Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.08
Gram Altın
3008.86
BIST 100
9455.24
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Mart 2022

Ekonominin görünemeyenleri

Benzersiz günlerden geçiyoruz.

Neler yaşanıyor neler. Bakın hele!

Rusya, devlet tahvilleriyle hazine borçlanmasının ve enerji şirketlerinin yurt dışından aldığı toplamda 150 milyar ABD Dolar dolayında borçların faiz ödemesini yaptı.

Putin, şirketlerin borçlarını Ruble ile ödeyebileceğine dair bir kararname çıkarmasına rağmen aksi yönde hareket ederek uluslararası piyasaların aldığı tavrın ülkesinin ekonomisine ne derece etki ettiğini tüm dünyaya göstermiş oldu.

Bu etkiyi bilen hatta kullanan bir diğer devlet olan Çin ise Rusya’nın emperyalist çıkışına destek vermeyip bazı şirketler yoluyla da yaptırımlara katıldığında bir bildiği varmış demek!

Bu da şöyle bir anlama geliyor ki, “Çağımızda canımızı tehdit eden silah veya her türlü yok edici unsurdan çok daha fazla etkili olan bir şey varsa, o da ekonomik konforlarımızın yok edilmesine yönelik tehdittir.”

Putin’in 117 milyon dolarlık borç faizinin ödenmesine cevaz vermesiyle bunu ilan etmiş oldu.

Rus varlıklarını elden çıkarmak isteyen birçok yabancı yatırımcıya karşı borsanın kapalı tutulması ve getirilen sermaye kontrolü bu durumun farkında olunduğunu hissettirmişti.

ABD’den ziyade özellikle AB tarafından gelen yaptırımların sertliği Rusya’yı kahruperişen(!) eylemese bile etkilemesi bizi buraya getirdi.

Ekonomik bir yarış var ve Rusya'nın Karadeniz ve Baltık Denizi’ndeki ekonomik seyir bölgelerinin kontrolü için göze alabileceği kaybın da bir sınırı var.

“Fazlası olsa ne olurdu?” diyecek olanlara peşinen söyleyeyim:

“Uzun vadede Rusya kaybetse de kısa vadede herkes kaybederdi.”

Ekonominin getireceği yıkımın koca koca ülkeleri ne hâle düşürdüğüne de bakın.

İstediği kadar nükleer silahı olsun.

Rusya'nın asıl silahı; alüminyum, buğday ile petrol ve doğal gazdan ibarettir.

Ekonominin temeli olan emtialar olmadan devletlerin nasıl da sarsıldığı ortada...

Rusya’nın zora sokulması, bahsi geçen ürünlerin üretim ve sevkiyatında çıkacak aksamalarla tüm dünyayı ne hâle getirirdi Allah bilir.

Bakınız yakın zamanda bizim ayçiçeği ile yaşadığımız o engin tecrübe bazı televizyonlarımızda yaklaşan gemilerin anbean yayınıyla bile hâlâ hissediliyor.

Çözüm için küreselleşmenin ucuz iş gücünü ortaya koyanlar, Çin’in ABD’den satın aldığı şirketlerde çalışanlara yüzde 200 daha az maaş verdiği gerçeğini görmezden geliyor.

Ekonomi iç tüketim ile büyür.

İçerideki alım gücünü canlı tutamazsanız, dünyada ortaya çıkan ilk krizde üretiminizi kendi elinizle yok edersiniz.

Dünyaya teknoloji satmaya çalışan tarım ve gıda sektöründe ise ülke içini hedefleyen stratejik bir yaklaşım içinde olmakta fayda var.

BTP Başkanı Hüseyin Baş'ın kongresinde tekrar tekrar "Yeraltı kaynaklarımızı kullanalım." çıkışı da bundan ibaret.

Akkuyu Nükleer Santrali’yle birlikte Ege Denizinde ortalama 3 derece sıcaklık artışı yaşanacağı sonucuyla “Ege turizme doyacak!” analizleri yapanların gülünecek raporlarıyla karar vericileri kafakola alma çabası meydanın boş bırakılmasındandır.

"Hemen yanı başında duruyor, doğru bilgilendiriyordur" ön kabulüne sarılmadan sesinin kulağa gitmesini engelleyenlere inat daha gür bağıracak vatandaşa ihtiyaç var.

Yoksa TÜİK’in daha yaz dönemine girmeden yüzde 57’yi geçen tarımsal girdi maliyetleri açıklaması "yazın daha ucuza ürün tüketeceğiz" beyanlarının aksini ilan etmiyor mu?

Üretimde verimliliği artıracak adımlarla ilerlerken ekonomideki küresel bağımlılığın anlamını dışlamayıp girişimciye cansuyu verip üreticiye kol kanat germekten başka ne çaremiz kaldı.

Aksi takdirde geliri iki ayda eriyen asgari ücretliye ara zammı çözümleri ile "ne şiş yansın ne de kebap" demekten kendimizi nasıl alacağız?

Enflasyonla gerçekten mücadele bir numaralı hedef olmalı ve bir an önce başlamalı.

Yoksa Türkiye Tohumcular Birliği’nin daha fazla sertifikalı tohum üretme çözümü olarak gördüğü o çağrıya sıkışıp kalırız:

Bankalardan borç alma limitimizi yükseltin!