Ekonomik Savaşın Gölgesinde Büyümek
Tarihi bir dönemden geçiyoruz. Yaşanan savaşa hep beraber tanık oluyoruz. Gündem o kadar hızlı ilerliyor ki bazen takip etmekte zorlanıyoruz. Ancak yaşanan olayların merkezinde güçlerin savaşı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Türkiye de bu savaşın tam ortasında.
Bakın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak geçen hafta yaptığı bir konuşmada "Dünya yeni bir döneme doğru gidiyor. Önümüzdeki 10 yıl dünya ekonomisi ve siyaseti için yeni bir dönem başlıyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ticaret ve ekonomik savaşları yeni bir hal alacak" dedi. Uzun bir süredir bu konunun detaylarını sizlerle paylaşıyordum. Ancak Bakan Bey'in sözleri bu savaşın on yıl daha süreceğini gösteriyor.
Türkiye, özellikle son on beş yılda ekonomik kapasitesini hızla artıran ülkeler arasında. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından artan finansal spekülatif saldırılara karşı elindeki mevcut imkanlarıyla güçlü bir direnç gösterildi. Fakat gücümüzü artırmak için yapmamız gerekenler var. Bunların başında yükte hafif pahada ağır ürünleri yani yüksek katma değerli üretimleri artırmak geliyor.
Dedik ya! ekonomi ve ticaret savaşları diyeu2026 Geçen hafta Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın ABD'de gözaltına alınması da bu savaş içerisinde yapılan hamlelerden biri olarak görülmelidir. Türkiye'nin İran'dan doğalgaz alımına aracılık eden Halkbank, aynı zamanda Pakistan ve Hindistan'ın da İran'la yaptıkları enerji anlaşmasının aracısıydı. Yapılan bu aracılıkta Halkbank'ın geçen hafta yaptığı basın açıklamasında ki "ABD finansal sistemi ve para birimi kullanılmamıştır" ibaresinden de görüldüğü üzere ABD/küresel sermaye ortaklığının uluslararası ticaret sisteminde 100 milyar dolarlık bir zarara uğramasına neden oluyordu. Bu zarar küresel sermayenin içimize sızdırdığı yaklaşık kırk yıllık projesi olan FETÖ'nün ortaya çıkmasına vesile oldu ve 17/25 Aralık 2013'te emniyet ve yargı kurumlarına sızmış olan teröristler darbe girişiminde bulundular.
Türkiye'nin yaptığı hamleler küresel sermayeyi daha çok zarara soktukça silahlı kuvvetlerimizin içine sızmış olan teröristler üzerinden 15 Temmuz 2016'da geldiler bu defa. Ancak, Türkiye bunun da üstesinden gelmeyi başardı. Türkiye daha çok güçlendikçe tarihi ve kültürel bağları olan coğrafyalar Türkiye'nin arkasında saf tutmaya başladı. Gerek ABD gerekse AB ülkelerinde artan islamofobi adı altındaki Müslüman düşmanlığı nedeniyle körfez sermayesinin Türkiye'nin İstanbul Finans Merkezi projesi ve Türkiye Varlık Fonu üzerinden Türkiye'ye gelecek olması Küresel Sermaye'yi oldukça rahatsız etti. Bunun için 17/25 Aralık emniyet ve yargı darbe girişiminin ikinci aşamasına geçtiler. Türkiye'nin yaptığı hamleleri engellemek için önce düzmece nedenle Halkbank Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısını gözaltına alarak sonrasında güçlü medya organlarıyla yürüttüğü algı operasyonlarıyla itibar suikastı yapmaya çalışıyorlar.
Savaş AB'de de tüm şiddetiyle devam ediyor. İngiltere, 44 yıllık üyeliğin ardından AB'den ayrılma (Brexit) sürecini resmen başlattı. İngiltere, AB ile ayrılık koşullarıyla eş zamanlı olarak kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasını da müzakere etmek istiyor ancak başta Almanya olmak üzere bazı AB üyeleri buna karşı çıkıyor. AB'de mülteci meselesinin ekonomiye etkisi arttıkça korumacı politikalar artıyor. AB bayraklarını indiren İtalya ve ulusalcı söylemleriyle ön plana çıkan cumhurbaşkanı adayı Le Pen ile Fransa gibi büyük Avrupa ülkeleri Euro Bölgesi'nden ayrılırlarsa Avrupa'da büyük bir finansal kriz yaşanması kaçınılmazdır.
Gelelim Türkiye ekonomisineu2026 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Cuma günü büyüme oranlarını açıkladı. Türkiye ekonomisi 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bir sendeleme yaşasa da hemen toparlanmış ve 2016 yılının son çeyreğinde %1,9'luk bir büyüme beklenirken %3,5 oranında büyümüştür. Böylece 2016 yılının tamamında %2,9'luk bir büyüme göstermiştir. Büyümenin detaylarına baktığımız zaman yatırımların 4. çeyrekte %2 yılın tamamında %7,3 arttığını görüyoruz. Tüketim harcamalarında ise 4. Çeyrekte %5,7, yılın tamamında %2,3 artış olmuştur. Kamu harcamalarında 4. çeyrekte çeyrek bazda bir nebze azalma görülse de %0,8 artmış yıllık bazda da %7,3 artmıştır. Büyümeyi sektörel olarak incelediğimiz zaman inşaat sektörü 4. çeyrekte %3,7 büyürken 2016 yılında %7,2 oranında büyüdüğünü görüyoruz. Tarım sektörü ise 4. çeyrekte yıllık %1,3 büyürken 2016 yılında yıllık %4,1 daralmıştır.
Kıymetli okurlar. 2013 yılı mayıs ayından beri ülkemize çeşitli yollardan saldırılar olduğuna hep beraber şahit oluyoruz (Gezi, 17/25, hendek-barikat-canlı bomba, 15 Temmuz darbe girişimi, ekonomik ve diplomatik saldırı vs...) Diğer taraftan komşu ülkelerimiz Suriye'de, Irak'ta, Ukrayna'da iç savaş yaşanıyor. En büyük ihracat pazarımız olan AB, ekonomik krizden bir türlü kurtulamadı. Tüm bunlara rağmen Türkiye ekonomisinin böyle bir büyüme göstermesi gerçekten önemliydi. Bunların yanında ekonomik güven endeksinin de Mart ayında bir önceki aya göre %5 oranında artarak 91,5 değerinden 96,1 değerine yükselmesi iki hafta sonra yapılacak olan Türkiye'nin en önemli reformlarından biri olan cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili halkın beklentilerinin olumlu olduğu yönünde yorumlanabilir. 16 Nisan sonrasında yeni sistem ile birlikte belirsizliklerin azalmasıyla beraber ekonomik reformlar hızlanarak yatırımları artıracak böylece 2017 yılı 2016'dan çok daha iyi olacaktır.