Ekonomik kavşakta Türkiye
Ülkemizin ekonomik durumu, son verilerle birlikte büyük bir
açıklık kazanıyor. Depremin neden olduğu hasarları gidermek için atılan
adımlara bağlı olarak eylül sonu itibarıyla merkezi yönetim borç stoku 6.069,6
milyar TL'ye ulaşarak, ekonominin omuzlarına büyük bir yük bindirdi. Bu borcun
içindeki 2.153,2 milyar TL Türk Lirası cinsinden, 3.916,4 milyar TL ise döviz
cinsinden. Döviz borçlarındaki bu artış, enflasyonla birlikte ekonomimizi adeta
bir denge noktasında tutuyor.
Enflasyon, paranın değerini tüketiyor. Dolaşımdaki her 3
banknottan biri 200 lira, İstanbul'da ise ortalama bir daire almak için 27 kilo
200 liralık banknot taşınması gerekiyor. 200 TL'nin alım gücü, çıkış
tarihindeki 17 TL'ye düşerek vatandaşlarımızın cebindeki değeri eritiyor.
Reel sektör firmaları, son 12 aylık dönemde %77,3 artış
gösterdi. Ancak, bu artış dolar cinsinden incelendiğinde %19,7'ye ulaşıyor,
reel artış ise %13,5 seviyesinde kalıyor. Bu durum, döviz kurlarındaki
oynaklığın reel sektörü nasıl etkilediğini açıkça gözler önüne seriyor.
Politika faizi %30 ve bileşiği %34,9. Ancak, toplam mevduat
faizi %37,9 ile enflasyonun gerisinde kalıyor. Yatırımcılar, mevduatlarının
reel değer kaybetmesiyle karşı karşıya. 12 ay sonrasının enflasyon beklentisi
ise %45,3. Bu durumda, mevduat faizlerinin hala pozitif reel bölgeye
geçemediğini söylemek mümkün.
TCMB rezervleri artıyor gibi görünüyor. Brüt rezerv 124,5
milyar dolar ve 26 milyar dolarlık bir artışa işaret ediyor. Ancak, net
rezerv-swap kısmındaki negatif rakam, dövizdeki dalgalanmanın bir yansıması
olabilir.
Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatındaki dalgalanmalar,
ekonominin hassasiyetini artırıyor. Dövizdeki iniş çıkışlar, ekonominin
geleceği hakkında endişeleri tetikliyor.
Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi yıllık %57,25 artış
gösterirken, aylık bazda %0,59 azalış yaşandı. Küresel ekonomik koşullardaki bu
değişimler, Türkiye'nin dışa açıklığını ve dış ticaret dengesini etkileyebilir.
Yukarıda belirtilen ekonomik göstergeler, ülkemizin önemli
bir kavşakta olduğunu gösteriyor. Bu noktada, gelecek adımların dikkatlice
planlanması ve uygulanması elzemdir.
Döviz Kurlarındaki
Dalgalanma ve Reel Sektör
Dövizdeki dalgalanmaların reel sektör üzerindeki etkisi göz
ardı edilemez. Artan döviz kurları, ithal girdi maliyetlerini artırarak şirket
kârlılığını olumsuz etkiliyor. Özellikle dışa bağımlı sektörler, bu durumdan
daha fazla etkilenirken, yerli üretimi destekleyecek politikaların hayata
geçirilmesi kaçınılmazdır.
Enflasyon ve Faiz
Politikası
Yüksek enflasyonun devam etmesi, ekonominin temel
sorunlarından biridir. Politika faizinin reel sektör ve mevduat faizlerine
etkisi yakından takip edilmelidir. Enflasyonla mücadelede sıkı para
politikalarının artırılarak devam ettirilmesi, ekonomiyi tekrar dengeye
getirebilir.
Dış Ticaret Dengesi
ve Küresel Koşullar
Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi'ndeki artış, dış ticaret
dengemizi olumsuz etkileyebilir. Küresel ekonomik koşulların dikkatlice
izlenmesi ve ticaret politikalarının esnek bir şekilde adapte edilmesi, dışa
bağımlılığımızı minimize etmemiz açısından önemlidir.
Vatandaş Bilinci ve
Ekonomik Eğitim
Vatandaşlarımızın ekonomik gelişmeleri anlamaları ve
bilinçli finansal kararlar almaları, ekonomik istikrarın sağlanmasında kritik
bir rol oynar. Eğitim kampanyaları ve kaynaklara erişimde kolaylık, finansal
okuryazarlığın artırılmasına katkı sağlayabilir.
Bu noktada, ülkemizin ekonomik sorunlarını aşmak için etkili
bir strateji belirlemek ve uygulamak gerekmektedir. Bu çerçevede, hem yerel hem
de küresel ekonomik dinamiklere uyum sağlayacak, sürdürülebilir bir büyüme
modeli oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde, Türkiye ekonomisi gelecekte daha
sağlıklı bir konuma ulaşabilir.
Sonuç olarak, ekonominin bu karmaşık yapısında borçlar,
enflasyon ve dövizdeki dalgalanmalar birbirini etkiliyor. Reel sektörün artış
göstermesine rağmen, döviz kurlarındaki dalgalanma ve yüksek enflasyon,
ekonominin daha istikrarlı bir seyir izlemesini zorlaştırıyor. Ekonomik
politikaların bu gerçekleri dikkate alarak şekillendirilmesi ve vatandaşların
bu dönemde ekonomik bilinci artırılmalıdır. Unutmayalım ki, ekonomik iyileşme,
tüm paydaşların işbirliği ve anlayışıyla mümkün olacaktır.
Ekonomik güç, bilinçli tercihlerin ve güçlü bir toplumsal
dayanışmanın bir sonucudur. Bugün attığımız her adım, yarının temellerini inşa
etmek için bir fırsattır. Bu bağlamda her birimiz kendimizi geliştirerek
ülkemizin istikrarlı bir ekonomiye kavuşmasına destek olabiliriz.