürtlerin belleğinde silinmez ve onarılmaz izler bırakan bu katliam aslında uzunca yıllara dayanan bir zulmün çıktısıydı.

On yılları bulan bu süreç arkasında emperyalistlerin desteğini alan Saddam’ın başlattığı operasyonun son vahşetiydi.

16 Mart 1988 tarihinde Halepçe ile Kürt coğrafyası tarihinin en büyük trajik katliamına uğramıştır.

Tarih 16 Mart 1988. Halepçe’de Hitler’in gaz odalarındaki katliamlarını aratmayacak bir katliam yaşanıyordu. Süleymaniye kentinin Halepçe kasabasında çoğu kadın, çocuk ve yaşlı on binlerce Kürt kaçmaya fırsat bulamadıkları alçakça bir saldırıya maruz kaldılar. Saddam güçleri kimyasal gazla olabildiğince çok kişiyi öldürmenin planlarını yapmıştı. Önce hava saldırısıyla Halepçe’de evler tahrip edilip camların kırılması sağlanmış, rüzgârın yönü kısa bir süre önce havadan atılmış kağıt parçalarıyla hesaplanmış, ölümün en fazla olacağı koşullar yakalanıp ölüm taşıyan gaz bombaları Halepçe’nin üzerine bırakılmıştı. Sığınaklar Halepçelilerin olağan yaşam alanlarıydı o güne kadar. Herhangi bir tehlike anında evlerindeki sığınma odalarına geçiyor, bombardıman bittiğinde tekrar yaşama devam ediyorlardı. Hava bombardımanlarından kendilerini korumaya alışmışlardı. Ama bu defa, her bir sığınma odası Hitler’in gaz odasına dönüşmüştü. Uçaklardan atılan bombaları görenler sığınma odalarına koşuyor, çocukları yaşlıları kurtarmaya çalışıyorlardı.

Halepçe üzerine ölüm bulutları yağdırılmıştı. Zehirli gazlar her delikten içeri sızıyordu. Düşman çok sinsiydi, kalleşçeydi. Ciğerlere çekilsin diye elma kokuyordu. Elma kokusunu hissedenler bu güzel kokuyu derince ciğerlerine çekiyor ve hızlı bir şekilde ölüyorlardı. Ölüm her yerdeydi. Dağlara doğru kaçanlar çırpınan serçeler gibi ölüyorlardı. Analar, güçsüz, ölmek üzere çırpınan çocukları, diğerlerini kurtarmak için yollarda bırakıyordu. Yaşlılar, kaçanları yavaşlatmamak için geride kalıyordu. Ölen yalnızca insanlar değildi; etraftaki tüm hayvanlar çırpına çırpına can veriyordu ve hatta ağaçlar… Ağaçlar sonbahardaymış gibi yapraklarını döküyordu. Saddam adeta Halepçe’yi Kürtler için yaşanmaz hale getirmeye ant içmişti.

Halepçe’de yaşanan insanlık dramını, çektiği resimlerle dünyaya duyuran gazetecilerin başında Ramazan Öztürk vardı. Onun çektiği baba ve bebeğinin resmi tüm dünyada, o vahşetin sembol fotoğrafı ve ispatı oldu.

Resmi rakamlara göre çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 6 binden fazla insan katledildi, on binlercesi yaralandı. Halka göre 22 bin civarındaydı ölü sayısı! Yaralananlar sonraki yıllarda ölmeye devam etti. Kurtulanlar yıllarca bu katliamın izlerini taşıdılar ve acısını başka türlü yaşamaya devam ettiler. Çocuklar sakat doğdu. Halepçe’de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki’nin 4-5 katı olduğunu belirtmişti. İlk etapta gözleri, boğazı ve akciğeri tahrip eden hardal gazı, sinir sistemine de zarar veriyordu. Yiyeceklere, suya ve toprağa karışıp gelecek nesillere de zarar vermeye devam ediyordu. DNA üzerinde uzun süreli ve ağır bir tahribat yaratabilen bu gazın etkileri yüzünden Halepçe’de 100 binin üzerinde sakat doğum gerçekleşmiştir.

