Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Nisan 2020

Ekonominin Motorunu Kapatmadan Mücadele Etmek Mümkün?

Prof. Dr. Yüksel Bayraktar
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi
[email protected]

***

Batı Avrupa ülkeleri ve ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, Mayıs ayı başından itibaren ekonomilerine işlerlik kazandırmak için eve kapanma politikasını büyük ölçüde gevşetecek adımlar atmaya başladılar. IMF, Nisan 2020 ara raporu küresel bir durgunluğun yaşanacağına işaret ediyor ve %3 civarında daralma öngörüyor. Bu daralma beklentisi gelişmiş ülkeler için % 6,1 iken, gelişmekte olan ülkeler için % 1 civarındadır. Türkiye ekonomisi için de IMF’nin öngörüsü % 5 gibi bir küçülme. Türk ekonomisinin 2019 yılındaki neredeyse sıfır olan ekonomik büyüme performansı dikkate alındığında, bunun çok boyutlu etkilerinin olacağı açıktır. IMF, Türkiye için % 17,2 gibi yüksek bir işsizlik de tahmin ediyor. Bu da aslında Koronavirüs salgını sonrası yaşanacak olan üretim, gelir, işsizlik sıkıntısına işaret ediyor.

Koronavirüs Bakanlıklararası İstişare ve Yönlendirme Kurulu

Koronavirüsün zirve noktasını tahmin eden ülkeler buna göre eve kapama politikasını gevşetme takvimi de açıklıyorlar. Türkiye’nin de hızla bu yönde adım atması gerekiyor. Kritik nokta, nüfusun yüzde 60’ının zamana yaygın bir şekilde enfekte olmasının yönetimidir. Dolayısıyla, sosyal mesafe, hijyen ve sosyal yardımlarla birlikte oluşturulan sosyal koruma kalkanı şemsiyesi altında Bakanlıklar arası bir istişare ve yönlendirme kurulunun acilen oluşturulması ve teknik çalışmaların bu kurulda olgunlaştırılması gerekir.

Halihazırda, bir teknik koordinasyon kurulunun olmamasının eksikliğini, sokağa çıkma yasağı ilanında riskli bir şekilde tecrübe ettik.

Vardiyalı sisteme geçerek ekonomiyi normal çalışma düzenine yönlendirmek

Enfeksiyon uzmanlarının uzlaşıyla belirttikleri, bulaşmanın kontrollü olarak zamana yayılması olduğuna göre, bu noktada yoğunlaşarak alternatif çözüm önerilerinin geliştirilmesi uygun olacaktır. Küresel çapta, salgından iyileşerek kurtulan ve ölenlerin toplam sayısı birlikte değerlendirildiğinde, ölüm oranının %20,7 olduğu görülmektedir. Eve kapa(n/t)ma politikasının farklı yaş gruplarında sağlık yönünden olumsuz etkileri de vardır. Bu nedenle, kontrollü bir salgın yönetimi stratejisi ivedilikle hazırlanmalı ve duyurulmalıdır.

Salgınla mücadele stratejinin paydaş kurumlar, mücadele mekanizması ve araçları ve yönetişim modeli olarak bütüncül bir perspektifle ele alınması, halihazırda farklı bakanlıkların yürüttüğü politikaların etkisinin daha fazla sinerji doğurmasını sağlayacaktır. Geldiğimiz noktada, ekonominin motorunun yeniden çalıştırılması ve toplumda, defansif politikanın yanısıra proaktif bir politikanın da var olduğu kanısının pekişmesini sağlamak gerekiyor. Çin, aldığı tedbirlerle bir şekilde yönetimli bir kriz politikası izlemektedir. 2016 darbesinden bu yana Türk ekonomisinin uzun vadeli büyüme trendine bir türlü girememesine ilave katkıda bulunmak doğru bir politika olmayacaktır.

Yani salgın hız kestiğinde ya da bittiğinde ortaya çıkacak olan gelir kaybı, üretim kaybı ve kıtlıklara karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Bu konuda bir kalp doktoru ile otomobil tamircisi arasında geçen meşhur bir örnek vardır:

Arabasını tamire götüren meşhur kalp doktoruna arabanın kaputunu açan tamirci dönerek şunu sorar:

— Neredeyse siz ve ben aynı işleri yapıyoruz. Siz insanları, ben de otomobilleri tamir ediyorum. Mesela şimdi problemi kısa sürede anlayıp, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse motoru çıkarıp takacağım. Ama nasıl oluyor da siz milyonlar kazanırken ben meteliğe kurşun atıyorum?

Bunun üzerine oto tamircisine dönen kalp doktoru şunu sorar:

— Bu dediklerinin hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene?

