Ekonominin vakayı hayriyesi
Türkiye’nin, yatırımdan vazgeçme ile enflasyonu dizginleme arasında kaldığı ayrımda, Mehmet Şimşek faktörü nereye konumlanacak?
İşte
önümüzdeki günleri belirleyecek olan gelişmeler bu sorunun cevabında saklı…
Su
testisi su yolunda kırılır…
Pandeminin
getirdiği durgunluğu ve “Ekonominizi
mahvederim!” çıkışının kaçışını gidermek için başlayan parasal genişleme, Mehmet
Şimşek ile son bulacak.
Rivayete
göre Mehmet Şimşek’in mevcut tabloya
ilişkin yakın çevresine yaptığı beklenmedik açıklamalar, çevresinde çokça dile
getiriliyor.
Bu
köşeden yıllarca kaleme aldığım sorunlar, Mehmet
Şimşek’in ayrıldığı dönemden bu yana ortaya çıkan zorlu tablonun
gerçeklerini yansıtıyor.
Beni
kınayan ya da fırsat buldukça “İyi
şeylere odaklanmak lazım Azizim…” havasında tavsiyede bulunanların, bu
sıralar ne yüzlerini görüyorum ne seslerini duyuyorum.
Ekonomi
bir günde çökmeyeceği gibi bir günde de ayağa kalkmaz.
Kimse
mucize beklemesin.
Çözümde
istikrarlı bir yönetimin varlığı ekonomi yönetiminin elini güçlendiren bir
unsur olsa da, yıllanmışlığın getirdiği kronik sorunların çözülemeyeceğine olan
kanaat ise tam tersi bir etki yapıyor.
Ben
Türkiye’nin geleceğini çok parlak görüyorum.
Ülkemizi
ayağa kaldırmak için hep birlikte hareket etmekten başka çare yok.
Bu
köşeden her zaman yaptığım gibi yine kendi zaviyemden birlik ve beraberlik noktasında
ortak fayda için önerilerimi sunacağım.
Başlayalım:
Her
koşulda parasal sıkılaşma olacak.
Yeni
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan
bile bunun aslında bir nevi güvencesi noktasında bir atama oldu.
Ama
Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK’ya atanması, bankaların piyasayı
fonlama konusunda ikili ilişkiler noktasında harekete geçirileceğini
gösteriyor.
Zira
Şahap Bey’in bankacılar ile birebir geliştirdiği ilişkiler ve diyaloglar Merkez Bankası başkanlığı döneminde çok
konuşulmuştu.
Ama
esas sorun, yetersiz dolar rezervi ve buna yönlenmeye hazır 100 milyar dolardan
fazla KKM hesapları…
Kur Korumalı Mevduat hesaplarının büyüklüğü göz önünde bulundurulunca parasal
sıkılaşma için geri durulamayacağı gerçeği…
Buna
gerçeğe rağmen istihdam oranları konusunda istenilen noktaya gelinmemiş olması
çözüm için yatırımların bir anda kesilmesini önleyecek tedbirlere sarılmasını
zorunlu kılıyor.
Benim
önerim ikisini birden yapabilecek bir reforma dayanıyor.
Asgari
ücretin Temmuz döneminde tekrar belirlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın çağrısını fırsat
bilerek ve Meclis’in 15 Temmuz’a
kadar çalışacağı takvimi düşünerek bu kısa zamanda yapılacak en anlamlı adımın
il ya da bölge bazlı asgari ücret farklılaşmasına gitmek olduğunu
söyleyebilirim.
Seçim
sonuçlarından da anlaşılacağı gibi büyükşehirlerde yaşamın zorluğu, asgari
ücretli geçimi imkânsız hâle getiriyor.
Büyükşehirlerde
yaşayanlar, bunu aşabilmek adına bekâr evlerinde çalışanların bir araya geldiği
bir konsepte doğru dönmeye başladı.
Hatta
evlilerde geniş aile ile yaşam kültürüne
dönenlerin sayısı giderek artmaya başladı.
Bu
tasarruf yöntemi, var olan bölgede ayakta kalma çabasıyla kullanılırken, aynı
zamanda bazıları tarafından, buradan kazanılan paraları memleketlerinde
kuracakları iş için bir birikim olarak değerlendirmek isteyen çok kişi var.
Bu
da aslında İstanbul, Ankara, İzmir
başta olmak üzere geri göç konusunun
yani memlekete dönüşün milyonlarca insanın gündeminde olduğunu gösteriyor.
Asgari
ücret bedelini çoktan geçen kira fiyatlarına rağmen memleketlerinde barınma
konusunda baba yadigârı konutların veya arazilerin bulunması en büyük harcama
kalemi olan barınmaya büyük çözüm buluyor.
Buna
fırsat verecek politikalara yönelmek devlet kaynaklarının kentsel dönüşüm için
kullanacağı politikayı desteklerken büyükşehirlere çalışmak için gelenlerin
geri dönüşünü kolaylaştırmak için ulaşım altyapılarını güçlendirecek projelere
ağırlık verilmesini daha imkanlı kılar.
Bu
girişim aynı zamanda ülkenin ticaret ve turizm noktasında önünün daha da
açılması sağlayacak ulaşım yatırımlarının planlanmasına fırsat verebilir.
Kişiler
için sağlanacak bu faydaların yanında büyükşehirlerde işgücü maliyetleri ile
kiralama maliyetlerinin yüksekliğinden yılgınlık geçiren yatırımcıların,
Anadolu’nun güzide bölgelerine yatırım yapma arzusu güçlendirilebilir.
Hatta
var olan fabrikaların bile küçük teşviklerle taşınması gündeme gelebilir.
Bu
da on yıllardır ülkenin en temel güvenlik problemlerinde birini oluşturan başta
Marmara Bölgesi olmak üzere üretim akslarının tek bölgeye hapsolması sorununu
da çözebilir.
Yalnız
burada asgari ücrette anlamlı farklar olması çok önemli…
İyi
bir hesaplama ile sadece asgari ücret farklılaşması yoluyla ülkenin şu an ki
birçok sorununa hızlı ve kalıcı çözüm bulunabilir.
Ekonominin
bir Vakayı Hayriye’ye ihtiyacı varsa, sanırım bu öneri böyle bir çıktıya ulaşıyor.
Reform
ihtiyaçlarının Avrupai nitelikte olmasını sağlamak, bütçe yüklerini
artırabilirken bunun gibi yerli çözümlere odaklanmak bir taşla birden çok kuş
vurmanın yolunu açabilir.
Vaktin
dar olduğu dönemlerde etkin reformlara ihtiyaç olduğu ortada…
Sadece
faiz artırmak çözüm olmaz.
Benden
söylemesi…