Ekrem İmamoğlu ve Tevfik Göksu…
Geçtiğimiz günlerde Habertürk ekranlarına önce Ekrem İmamoğlu, sonraki gece de
Tevfik Göksu konuk oldu. İki başkanında bulunduğu konum ve temsil ettikleri
kitle açısından iki yayında çok konuşuldu. Gelin iki yayını hem konuşulanlar,
hem de genel atmosferi ile değerlendirelim.
Ekrem Bey kendi sahasında maça çıkmış takım gibiydi. Genelde dokunmayın çok
fenayım morundaydı. Birazdan daha detay aktaracağım. İstemediği soruları
cevaplamıyor, istediğinde karşısındaki gazetecinin gazeteciliğini tartarak “gazeteciliğinize
münasip soru olmadı” diyebiliyordu.
Program sunucusu, Ekrem Bey’i üzen soruları daha fazla üzülmemesi için hemen
atlıyordu. Programa hükümet kanadına daha yakın gazeteci olarak katılan Nagehan
Alçı ise sorularına cevap alamayınca “ ben gazeteciyim sorarım, istemezseniz
cevaplamazsınız” demek yerine, soracaktım ama madem bu konuda tepkilisiniz,
sormuyorum diyerek müthiş bir gazetecilik portresi çiziyordu.
Kanal İstanbul’u zaten desteklemiyordum. Siz destekleyince oklar size döndü
rahatladım diyerek, Kanal İstanbul ile ilgili tarafsız soru sormaya çalışıyordu
Nihal Hanım. İsmail Saymaz’ın tarafsızlığı ya da gazeteciliği noktasında yorum
yapmak kelime israfı olacaktır. Herkes kendisinin nasıl bir gazeteci olduğunu
iyi biliyor.
Ayrıca Ekrem Bey, Nagehan Hanım ile polemiğe girmekten zevk alıyor gibi
gözüküyordu. Karşıdakinin öncelikle bir bayan, sonrasında gazeteci olmasını
unutup adeta ezmekten hoşlanıyor gibi bir tavır sergilemesi çok irite edici bir
tabloydu. Nagehan Hanım’dan programı tekrar izlemesini istirham ediyorum, zira
çok yakışıksız bir üslubun kabullenmiş ve itiraz etmeyen muhatabı gibiydi.
Tevfik Bey Fenerbahçe deplasmanına gitmiş teknik direktör Souness gibiydi. Bir
önceki gün Ekrem Bey’e soru soramayan nazenin, güler yüzlü gazetecilerin yerini
bırakın soru sormayı, hesap soran gazeteciler almıştı.
En çok güldüğüm yerlerden biri ise, Tevfik Bey sorulara çatır çatır verdiği
cevaplara Rahmetli Kadir Topbaş’ın döneminden örnekler veriyordu. Halk TV’den
tanıdığımız Gürkan Bey cevaplara itiraz edemeyince, madem öyleydi Kadir Bey’i
neden görevden aldınız demez mi? Kendilerini hesap sorma makamına o kadar
şartlamışlardı ki, konu ile hiçbir ilgisi olmayan bu soruyu sormaktan
çekinmiyordu. Hatta bir yerde Tevfik Bey İBB’nin sosyal yardımlarını
anlatınca, dersini iyi çalışmış bir gazeteci olarak “ama Esenler’de yüzde bir
buçuk hadi bunu da izah edin” diyebiliyordu.
Nihal Hanım’ın önceki günkü güler yüzünden eser yoktu. Ekrem Bey’e neden kanal
İstanbul sunumu yapmadınız diye soruyor, Tevfik Bey’den gelen cevap üzerine ama
Cumhurbaşkanı kendisine randevu vermiyor diye Ekrem Bey’in hakkını arıyordu.
Eleştirel bir soruyu ise kendi ağzından değil üçüncü şahıs ibaresi kullanıp
eleştirdiler diye soruyordu.
Ekrem Bey’in Cumhurbaşkanı’ndan randevu talebini sorgulayan Nihal Hanım’ın,
önceki gece iBB Ak Parti Grup Başkanvekili Tevfik Bey’e muhatabım değil, zavallı
dediği zaman da keşke “madem o değil İstanbul’da muhatabınız kim” diye
sorabilseydi.
Program sunucusu Kübra Hanım ise arada sunucu olduğunu unutuyor, madem ortam
müsait bende hesap sorayım moduna giriyordu herhalde. Tevfik Bey hükümetten
gelen katkıyı anlatırken “onlar vergi değil mi? zaten gelmesi gerekmiyor mu?’’ diye
sorması enteresan anlardan biriydi.
Programda birde Hükümet’e yakın diye Hasan Bey katılmıştı ama kendisini biraz
sessiz gördüm ne yazık ki. Tevfik Bey’e alan açabilmek için arada sorular
sormaya çalışıyordu ama ortamın havası kendisini de biraz pasifize etmişti.
Ortamın olumsuzluğuna aldırış etmeyen Tevfik Bey, programın başından beri
uygulanan tavrı kırmış ve direksiyonu eline almıştı. Son yarım saat
istediklerini rahat rahat anlatabildi.
Biraz da iki başkanın performanslarını değerlendirelim.
Ekrem Bey nobran ve kibirli bir dil kullanıyordu ne yazık ki ve Nagehan Hanım’a
karşı tavırları çok yakışıksızdı. Tevfik Bey ise sözünün kesilmesine, çoğu
soruya yeterince cevap verilmesine müsaade edilmediği halde nezaketini ve güler
yüzünü korudu. Gürkan Bey’in “Kadir Topbaş'ı neden görevden aldınız o zaman”
sorusunda bile nezaketini bozmadı. Ekrem İmamoğlu’na sorulsa o zaman ben 46
yaşındaydım nerden bileyim diyecekti muhtemelen.
Ekrem Bey çok da hazırlıklı değildi. Adet yerini bulsun diye birkaç dosya ile
gelmişti. Her zaman olduğu gibi icraatları ile değil, süslü cümleleri ile
durumu götürüyordu. Nagehan Hanım Adalar’daki 110 atın hesabını sorduğu için
fırça yemişti adeta. Tevfik Bey ise koca iki sehpanın üstünü doldurmuş, hem
belediyecilik dersi veriyor, hem de her soruya rakamlar ile cevap
veriyordu.
Bir gazetecinin tarafsız olmasını bekleyenlerden değilim ben şahsen. Çünkü
insanın olduğu yerde taraf vardır ama bir gece arayla bu kadar belli
etmeseydiniz keşke.