Ekran Bağımlılığı
Teknoloji… Belki de dünyanın dönüşünden daha hızlı dönen ve değişen teknoloji… Bir yıldan daha kısa süreler de değişen araçlar, aletler, makineler…
Ayak uydurmak
gerekir mi bu hızlı gelişime? Ve ya şöyle diyelim, çağı an be an yaşamak takip
etmek mümkün müdür? Her değişene göre kendimize şekil vermek ne kadar doğrudur?
Ama şu gerçeği
göz ardı etmeden başımızı iki elimizin arasına alıp, çözüm aramak gerekir diye
düşünüyorum.
Çocuklarımız!
Geleceğimiz, varlığımız, her şeyimiz olan çocuklarımız! Teknoloji çarkının
dişlileri arasında günden güne biraz daha ezilen çocuklarımız… Gittikçe canı
çekilen, sonunda da ruhunu kaybedip et-kemik yığınına dönüşen çocuklarımız…
Bilgisayar
ekranına kilitlenmiş yüzlerce çocuk beyni. Bu kilitlenmiş beyinleri açacak
anahtarlar nerede, var mı çilingirleri?
Cep
telefonlarıyla yatıp kalkan çocuklar. Emzik misali.
Onsuzluğa
tahammülü kim öğretecek? Var mı taliplileri?
Dizi ve macera
tutkusuyla TV, sosyal medya karşısında uyuyan, uyutulan çocuklar. Bu ninnilere
alternatif ninnileri kim üretecek? Var mı yazarları, şairleri?
Eskiden hobi
dediğimiz, özel zevk dediğimiz uğraşılar, çocuklarımızın hayat felsefesi oldu
Onlara gerçek hayatı kim öğretecek? Var mı muallimleri, ebeveynleri?
Eğlence deyince
sanal çerçevelere sıkışan, adeta onlara yapışan, yerinden kıpırdamayan,
kıpırdasa bile konuşmayan, sorulan çoğu soruyu duymayan, yemeğini bile o
mekânda atıştıran bir nesil!
Bir elektrik
kesintisi ile can damarları kesilen, dünyanın tepelerine yıkıldığını düşünen onlarsız
geçen her dakikayı bir yıl gibi gören talihsiz nesil!
Tüm enerjisini,
zamanını, beynini, yaşama sevincini sanalda yutturmuş, anti sosyal bir gidişe
yelken açmış zavallı nesil!
Sanal hapishane
de volta atan arkadaşsız çocuklar. O dünyanın içinde yalnızlaşan çocuklar…
Sokağa çıkınca
dertleşeceği kimsesi olmayan, kimsesiz çocuklar.
Bilmece, masal
fıkra anlatıp gülebileceği kardeşi bile olmayan, varsa bile bir ağabeyi kardeşi
O da, odasından çıkmayan yabancılaşmış çocuklar. Bırakın oyun oynamayı kızıp kavga
edeceği, onu sinirlendirebilecek bir kimsesi bile olmayan çocuklar, paylaşmayı
bilemeyen çocuklar!
Arkadaşı robot
misali; ekranlar, TV, bilgisayar, cep telefonu olmuş çağzede çocuklar!
Ağlasa o masum
gözlerinden akan yaşı silemeyecek, gülse gülüşünü, şen kahkahalarını
duyamayacak, kızsa birilerine, çatsa kaşlarını sakinleştiremeyecek yapay
dostlar…
Bizim
çocukluğumuzda gerçek olmayan, iyi olmayan şeylere “naylondan “derdi babaannem.
Işıkları, ışıltıları güzel ama içleri kapkara olan naylondan dostlar…
Misafirlerine
“hoş geldiniz ”demeyi unutturan ninelerin yanlarında masal dinlemekten
uzaklaştıran, komşu çocuklarıyla evcilikten, saklambaçtan koparan, bayram
gezmelerinden, akşam oturmalarından soğutan sanal çerçeveler!
Maziye dönüp
baktığımda ailelerimizin uğraşlarının içerisinde, bizler de can sıkıntısı nedir
bilmezdik.
