Eleştiri hakkı
Eleştiri yapıcı ve olumlu olduğu müddetçe faydalıdır, gereklidir.
Ancak yıkıcı ve kırıcı eleştiri, hele de hakarete varan boyutlara ulaşıyorsa,
zararlıdır, gereksizdir. Bize ait değerler, yıkıcı, bölücü, kırıcı hatta
hakaretamiz eleştiriyi hoş görmez. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır”
atasözünün mucibince hareket etmek hem eleştiriyi yapana hem de eleştiriye
muhatap olana çok şey kazandırır. Buradan hareketle eleştiri yapacak olana ve
eleştiriye muhatap olana düşen bazı vazifeler olduğu kanaatindeyim. Öncelikle
eleştiri yapan taraftan başlayalım.
Öncelikle eleştiri yapacak olan tarafın adil, hakkaniyetli,
birikimli, insaflı ve yapıcı olması beklenir. Zira meşhur Müslüman filozof Kindî’ye
göre adalet “varlıklar aleminde her bir eşyayı hakettiği yere koymaktır.”
Burada eşyadan kasıt sadece bilinen anlamıyla tabii ki mobilya sınıfına giren,
taşınabilir malzemeler değildir. Kindî’nin bu sözden muradı herkese hak ettiği
şekilde ve hak ettiği ölçüde değer vermek, her eşyaya
hakettiği miktar ve ölçüde değer vermek, eşyayı layık olduğu yere
konumlandırmaktır. Mesela pek çok arifin para konusundaki yaklaşımı şudur:
“parayı kalbinize değil cebinize koyun.” Sanırım kastımız anlaşılmıştır.
Eleştiri yapan kişinin eleştiri yaptığı konuda yeterli bilgi
birikimine sahip olması, eleştiri yaptığı konuya vakıf olması gerekir. Akis
halde eksik bilgiyle, zanla, ihtimaller ve tahminler üzerine eleştiri bina
edilmez. Zira yüce dinimiz de zannın çoğundan kaçınmamız gerektiğini beyan
buyuruyor. Kesin bilgi sahibi olmadığımız, kulaktan dolma bilgilerle sağa sola
salvolar savurmak ahlak sınırlarını aşmakla eşdeğerdir.
Yapıcı eleştiride bulunmanın gerekliliğine gelince, burada da
yıkıcı, tahrip edici bir üsluptan ziyade, her şeyin daha iyi, daha güzel olması
için proje, teklif, öneri gibi onarıcı vasıtalar kullanarak eleştiride bulunmak
her zaman kıymetli, her zaman değerlidir. Bu üslupla yapılan eleştiri hem karşı
tarafın nefretini kazanmanıza sebep olmaz hem de yaptığı işin, aldığı
kararların yanlış olduğunu anlayarak hatalarından dönme şansı yakalar. Ancak
kırıcı, yıkıcı ve tahripkâr eleştiri hem karşı tarafın nefretini kazanmanıza
hem de sözünüzün değersizleşmesine sebebiyet verir. Eleştiriye muhatap olan
taraf hakarete uğradığını, incitilmek istendiğini hissederse kurduğunuz 100
cümleden 99’u boşa gitmiş olur, dikkate alınmaz, çöpe gider. Zira incitilmek
istendiğini fark eden taraf direkt olarak iletişim kanallarını kapatır ve
muhatabınızla olan iletişiminiz kesiliverir. 100 cümle içindeki bir kırıcı ve
hakaretamiz cümle 99 doğrunun dikkate alınmamasıyla sonuçlanır.
Eleştirilen tarafa gelince. Eleştirilen taraf da her şeyden önce
tahammül sahibi olmalı, yapılan eleştirinin kendisinin ve çalıştığı alanın
iyileştirilmesine katkı sadedinde olduğu düşüncesiyle eleştiriyi kabullenmelidir.
Eleştirilen kişi hoşuna gitmeyecek sözler dahi duysa bu sözleri
kişiselleştirmemeli, hemen üzerine alınmamalı, eleştirinin yapıcı taraflarına
odaklanmalıdır. Bazı insanlar gerçekten de en küçük eleştiriye dahi tahammül
edemeyecek yapıdadırlar. Bu kimseler nezdinde yapılacak eleştirinin dozunu iyi
ayarlamak, eleştiriyi bir katkı sadedinde sunmak, muhatabın hatasını direkt
olarak yüzüne vurmak yerine yapıcı bir üslupla, gerektiğinde çeşitli kıssalar
anlatarak sözü yumuşatmak yoluna gidilmelidir. Eleştiriye tahammülü olmayan
insana eleştiride bulunmak kişiye baldıran zehiri içirmek gibidir. Hele dekompleks
sahibi insanlar belli bir güce sahipseler verecekleri reaksiyonlar gerçekten
acı sonuçlar doğurabilmektedir.
Eleştiriye muhatap olan kişinin demokrat bir yaklaşımla, eleştiriye
konu olan alanda doğru bilgiye ulaşabileceği düşüncesiyle eleştiriyi
karşılaması gerekir. Konuşulan, yazılan her şeyde bir kuru kuruya muhalefet
etme niyeti arayan insanlar söylenen sözlerden, yazılıp çizilenlerden yeteri
kadar nasiplenemezler. Dinlemek büyük bir erdemdir. Muhatabını dinlemeye
tahammülü olmayan insan muhatabından hiçbir şey alamaz. İletişim kanallarını ta
en baştan kapatan, dinlemeye tahammül edemeyen insanlar her zaman kendi
akıllarının başkasından üstün olduğunu, en doğru düşünce, fikir ya da projeye
sahip olduklarını zannederler. Oysaki akıl akıldan üstündür ve hiç umulmadık
insanlardan umulmadık fikirler çıkabilir. Eleştiri kapısını kapatan insan
aslında aklını, zihnini, fikrini dış dünyaya kapatmış demektir. Hele hele
eleştirilen insan sosyal, siyasi ya da iktisadi hayatta etkili bir yerde ise,
güç sahibi ise eleştiriyi yapanlara karşı bir cezalandırma, öç alma cihetine
giderse çok büyük bir hataya imza atmış olur ki bazı hataların uzun vadede
bazen telafisi mümkün değildir. Sanırım meramımız anlaşılmıştır.