Ekranlardaki Kanal İstanbul Uzmanları!
Memlekette her konuda, ama her konuda ahkâm kesen ne “aydın”lar var.
Geçen bir kanaldaki “Kanal İstanbul” tartışmasını izliyordum.
Uzmanlık alanları tamamen farklı isimler (kimisinin hiçbir uzmanlık alanı yok) birbirlerine girmiş durumdaydılar.
Siyasetteki tarafların ürettiği argumanlar üzerinden, önümüze bilgi kırıntısı bile dökmeksizin birbirlerini yiyenleri gördüm.
Sadece orada mı?
Belirli isimler, hemen her konuda ahkâm kesip duruyorlar.
Bu duruma vatandaş nasıl bakıyor?
Bir misal:
Bizim Berber, “Valla iyi sarıyor ha, bu tartışma programları” diyordu bizi şekle sokmaya çalışırken.
“Hangi lâfları ilgini çekti?” diye sordum.
“Lâflarına bakmadım da, hareketlerine ayar oldum abi!” dedi.
Öyle, anlamsız maç yayınlarına bakar gibi bakıyormuş.
Kimin ne dediği, kimin neyi savunduğu ile hiç ilgilenmiyormuş.
“Biraz içeriğe de baksana kardeş!” dedim.
Şöyle bir karşılık gönderdi:
“Ne bakacam, hepsi kendince bir şeyler söylüyor işte. Sonuçta, her birinin tuttuğu bir taraf var. Ne dediklerine baksam, ne çıkacak, nereden bilecem doğru mu diyor, yanlış mı?”
Berberimiz haksız mı, siyasi görüşüne göre taraf alan ve neyin doğru olduğuna değil de, neyi kimin söylediğine bakan “aydın”larımızdan ne alacak?
Bu Kanal İstanbul meselesi benim de önüme geldi.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunmam istendi.
Bir televizyon kanalı, bir gazete görüş almak istedi, çok sayıda okuyucumuz da bu konuya nasıl baktığımı sordu.
Verdiğim cevabın hepsinde “Nasıl yani?” kıvamında bir his oluşturduğunu gördüm.
Ne mi dedim hepsine?..
Basit:
“Bu konuda görüş belirtebilecek kadar gözlem, araştırma yapmadım, uzmanla konuşmadım, yayın okumadım.
Özetle: Bil-mi-yo-rum!”
Nasıl yani?
“Bil-mi-yo-rum.”
Bir gazeteci olarak, konu üzerindeki uzmanlıkları tartışma götürmeyecek…
Ömrünü Kanal İstanbul’u kavramaya yarayacak alanlara vakfetmiş…
Sadece ve sadece bilimsel gerçekler ışığında konuşan…
Taraflardan biriyle menfaat ilişkisi hiç olmayan, doğruya kim söylerse söylesin destek veren ve yanlışa kim söylerse söylesin karşı çıkan gerçek “uzman”lara ihtiyacım var.
Gerçek “bilim adamlarına.”
Dahası…
Kanal İstanbul meselesini değerlendirebilecek ve sağlıklı sonuçlara ulaşabilecek bilimsel yetkinliğe ve dürüstlüğe sahip sivil toplum örgütlerine.
Bırakın örgütlerini, bir tek sivil toplum örgütüne!..
Bu “bilmem neler odaları” filan konuya ışık tutamaz.
Her şeye itiraz eden “harç”çı, “haraç”çı, “rantçı”, çoğunlukla da “derin soldan çarklı” “karanlık oda”lara itibar edemem.
Konuyla alâkalı olmayanların “iktidara ya da muhalefete yaranmak için” ahkâm kesişlerine hiç bakamam.
Öte yandan üniversiteler içindeki “ideolojik kamplaşmaların” taraflarında yer almış ve akademisyenlikten ziyade “köşe tutuculuk” faaliyetleriyle uğraşan “bilim adamı” etiketli şahısların tespitlerine de güvenemem.
İçlerinde mutlaka tespit ve değerlendirmelerine itibar edilmesi gerekenler vardır, onları arıyorum şu sıralar…
Bu konu çok farklı bir konu.
Net tavır ortaya koymadan, konunun ayrıntılarına vakıf olmalıyım.
Soruların çoğuna “bilmiyorum” karşılığını verecek ve bildiği her konunun da hakkını verecek “ilim ve bilim insanları” nerede?
***********
-İletişim Başkanlığı Bilgi Notu ve “Bilimsel” Sempozyum İhtiyacı-
Kanal İstanbul Niçin Zarurî ve Bu Güne Kadar Ne yapıldı?
Bu konudaki arayışım devam ederken, “Kanal İstanbul”un niçin “zaruret” arz ettiğine dair bir bilgi notu geldi önüme.
Kaynak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı.