Bu açıdan ekonomiler, otomobiller gibi değil, insanlar gibidir. Motoru kapatarak otomobilleri tamir edebilirsiniz ama ekonomileri değil. Bir kalp cerrahı gibi süreci yönetip, motor çalışırken gerekli operasyonların yapılması ve tedbirlerin alınması icap ediyor. Türkiye’nin kişi başına düşen gelir düzeyi, gelir dağılımındaki çarpıklık ve servet düzeyi ile Devletin sosyal koruma fonları dikkate alındığında, salgının etkisine uzun süre dayanmanın pek mümkün olmadığı düşünülmektedir. Üretim sürecinin ve ihracatın devam etmesi salgın sonrası yaşanacak olan ekonomik sıkıntıları azaltmak açısından son derece önemlidir. Halihazırda salgınla mücadelede gerekli tıbbi cihaz ve malzemelerin üretiminde bütüncül ve proaktif bir politika sözkonusu olmakla birlikte, hızla bunun bütün ekonomiye teşmil edilmesi gerekiyor.

Toplumsal Koruma Kalkanı

Başta işsizler olmak üzere, toplumdaki dezavantajlı grupların ulusal çapta yürütülmekte olan bir kampanya ile koruma kalkanı altına alınması, aile ve sosyal politikadan sorumlu Bakanlığın bütünleşik sosyal koruma şemsiyesi ile bu yaklaşımın unsurlarının ivedilikle tasarlayıp duyurması gerekecektir. Merkezi Yönetimin koordinasyonunda, Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler, Sanayi ve Ticaret Odaları ve meslek kuruluşları, Üniversiteler, Müftülükler, Muhtarlıklar ve Sivil Toplum Örgütlerinin ana bileşenler olarak tasarımının yapılması ve hazırlıklara başlaması için eylem planının oluşturulmasını öneriyoruz.

Salgın sonrasında muhtemel üretim yetersizliklerini dikkate alarak tarımsal gıda üretimi ile ilgili acil eylem planı ilan edilmelidir.

Üretim sürecinde aksama olmasını önlemek için sosyal mesafeyi ve izolasyonu dikkate alarak üretim sürecinin devam edilmesi önemlidir. Salgınların uzun sürdüğü ve üç dalga olarak geldiği şeklindeki geçmiş tecrübe hatırlandığında, salgın koşulları altında üretim sürecinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Uzun sürecek olan bir salgına karşı alınacak sağlık önlemleri, tek başına yeterli olmayacak, pandemi riski tamamen ortadan kalkana kadar mesai saatleri ve çalışma şekillerinin yeniden düzenlenerek üretimde ciddi düşüşlerin önüne geçilmelidir. Böylelikle insanlar işini kaybetmemiş olacaktır. Bu noktada şu tedbirler alınabilir:

  • Hastalığın yayılımını azaltmak için gerekli sosyal izolasyon ve koruyucu önlemleri almak şartıyla vardiya sistemine geçilmelidir. Fabrikalar veya üretim yapan kuruluşlar, kendi faaliyet alanlarına uygun olarak çalışma zamanlarını, çalışacak kişi sayısı ve sağlanabilen sosyal mesafe düzeyini belirlemelidir. Vardiya sayısı sektör ve işkoluna göre farklılık gösterebilir.
  • En az insan yoğunluğu olacak biçimde 6’şar veya 8’er saatlik vardiyalar düşünülebilir. Vardiya sistemi işyerinin niteliğine göre farklı biçimde de düzenlenebilir. Burada temel amaç insan yoğunluğunu azaltarak üretime devam etmektir. Yine virüsün kuluçka dönemi dikkate alınarak, personel ikiye bölünerek 14 günlük çalışma süresi de öngörülebilir. İşçilerin yarısı ayın ilk iki haftası, kalan yarısı son iki haftası çalışabilir.
  • 14 gün süresinin iki önemli faydası olacaktır: 14 gün süresi aynı zamanda hastalığın kuluçka süresine denk geldiği için hastalığa yakalanmış biri açısından bu sürede belirtiler ortaya çıkacaktır. İkincisi de işe gidenler otomatik olarak yarıya düşmüş olacaktır. Böylelikle doğal bir sosyal izolasyon sağlanmış olacaktır.

Vardiyalı sistem ulaşım ve enerji maliyetlerinde bir miktar artışa yol açabilir. Ancak, salgında bu maliyet ihmal edilebilir veya kısmen fiyatlara yansıtılabilir ve hatta bu fiyatlama politikasında devletin fiyat destekleme politikası da gündeme gelebilir. Vardiya sistemi, insanların aynı anda ve yoğun bir biçimde hayata karışmasını engelleyeceği için aynı zamanda sosyal izolasyonu otomatik sağlayıcı bir etki meydana getirecektir.

Hayatı durdurmak yerine...

Son söz olarak, otomobilin kontağını kapattığınızda benzininiz bitmez, ama araba da bir yere gitmez ve bir süre sonra arabanın içindeki oksijen bitebilir. O yüzden salgının uzun süreceği varsayımını dikkate alarak mesai saatlerinin ve vardiya sisteminin salgın riski ortadan kalkana kadar düzenlenmesi, ekonomik tahribatın azalmasına yol açacaktır. Yani salgın boyunca vardiya sistemine kalıcı biçimde geçilmesi, otomatik bir sosyal izolasyon sağladığı için salgın sonrası üretim krizine de tedbir alınmış olacaktır.