EKSİLMEDEN ESKİMEK
Yalnızca İslamu00ee hassasiyetleri ihtiva eden bir nazarın yansıması değil buu2026 Cümle kapılar mümin duyarlılığına açılsa da, o duruşta saplanıp kalan bir ağrı değilu2026 Öteden bu yana geçip giden bir yılın neşeyle uğurlanması, yaşanıp yaşanmayacağı meçhul bir senenin de çılgın bir coşkuyla karşılanması tuhaf gelmiştir banau2026 Bu hayretin, çocukluk dönemlerimden itibaren sımsıkı kavradığını biliyorum kalbimiu2026
Takvimler daima hüzün verir insanau2026 Saatler gibi onların da vazifesi "hatırlatmak"tan geçer çünküu2026 Genellikle eskiyişimize, eksilişimize, kaybettiklerimize, gidişlere, yitişlere, eriyip tükenişlere ve artık ertelemememiz gerekenlere dair bir hatırlatmadır buu2026 Bu sebeple takvimlerin en hacimli göstergesi bir adım daha ilerlediği için, diğerlerinden ayrılmaya değer bulunan bir günün, insanları soktuğu hal ve şekilleri göz yaşartıcı bir komedi olarak izlemişimdir hepu2026
Yeni bir seneyi karşılamak adına, hayatın sisli puslu ve kırık camlarına çılgın bir ısrarla ellerini vuranların varlığı kadar gariptir, öze dönük bir yolculuk yapmadan enerjisini, bu yolu tercih edenlere vakfedenlerin hırçın varlığıu2026 Onlara kızmak, kendine kırılmamaktır. Onlarla meşgul olmak, kalp ile meşguliyeti atlamaktır. İnatçıdır, kavgacıdır, nefesini "boşa" tüketen bir ses boşalmasıdır. Aslında başını beş vakit Rahman'ın huzuruna sunmaktan uzak duranların ulu orta "Allah Allah" diye bağırmalarına benzer.
2016, yeni bir sözcüğün daha yaşamımıza girişi sadeceu2026 Ne değişir, ne gelişir bilinmez ama biz değişmediğimiz müddetçe dört haneli bir rakamdan devasa değişiklikler beklemek, hakkaniyet anlayışından uzağa düşmek manası taşır. Kendimizde bulup da çıkaramadığımız o gücü, diğerlerinden çok da farklı olmayan bir zaman arifesinin omuzlarına yüklemek, o günü yeni bir dönemin miladı kabul etmek, güzel karar ve uygulamaları hayatına sokmaktan aciz biri için saflıktır. Bir mucize arayışıdır.
Birileri geliyor ve biz gidiyoruz. "Sessiz yaşadım kim beni, nereden bilecektir?" mısraındaki latif ahenk gibi usul usul değil, haykıra bağıra gidiyoruz. Geçtiğimiz her yerde eğreti izler kadar derin hasarlar da bırakıyoruz. Sadece anı yaşayıp sadece anı görüntüleme telaşına düşerken zamanı atlıyoruz aslında, samimiyetlerimizi azaltıyoruz. Neleri kaybettiğimizi gerçek manada düşünemiyoruz, çünkü hız ve hazzın delirdiği bir dünyada düşünme yetimizi de kaybediyoruz. Hülasa hangi hasletlerin u2013bir kaya parçasından düşen taşlar gibi- bizden gittiğini fark edemiyoruz.
İstisnalar hariç kimse, bir diğerinin başarı ve mutluluğundan ötürü sevinç duyamıyor artık. Mütemadi bir mukayese arenasının içine sürüklediği için kendisini. "Sevdiklerimin mutluluk ve gururu beni çoğaltır" düşüncesi, yazık ki insanoğlundan uzaklaşıyor. Her şeye rağmen güzelliğini muhafaza eden güzideler var, samimiyet hissediliyor.
Bu idrak ve letafet, ulu orta bağıran, sevilene sevdiğini toplum önünde haykırma telaşına düşen, cümle gürültüsüne rağmen yağmurla kaybolacak yazılara benzeyen cılız bir feryattan daha mukaddes duruyor. Tüketmiyor çünkü, eskise de eksiltmiyor. Kendi içine dönen, kendisiyle meşgul olan, kendi yürüyüşüne nitelik yükleme gayretinde bulunan insanları "kendini beğenmişlik"le yaftalamıyor. Çağın hastalıklı ritmine tempo tutmuyor. Biliyor, bir insanın kendini fark etmesi, farkında olduğu özelliklerini beğenmesi, kendisiyle kucaklaşması, barışması, kendini sevmesi daha güzeldir özüyle küsüşmesindenu2026 Biliyor, içini adım adım keşfe çıkmayan, yüreğinin derinliklerine inemeyen, kabiliyet ve meziyetlerinin farkında olamayan kimselerin bir tarz ve üslup oluşturmak yerine selamlama faslından hürmet ve muhabbet iletisine, teşbih koşusundan telmih duraklarına kadar mütemadiyen taklide müracaat ettiğiniu2026 Biliyor, niteliksiz çoklukların, kaliteli azınlıklara yenik düşeceğini. Biliyor eskirken eksilen devranın hazin akıbetiniu2026
Yine de umut edelim; gayret ve mücadeleyi cebinde taşıyan bir umut olsun buu2026
Selam ile.
Nuray Alper