Ekonominin asıl ihtiyacı…
Bu meslekte anlamadığım bir şeyi dile getirmek istiyorum:
Bazı gazeteciler “mesleğin gereklerini” yerine getirmeye
çalışmaktan ziyade siyasilere “olması gerekenden” daha yakın durmayı neden
tercih ediyorlar?
AK Parti, MHP, CHP, İYİ Parti ve daha adı sayılamayan birçok
siyasi partiye gönül vermiş gazeteciler var.
Bunda yanlış bir şey yok. Oldukça insani bir durum...
Neticede herkesin oy hakkı var.
Lâkin bazı gazetecilerin işi abartıp partilerin sözcülerini
geçmesini anlayamıyorum.
Gazeteciler partinin politikalarına yönelik analizde
bulunabilir.
Bazen “siyaseten açıklanamayan” şeyleri açıklamayı “görev”
bilebilirler ama özellikle “bazı” isimleri parlatmak için bu tarz işler
yapılması oldukça tuhaf bir duruma neden oluyor.
Herkes de neyin ne için yapıldığını çok iyi biliyor,
anlıyor.
Siyasi parti yöneticileriyle bu konuyu konuşuyorum.
Onlar da bu durumdan “rahatsız”.
Gazetecinin “doğruları” yazmasını istiyorlar.
Tamam, herkes hemfikirse neden böyle oluyor.
Bu konuya biraz değinmek istiyorum.
***
Yeni işsizlik rakamları açıklandı.
Türkiye’de an itibariyle “işsizim, iş arıyorum” diyenlerin
oranı yüzde 0,1 artışla 12,9’a ulaştı.
Bu işsiz kitle içerisinde meslek olarak başı “gazeteciler”
çekiyor.
İşsiz kalma korkusu bazı gazetecilerin kalemini satmasına
neden oluyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, yeni bir Basın Kanunu
için düğmeye bastı. Sektördeki tüm muhatapları dinleyerek herkesin memnun
olacağı ve Türkiye’ye hizmet eden bir basın
için gerekli düzenlemeler yapılacak. Ben de bu anlamda
mesleki olarak üzerime düşeni yapmak için geçtiğimiz günlerde basın kanununda
yapılması gerekenleri kaleme aldım.
Önerilerimi ayrıca Cumhurbaşkanlığındaki dostlarıma da
ilettim. Her zaman söylüyorum: Basında yapılacak düzenlemelere herkesin
ihtiyacı var. Basın, modern devletlerde dördüncü güç olarak nitelendirilir ama
buna rağmen diğer üç gücün sistemde varlığını korumasına yardımcı olacak
imkânlardan faydalanamaz.
Bunun önemini ve ne anlama geldiğini “YENİ BASIN KANUNUNA
ÖNERİLER” başlıklı yazımda detaylı bir şekilde ele aldım. Buradan ekonomi gazetecilerini ve diğer tüm
meslektaşlarımı konu hakkında “makul, uygulanabilir ve ihtiyaca cevap veren”
önerilerle sürece katkıda bulunmaya davet ediyorum.
PİYASALARDAKİ OYNAKLIĞIN SEBEBİ
Ekonominin işleyişini bilen bilmeyen herkesin birinci
gündemi ekonomi. Anketler de bu durumu onaylıyor. Kredi hacmi, tasarruf,
yatırım gibi reel ekonomiyi ilgilendiren konulardan kur, altın başta olmak
üzere değerli maden, petrol gibi finans piyasalarının odaklandığı diğer konuların
birbiri ile ilgisini anlamadan yapılan ekonomi analizlerini bu sıralar sıkça
duyuyoruz.
“Ülke battı. Borçları ödeyemeyeceğiz. Yeni bir Duyun-u
Umumiye kurulacak. IMF bile bize para vermez.” gibi korku dolu, temelsiz
düşünceler YouTube yayınlarında bolca dile getiriliyor.
İnsanoğlu karamsar tablolara bayılır. Evet, ekonomide yol
oldukça zorlu bir viraja girdi. Ama bu sadece Türkiye’nin girdiği bir viraj
değil ki…
Pandeminin tüm dünyayı getirdiği ortak bir durumu sadece
Türkiye’ye özgüymüş gibi lanse etmek hiç doğru değil.
“Efendim, Türkiye’nin CDS risk primleri uçtu. En riskli
ülkeler arasındayız.” diyenler dünyanın güçlülerinin kurduğu parametreleri
“fazla” ciddiye alıyorlar.
Yakında rezerv para ve hidrokarbon merkezli doğal kaynaklar
konusunda Türkiye’nin elini
rahatlatacak adımlar gelebilir.
Biraz sabır…
Daha açıklanacak şeyler var.