Şimdiler de
poşetler onlar için doluyor, yine ağlayarak çıkıyorlar marketten. Gezmeler
çocuklara endeksli yine mutsuzlar. Bayram dışında alınan onlarca kıyafet,
ayakkabı çok ta anlamlı değil şu zamanda. Bunlar mutluluk reçetesi olamamış
diye düşünüyorum.
Onlarla bahçede
çalışmak,
Yakınçevre, komşu
çocuklarıyla eğlenmek,
Hayvan
dostlarımıza kucak açmak
Kardeşlerimizle vakti
paylaşmak
Büyüklerimizden
masal dinlemek
Yemek yapımına
ortak olmak
İftar sevincini
paylaşmak
Ninelerimizin zor işlerine ortak olmak
Sebze meyve toplamada yardımcı olmak
Doğal yemeklerden yemek
Bahçe eğlenceleri, doğa ile özdeşle
Patika yollarda
yürümek tertemiz oksijen almak
Harç yapmaktan
çiçek sulamaya, hamur işlerinden araba yıkmaya kadar birlikte olmak. Hele de en
zevklisi olan babacıkla boğuşmak
Nice yemek hazırlıklarının içine de elimizin
girmesiyle daha da tatlılaşan yemekler.
Bayram namazı
sevinci
Mezarlık
ziyareti ve büyüklerin elini öpme
Kuş sesleri
arasında tadına doyulmaz kahvaltılar
Misafir
kabulleri, eğlenceli dakikalar gölge oyunları
Güz mevsiminin
güzelliği ve güz hazırlıkları
Kurban sevinci
şeker toplama hevesi ve bayramlaşmalar
Bayram
harçlıkları düğün sevinçleri
Tarihi yerlerde
geziler
Camiye alışmalarımız
Kar sevinci,
yakan top ve istop oyunları... Onları mutlu etmeye ve sanal âlemi yaşam tarzı
görmemeleri için yetmez mi?
Bazılarının”
bizim böyle ortamlarımız yok” deyişini duyar gibi oluyorum. Çocuklarımızla evde
de ortak yapabileceğimiz çok şey vardır. Kültürel değerlerini tanıyan,
becerikli, iş yapmaktan zevk duyan, hayat tecrübesini kademe kademe evinde,
ebeveynlerinden öğrenen mutlu ve sağlıklı bir nesil için çözüm ailedir.
Birliktelik
sevgiyi bağlılığı artırır, aile kurumunu sağlamlaştırır. Toplumda mutlu birey
sayısı artar. Bu da beraberinde istikrarlı bir ülkeyi oluşturur.
Özgürlüğün
kısıtlı olduğu bu zamanda çocuklarımızı kaybetmemek ve yalnızlaşmamaları;
çocuklarımızla ortak iş yapıp onları başımızdan savmayarak mümkün olacaktır.
Hayat tecrübelerine dede, nine ve diğer yakınlarda katılınca yetişen birey daha
da sağlıklı olacaktır.
Makul
isteklerine “evet” diyerek, yapıcı kurallar çerçevesinde merhamet ve sevgimizi
esirgemeden onları büyütelim. “Ağaç yaş iken eğilir” atasözünü bir değer
bilerek onları olumsuz dönen çarklardan ve o çarklara hizmet edenlerden
koruyalım.
Evlerimizin
genişliği lükslüğü içindeki sıcak havaya mani olmasın
Anne babaların
çok çalışması çocuklarımızın yalnızlığı olmasın.
Çocukluğumuzdaki
evler gibi olmasa da evler.
O zaman ki
çocuklar gibi mutlu ve özgür olsun.,.
Annesini her
kapıyı çalışta evde bulamasa da !
Okuldan eve
anahtarla girse de
Sıcak yemek
bulamasa da her gün
Akşam evinde
sıcacık bir ortam bulsun!..
Tüm çocuklar
mutlu, tüm çocuklar umutlu olsun,
Ruhunu kaybetmeyen
çocuklarla güzel gelecekler imar olsun!
Teknoloji içinde
organik yaşamlar da ömürlere damga vursun vesselam.