Özetleyerek bakalım dostlar:
1-İstanbul Boğazı’ndan yılda ortalama 50 bin gemi geçmektedir.
2- İstanbul Boğazı’na alternatif bir geçiş koridorunun planlanmasını zorunlu hale gelmiştir. Çünkü; Gemi trafiğindeki artış, o teknolojik gelişmeler sonucu gemi boyutlarının büyümesi, özellikle akaryakıt ve benzeri diğer tehlikeli/zehirli maddeleri taşıyan gemi (tanker) geçişlerinin artması, İstanbul ve Boğaz üzerinde büyük baskı ve tehdit oluşturmaktadır.
3- İstanbul Boğazı’ndan; o 1936’da ortalama 3.000 gemi geçmiştir. Günümüzde ortalama 50.000 gemi geçmektedir. 2050 projeksiyonunda 78.000 , 2070 projeksiyonunda ise 86.000 gemi geçmesi öngörülmektedir.
4- Boğaz’ın emniyetli gemi geçişi kapasitesi yılda 25.000 olarak hesaplanmaktadır.
5- Boğaz’da geçen gemilerin ortalama yüzde 20’si tehlikeli yük taşımaktadır.
6- Boğaz’da yılda ortalama 130 milyon ton tehlikeli yük taşınmaktadır.
7- Bu miktar, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının kapasitesinden 2 kat fazla kimyasal taşınması anlamına gelmektedir.
8- Boğaz’dan kimyasal madde taşıyan gemilerin herhangi bir kazaya karışması büyük zararlara sebep olabilmektedir. (Bölümde Boğaz’da meydana gelen nice kazanın ve yol açtığı hasarların dökümü yapılmış, uzun bir liste. Neler yaşamışız…)
9- Kanal İstanbul’un Sağlayacakları
• Keskin dönüşler ve sert akıntı bakımından Boğaz’a göre daha emniyetli seyir,
• Boğaz’daki trafik yükünün azaltılması,
• Boğaz’da tarihi dokunun korunması ve güvenliği,
• Can ve mal güvenliği,
• Yatay mimari ile modern yerleşim alanı,
• İnşaat aşamasında 10 bin, işletme aşamasında binlerce istihdam.
• Yeni bir uluslararası suyolu ve yeni bir kent oluşturulması.
10- Projenin geçmişi:
• 2011 yılında başlatılan çalışmalarla Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) tarafından; Yapılabilirlik, Finansman, İstanbul Boğazına alternatif oluşturabilmesi, Çevre ile uyumlu olması açılardan değerlendirmeler yapılarak Karadeniz’i Marmara Denizi ve Akdeniz’e bağlayan güvenli alternatif su yolları araştırılmıştır.
• Yedi üniversite (Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Gazi, Başkent, Atılım, Çankırı Üniversiteleri) ve 200’e yakın akademisyen/uzman, ve 33 bilim dalında çalışma ile, Hidrolik, Jeoloji , Zemin Mekaniği , Kaya Mekaniği, Hidroloji, Yerüstü Havzaları; Hidrojeoloji , Hidrodinamik , Su Kalitesi ve Sediment Araştırmaları , Tsunami Analizi, Deprem Analizi, Gemi Trafik Analizi, Trafik (Ulaşım) Yönetim Planı , Gemi Navigasyonu Simülasyonu , İşletme Modeli , Dalga Modeli , Heyelan Tespit ve Önlemi , İnşaat Yönetimi , Şehir Bölge Planlama, Sosyolojik Etki Değerlendirme , Ekonomi , Hukuk , Arkeoloji , Flora (Bitki) Fauna (Hayvan) Habitatı, Omurgasız Hayvanlar, Sürüngenler , Kuş Türleri , Memeli Hayvanlar, İç Su Balıklar, Deniz Biyolojisi , Ekoloji , Endemik Ve Nadir Türler , Sosyal Araştırmalar, Anketler , Atık Yönetimi , Kültürel Miras, 97 Noktada Çevresel Ölçüm (ağır metal, toz, sediment, hidrolik vb.), 15 Noktada Gürültü ve Titreşim Ölçümü, 17.000 Metre Sondaj (karada, denizde ve gölde), 8 Noktada Yeraltısuyu Akış Tespit Kuyusu , 17 Noktada Hidrojeolojik Gözlem Kuyusu, 57 Kurum ve Kuruluştan ÇED Görüşü ve Katılımı , Türkiye ve Fransa’da Laboratuvar Deneyleri ve Simülasyonları…
Sonuç olarak;
Bilgilendirme notunda, “Bu Kanal İstanbul zaruridir ve 2011 yılından bu yana çok kapsamlı çalışmalarla, bütün yönleri ele alınmıştır.” Denmiş oluyor.
Ben ise…
Bu konunun çok büyük bir “bilimsel sempozyum”da tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
“Bilimsel”.
Yüzde yüz.