EKONOMİYİ BEKLEYEN RİSKLER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle ülke tarihinde yeni bir sayfa açılıyor.
Bundan sonra siyasi gelişmelerin ne yönde cereyan edeceği hususunda tahmin ve yorumlar yazılı ve görsel basında yoğun bir şekilde yer alıyor.
Bu tartışmaların bizi ilgilendiren tarafı, ekonomi yönetiminin nasıl şekilleneceği ile ilgilidir.
Ekonominin patronu Ali Babacan yeni yönetimde mevkisini koruyabilecek mi?
Piyasalar bu soruna odaklanmış durumda.
Çünkü çok riskli bir dönem bizi bekliyor.
Bu dönemde gemiyi kazasız belasız limana ulaştırmak, maharet ve tecrübe istiyor, popülist yaklaşımlardan uzak durmayı gerektiriyor.
Her ne kadar enflasyonda revize edilen hedefler tutmasa bile çift haneyi aşmayacağı beklentisi, yüzde 4'lük büyüme hızının yakalanabileceği umudu, cari açığın düşme trendine girmesi, mali disiplinin nispeten korunması gibi hususlar risk algısını azaltan faktörler ise de, yine de aşağıda sıraladığımız konular ekonominin önünde tehlike arz ediyor.
u00b7 Dış kaynak: Ekonomide çarkların dönmesi için had safhada dış kaynağa ihtiyaç duyuluyor. Bir yıl içinde 200 milyar dolar bulmak zorundayız. Bu rakama 50 milyar dolar cari açık da eklenecek. ABD Merkez Bankası'nın(FED) gevşek para politikasını 2014 Ekiminde sonlandırması ve ardından faiz artırımına gitmesi, bol ve ucuz para döneminin bittiği anlamına geleceğinden dış finansman ihtiyacını karşılamada sıkıntı yaratacaktır. Ayrıca likidite maliyetleri artacağından büyüme ve enflasyon negatif yönde etkilenecektir.
u00b7 İhracat: Jeopolitik riskler ihracatımızı geriletebilir, 166,5 milyar dolarlık hedef şaşabilir. En büyük ikinci pazar olan Irak'a ihracatımızın yüzde 46 azalması bunun sinyalini verdi. Diğer taraftan ihracatımızı ayakta tutan en büyük pazar Avrupa'nın Ukrayna-Rusya gerginliğinden etkilenmesi ihracatımıza hız kaybettirebilir.
u00b7 Enflasyon: Geniş tanımlı para arzının son bir yılda yüzde 17,2 artması, toplam kredilerin toplam mevduatı aşması, enflasyonu tetikleyen nedenlerden sadece ikisi. Yapısal reformlara öncelik verilmediği sürece enflasyon Demokles'in kılıcı gibi tepemizde sallanmaya devam edecektir.
u00b7 Yatırımlar: Büyüme için elzem olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının girişinin azalması, çıkışının ise hızlanması iyiye alamet değil. Geçen yılın ilk 5 ayında yurtdışına giden doğrudan sermaye yatırımları 1,2 milyar dolar tutarındayken bu yıl bu tutarın 1,9 milyar dolara yükselmesi düşündürücü. Yılın ilk 5 ayında gelen 4,2 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermayenin 1,5 milyar dolarının konut satışı olması ekonomi için verimsiz yatırımlardır. Esasında ekonominin önündeki en büyük sorunlarından biri de yatırımların sanayi üretiminden ziyade AVM ve lüks konuta kaymasıdır. Nitekim rakamlar bu görüşümüzü destekliyor. 1998'de sanayinin GSYH içersindeki payı yüzde 26,6 iken bu oranın bugün yüzde 19,1'e gerilediğini, buna karşılık gayrimenkulün payının ise aynı dönemde yüzde 5,1'den 9,9'a yükseldiğini görüyoruz. Kıt olan finansal kaynakların sanayi üretimi yerine hizmetlere, gayrimenkule ve döviz kazandırmayan sektörlere yönelmesi ekonomiyi çıkmaza sokacaktır. Sanayiciler de fasoncu olmaktan kurtulup katma değeri yüksek ürünler üretmelidirler.
u00b7 Mali disiplin: Bugüne kadar mali disiplinden taviz verilmeyerek bütçe dengesi korundu. Son aylarda ise bozulma emareleri görülüyor. Bu yılın ilk 7 ayındaki hazinenin nakit açığı 24 milyar 284 milyon liraya yükseldi.
Bir köşe yazısı çerçevesinde muhtemel tehlikelere işaret etmeye çalıştık.