Elfaz-ı Küfür (dinden çıkaran sözler!..)
İman ve küfür birbirine taban tabana zıt iki kavramdır. İman; inanmak, kabul etmek, tasdik etmek ve boyun eğmek manasına gelir. Küfür ise; inkâr etmek, kabul etmemek, tanımamak ve isyan etmek anlamına gelir. Kişi, manasına inanarak “kelime-i şehadet”i söylerse mümin olur. Yine kişi, bilerek ve kasden küfrü gerektirecek; bir inanç, söz veya hareketle de kâfir olup dinden çıkar ve mürted olur. Fakat bilmeyerek veya yanlışlıkla küfrü gerektirecek inanç, söz veya hareketi olan kimse dinden çıkmaz. Yine küfrü gerektiren şeylerin -üzerinde karar kılmadan- sadece insanın içinden geçmesi de küfür değildir. Bu, şeytanın aldatması ve vesvesesidir, üzerinde durulmamalıdır.
İnsanı dinden çıkaran inanışlar çoktur. Bir kısmı şunlardır:
İnanılacak şeylerden birini inkâr etmek veya varlığında tereddüt etmek.
Dinî emir veya yasakları reddetmek veya hafife almak.
Dinen haram olan bir şeyi helal, helal olan bir şeyi haram saymak.
Allah’ın rahmetinden ümit kesmek.
Allah’ın azabından emin olmak.
“Hubb-i fillâl ve buğd-i fillâh” üzere bulunmamak. Yani -haşa sümme haşa- Allahü Teâlânın sevdiğinden nefret etmek veya nefret ettiğini sevmek.
Gaybdan haber verdiğini iddia eden kâhinin sözlerine inanıp tasdik etmek.
İnsanı dinden çıkaran sözler de çoktur. Bazıları şunlardır:
Âyet-i kerime ve hadis-i şerifleri; bilinen ve bildirilen zahirî manalarını red ederek batinî manalarla açıklamak.
Bir âyet-i kerimeyi veya mütevatir olan bir hadis-i şerifi inkâr etmek.
Peygamberlere, mukaddesata hakaret etmek veya onları hafife alıcı sözler sarfetmek.
Meleklere düşmanlık edip dil uzatmak.
İslâm âlimleriyle alay edip dalga geçmek.
Mümin olan bir kimsenin kâfir olduğunu iddia etmek.
Fıkıh, tefsir, hadis, akaid gibi İslamî ilimlerle alay etmek.
Dinle, mukaddesatla alay etmek, hakaret etmek veya sövmek.
Namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetleri beğenmediğini söylemek.
Haram olan bir işe başlarken -dalga geçercesine- Besmele çekmek.
Dinin yücelttiği birşeyi hafife almak, değersiz gördüğü bir şeyi de yüceltmek.
İnsanı dinden çıkaran davranışlar da çoktur. Bir kısmı şunlardır:
Abdestsiz namaz kılmak.
Kıbleden başka bir yere yönelerek namaz kılmak.
Kuran-ı kerimi necaset içine atmak, hakaret etmek, hafife almak.
Cami ve ezan gibi mukaddesatla dalga geçmek.
Gayr-i Müslimlerin ibadetlerine katılmak.
Haç, zünnar ve benzeri gayr-i Müslimlerin dini alâmetlerini taşımak.
Küfre rıza göstermek.
Kâfire hürmet etmek.
Allah’tan başkasına secde etmek.
Dinden çıkan bir insanın, yaptığı bütün hayır ve hasenat boşa gider, hanımı boş olur ve tevbe etmeden ölürse yıkanmaz, kefenlenmez ve Müslüman mezarlığına defnedilmez. Ayrıca Müslüman akrabaları ona vâris olamaz. Bunun için Müslüman; imanına zarar verecek inanç, söz ve hareketlerden titizlikle uzak durmalıdır.
Dinden çıkan kişi, şayet tevbe eder ve “kelime-i şehadet”i getirerek tekrar Müslüman olursa; Şafiî Mezhebine göre amelleri geri gelir ve daha önce yaptığı haccı da iade etmez. Aynı şekilde-iddet bitmeden İslam’a döndü ise- hanımı da geri gelir ve yeni bir nikâh kıyması gerekmez. Ancak Hanefi mezhebine göre böyle bir kimsenin; yeni bir nikâh akdi ve yeni bir hac yapması gerekir.
Prensip olarak, kıblemize yönelip namaz kılan hiç kimseyi tekfir etmemek gerekir. Çünkü tekfir edilen kişi şayet kâfir değilse, tekfir eden kişi, kâfir olur. Ancak bilerek ve kasten küfrü gerektiren inanç, söz veya hareketi olan kişi, dinden çıktığını bilmeli ve hemen tevbe edip Müslüman olmalıdır.
İnsan, şayet itikadı konulardan birinde bir problemle karşılaşırsa, hiç vakit geçirmeden bir âlime danışıp doğrusunu öğrenmelidir. Âlimi buluncaya kadar da: “Allahü Teâlâ katında doğrusu ne ise öyle inanıyorum,” demelidir. Bir kişi, şayet imanî bir konuda şüpheye düşer ve doğrusunu sorup öğrenmeden beklerse, imanı tehlikeye girer. Ancak “Allah’a ve inanılması gerekli olan şeylerin tamamına inandım” derse, icmalî olarak iman etmiş olur.