Saddam rejimi “Enfal” operasyonları ile Kürtlere uyguladığı soykırımın arka planında; İran - Irak savaşında Peşmergelerin, Saddam rejiminin yanında saf tutmamalarıydı. Bu yüzden de rejim tarafından hain ilan edildiler ve bu gerekçeyle 1986-88 yılları arasında insanlık dışı her türlü vahşetin uygulandığı operasyonlara maruz kaldılar.

Arapça “ganimetler” anlamına gelen Kürtleri yok etme planı olan “Enfal”, Kürtlerin “Kimyasal Ali” dedikleri ve Saddam’ın özel yetkilerle donattığı kuzeni Ali Hasan el-Mecid tarafından gerçekleştirildi. Halepçe’ye yapılan insanlık dışı saldırı, Saddam rejiminin savaşta güç kaybettiği, İran güçlerinin Irak içlerine doğru ilerlediği sırada, 15 Mart günü Halepçe’nin Kürt peşmergeleri tarafından Saddam rejiminin elinden alınmasından bir gün sonra yapıldı.

Saddam rejimi “Enfal” operasyonları ile Kürtlere soykırım planlarını gerçekleştirmeye çalıştı. Bu çerçevede sekiz harekât gerçekleştirdi. Sekizinci “Enfal” harekâtının sonunda resmi rakamlara göre 182 bin Kürt katledilmişti. Köyleri yerle bir edilmiş on binlerce insan toplama kamplarına alındı, işkenceye maruz kaldı, gözaltında kaybettirildi, toplu mezarlara gömüldü ve mülteci durumuna düşürüldü. Bu harekâtlar sırasında kullanılan silahlarsa ABD ve Batılı ülkelerden sağlanmıştı.

Olay yerine ilk varan Sınır Tanımayan Doktorlar ekibi, hardal gazı kullanıldığını teyit etti. Belçikalı ve Hollandalı doktorlardan oluşan bu ekip, kullanılan zehirler arasında muhtemelen siyanür de olduğunu bildirdi.

Irak'ta 2003 yılında devrilen Saddam Hüseyin, Kürtlere karşı yürüttüğü Enfal Hareketi kapsamında 180 bin kişinin ölümünden sorumlu tutularak yargılandı.

Ancak başka bir hükümden aldığı idam cezasıyla 2006'da asıldı. Ölümünün ardından ise Kürtlere karşı "soykırım" uygulamaktan yargılandığı davada suçlu bulundu.

Saddam Hüseyin'in “Kimyasal Ali” lakaplı kuzeni Ali Hasan el Mecid ise 2010 yılında, aralarında Halepçe katliamının da bulunduğu zehirli gaz saldırılarının emrini vermekten idam edildi.

Halepçe'ye düzenlenen kimyasal saldırı sonrası bölgeden kaçan 500 bin kişi de Türkiye'ye sığınmıştı.

Sığınmacıların büyük bölümü, Diyarbakır, Muş ve Mardin'de kurulan kamplara yerleştirildi.

Modern dünya tarihine Hiroşima ve Nagazaki’den sonra 20. yüzyılın en büyük kimyasal saldırısı olarak kaydedilen Halepçe katliamının üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen acılar dünkü gibi taze, bu trajedi insanlık tarihinin kara bir günü olarak kalacak.

Me gotî Hîtleri mirîy, care şîn na bîtin.

Me nizanî de kure wî Bexda mezin bîtin…”

(Hitler öldü, şimdilik yeşermez diyorduk, Bağdat’ta oğlunun büyüdüğünü bilmiyorduk)

Eyaz Yusuf’un Halepçe katliamı üzerine söylediği türkünün bu satırları Halepçe katliamının acılarının büyüklüğünü anlatıyor.

Bazı acıları, asırlarca dile getiren türküler ve stranlar olacaktır. Bu soykırımda hayatını kaybedenlere Allah‘tan rahmet diliyorum. Unutmayacağız… Unutturmayacağız.