Ekonomik problemlerin nedeni
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu geçen hafta yaptığı
toplantıda politika faizini 7,50 puan artırarak %25 seviyesine yükseltti.
Pandemi süreci ile başlayan ve Rusya-Ukrayna savaşı ile
tırmanan küresel enflasyonist süreç tüm dünyada ekonomik problemlere neden
oldu. Türkiye’nin ekonomik model değişikliğinin de etkisiyle Türkiye'de
enflasyon dünya geneline göre daha fazla arttı.
Faiz indirimi uygulandığı dönemde yüksek enflasyonun
etkisiyle borçlanmak suretiyle talep artışı yaşandı. Bu talep artışı enflasyonu
yükseltti.
14-28 Mayıs seçimleri sonrası Türkiye yeniden ekonomik model
değişikliği yaptı ve yeniden bir enflasyonist dalga başladı.
Enflasyon ile mücadele kapsamında faiz oranları artırılmaya
başladı. Buradaki temel amaç talebi kısarak iş dünyasının fiyat artışı
yapmasının önüne geçmek. Maliyet artışının çok daha üzerinde yaşanan fiyat
artışları yüksek enflasyonun en temel nedeni olarak görüldü. Uygulanan her
politikaya fırsatçılık yaparak bireysel kârı artırma yarışı eklenince piyasada
dengeler altüst olmuştu. Faiz oranlarının düşük olması sebebiyle fiyatların
daha da yükseleceğini düşünen vatandaşlar da taleplerini öne çekince enflasyon
kısır döngü hâline döndü.
Bu süreci kırabilmek için faiz artışı ile talep daraltılarak
enflasyonist süreci bozmak hedefleniyor.
Enflasyon ile mücadelede talep daralması beraberinde büyümeyi
azaltırken işçi çıkarmaya neden olacaktır. Hatta ilerleyen süreçte iş yeri
kapanmasına gidecek süreçte bazı işletmelerin borçlarını ödememek için iflasını
açıklaması, kaçmadı, gibi haberler ile de karşılaşılacaktır. Bu durum alacaklı
İşletmeleri de zora sokarak onların da kapanmasına neden olabilir.
Her ne kadar KOBİ’lere yönelik finansman desteği artışı
haberi yapılmış olsa da birçok KOBİ’nin bu desteklerden yararlanamadığı bilinen
bir gerçektir. Türkiye’de birçok KOBİ’nin ya SGK borcu ya da vergi borcu var. KOSGEB
desteğini alabilmek için bu borçların olmaması gerektiği düşünülürse birçok
KOBİ daralan talep ile birlikte iflas etme noktasına gelecektir.
Yapılan her ekonomik model değişikliğinin faturası maalesef
vatandaşlar tarafından ödenmektedir. Özellikle sabit gelirlilerin enflasyonist
süreçte alım güçlerinin daraldığı tartışılmaz bir gerçektir. Kira
fiyatlarındaki artış özellikle büyükşehirlerde geçimi bir hayli zorlaştırdı. Gelir
dağılımı adaletinin bozulduğu bu dönemde yüksek gelir gruplarının refah artışı
yaşadıkları, düşük gelir gruplarının ise ciddi bir refah kaybı yaşadığı
görülmektedir. Konut ve otomobil fiyatlarındaki hızlı artış sabit gelirlerin bu
ihtiyaçlarını karşılamalarını neredeyse imkansız hale getirdi.
Talep daralması ile konut ve otomobil fiyatlarında görece yavaşlama
hatta düşüş olsa da yüksek fiyatın yanında yüksek finansman maliyeti sebebiyle
zaten erişilmez hâlde olduğundan düşük gelir grubu için pek bir şey fark
etmiyor.
Günümüzde yaşanan ekonomik problemlerin elbette küresel
ekonomik sebeplerle doğrudan ve dolaylı ilgisi var. Bu durum inkar edilemez. Ancak
politika değişiklikleri ve değiştirilen politikalarda sebat edilmemesi de ekonomik
dalgalanma ve belirsizliklere neden olmaktadır.
Dünyanın konjonktürel değişikliklerine hızlı cevap vermek
için politika değişiklikleri uygulanabilir ancak model değişiklikleri vatandaşı
ekonomik olarak belirsizliğe ve zor duruma düşürüyor. Ekonomik güvenlik için
bir politika uygulanması gerekiyorsa uygulanır, bedeli ödenir ve herkes bu
politikaya sahip çıkar. Ancak iletişim olmaksızın uygulanan politika
değişiklikleri ekonomik yarıklara neden oluyor. Vatandaş ile doğru bir iletişim
kurularak uygulanacak politika değişiklikleri istenen ve beklenen sonuçları
verecektir. Ancak neyin neden yapıldığı anlaşılmadığı zaman vatandaş kendini
koruma refleksi ile hareket ediyor. Bu da hedeflenen sonuca ulaşmayı
engelliyor. İster liberal söylem ister milliyetçi söylem olsun hangi
politikanın neden uygulandığı, nereye ulaşılmak istenildiği konusu vatandaşlara
etkili bir şekilde aktarılmaktadır. Dolaylı anlatım istenilen sonucu vermiyor.
Özellikle iyi niyetli olmayan ve dezenformasyon ile birlikte verilmek istenen
mesaj doğru anlaşılmıyor ve istenen ve beklenen sonuca ulaşılamıyor.
Doğru iletişim, insanların geleceğe dair beklentilerini
şekillendirir ve ekonomik kararlarını buna göre almalarını sağlar. Hükümet ve
merkez bankası, enflasyon hakkında şeffaf bir şekilde bilgi vererek
vatandaşları aydınlatmalı ve ekonomik politikaların amacını, süreci ve
etkilerini anlatmalıdır. Bu, vatandaşların ekonomik belirsizliklerle daha iyi
başa çıkmalarına yardımcı olabilir.