Elbette uzlaşma ama..
Kara propagandalar sürüyor. Öncelikle altını çizelim ve bir hakkı teslim edelim;
Red ve inkara dayalı temel politikayı AK Parti değiştirdi. Çünkü AK Parti iç
sorunları çözmeyi ve kalkınmayı temel felsefe olarak benimsemiştir.
Kalkınmanın önündeki en büyük engelin iç sorunlar olduğunu ilk gün tespit
etmiştir.
Yine AK Parti, insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine ve ihlallerin
önlenmesine yönelik çalışmalar yapmayı, işkence ve kötü muamele ile mücadele
etmeyi şiar edinmiştir.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın,"kardeş, aile içinde eşit olunma durumudur,
ülkedeki bütün etnik yapıları kardeş biliyoruz" ifadesi eşitlik ilkesine verilen
önemin mührüdür.
İnsanı önceleyen adil anlayışın politikaların odağına koyulduğunun resmidir.
Milli Birlik ve Kardeşlik projesini hayata geçirilmesi ve devletin demokratik
dönüşümü için gerekli adımların atılması ise verilen mücadelenin belgesidir.
Bunlar kimsenin baskısı ile yapılmadı.
Bunlar kimseye baskı yapılarak da hayata geçirilmedi.
Bunlar kimsenin yönlendirilmesi ile değil, milletin vatandaşlık hukukuna
kavuşması için yapıldı.
Özgürlüklere yakışmayan uygulamalara tek tek son verildi.
Ancak, AK Parti; demokratikleşme ve normalleşme nihai hedefini ulaştırmaya
çalışırken, PKK millet üzerinde baskı ve korku yaşattı.
Bölgede terör estirmeye başladı.
Şehir merkezlerine silahları ve patlayıcıları yığdı.
Kurtarılmış bölgeler ilan etmeye başladı.
Her defasında yanına malum medyayı, Türkiye ve demokratikleşme karşıtlarını
alarak karalama propagandası başlattı.
"Terör sorununu çözmek ve bir kişinin dahi ölmemesi için gerekirse
baldıran zehiri içerim" diyen iradeyi alaşağı etmek için küresel çapta işbirliği
yaptı, vesayet ve kayıt dışı siyaset arayışı içerisinde olan tüm yapılarla ittifak
kurdu.
Çukur kazdı, esnafımızın dükkanlarını yaktı, yağmaladı, halkın can güvenliğini
kast etti, okulları hatta camileri hedef aldı. Sadece güvenlik görevlilerini değil,
hastaneleri vurdu, sağlık görevlilerini katletti.
Küçük çocukları istismar etti, canlı kalkanlar üretti. Hatta canlı bomba olarak
gençlerin hayatlarını karartı.. Çocukları göz göre göre ölüme gönderdi.
Kendilerine uzatılan ele silah uzattı.
Atılan adımlara da mayın döşedi.
1
10 yıllık süreç içerisinde elde edilen demokratik kazanımları Sur, Nusaybin,
Silopi ve Cizre'de kazdıkları çukurlara gömmeye kalktı.
Şimdi birileri halen tüm bunları görmezden gelerek "Uzlaşma" diyor.
Elbette uzlaşma.
Ancak o birileri nedense elinde silah olanla tokalaşmanın mümkün olmayacağını
görmüyor. Bunu görmeyenler, görmezden gelenler mili iradeye söz söylemeye
kalkıyorlar!
Büyük bir haksızlığa ortak oluyorlar.
Kürt meselesi, Alevi sorunu, azınlık problemi, gelir dağılımı, eğitim sorunu gibi
Türkiye'nin kronikleşmiş tüm sorunlarını, devletin demokratik dönüşümü içinde
çözmeye kalkan iradeyi yok sayıyorlar, bu iradeyi çukurlarla hedef alanların sesi
oluyorlar.
Ancak başaramıyorlar. Başaramazlar.
Çünkü mücadeleleri illegal..
İllegal amaçlarına da halkı ortak edemiyorlar.
Millet değişen Türkiye'ye tanıklık ediyor, demokratikleşme, sivilleşme,
kalkınma ve normalleşme için direnenlerin yanında duruyor.