Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2961.85
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Ekim 2023

​Ekonomik kavşakta Türkiye

Ülkemizin ekonomik durumu, son verilerle birlikte büyük bir açıklık kazanıyor. Depremin neden olduğu hasarları gidermek için atılan adımlara bağlı olarak eylül sonu itibarıyla merkezi yönetim borç stoku 6.069,6 milyar TL'ye ulaşarak, ekonominin omuzlarına büyük bir yük bindirdi. Bu borcun içindeki 2.153,2 milyar TL Türk Lirası cinsinden, 3.916,4 milyar TL ise döviz cinsinden. Döviz borçlarındaki bu artış, enflasyonla birlikte ekonomimizi adeta bir denge noktasında tutuyor.

Enflasyon, paranın değerini tüketiyor. Dolaşımdaki her 3 banknottan biri 200 lira, İstanbul'da ise ortalama bir daire almak için 27 kilo 200 liralık banknot taşınması gerekiyor. 200 TL'nin alım gücü, çıkış tarihindeki 17 TL'ye düşerek vatandaşlarımızın cebindeki değeri eritiyor.

Reel sektör firmaları, son 12 aylık dönemde %77,3 artış gösterdi. Ancak, bu artış dolar cinsinden incelendiğinde %19,7'ye ulaşıyor, reel artış ise %13,5 seviyesinde kalıyor. Bu durum, döviz kurlarındaki oynaklığın reel sektörü nasıl etkilediğini açıkça gözler önüne seriyor.

Politika faizi %30 ve bileşiği %34,9. Ancak, toplam mevduat faizi %37,9 ile enflasyonun gerisinde kalıyor. Yatırımcılar, mevduatlarının reel değer kaybetmesiyle karşı karşıya. 12 ay sonrasının enflasyon beklentisi ise %45,3. Bu durumda, mevduat faizlerinin hala pozitif reel bölgeye geçemediğini söylemek mümkün.

TCMB rezervleri artıyor gibi görünüyor. Brüt rezerv 124,5 milyar dolar ve 26 milyar dolarlık bir artışa işaret ediyor. Ancak, net rezerv-swap kısmındaki negatif rakam, dövizdeki dalgalanmanın bir yansıması olabilir.

Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatındaki dalgalanmalar, ekonominin hassasiyetini artırıyor. Dövizdeki iniş çıkışlar, ekonominin geleceği hakkında endişeleri tetikliyor.

Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi yıllık %57,25 artış gösterirken, aylık bazda %0,59 azalış yaşandı. Küresel ekonomik koşullardaki bu değişimler, Türkiye'nin dışa açıklığını ve dış ticaret dengesini etkileyebilir.

Yukarıda belirtilen ekonomik göstergeler, ülkemizin önemli bir kavşakta olduğunu gösteriyor. Bu noktada, gelecek adımların dikkatlice planlanması ve uygulanması elzemdir.

Döviz Kurlarındaki Dalgalanma ve Reel Sektör

Dövizdeki dalgalanmaların reel sektör üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Artan döviz kurları, ithal girdi maliyetlerini artırarak şirket kârlılığını olumsuz etkiliyor. Özellikle dışa bağımlı sektörler, bu durumdan daha fazla etkilenirken, yerli üretimi destekleyecek politikaların hayata geçirilmesi kaçınılmazdır.

Enflasyon ve Faiz Politikası

Yüksek enflasyonun devam etmesi, ekonominin temel sorunlarından biridir. Politika faizinin reel sektör ve mevduat faizlerine etkisi yakından takip edilmelidir. Enflasyonla mücadelede sıkı para politikalarının artırılarak devam ettirilmesi, ekonomiyi tekrar dengeye getirebilir.

Dış Ticaret Dengesi ve Küresel Koşullar

Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi'ndeki artış, dış ticaret dengemizi olumsuz etkileyebilir. Küresel ekonomik koşulların dikkatlice izlenmesi ve ticaret politikalarının esnek bir şekilde adapte edilmesi, dışa bağımlılığımızı minimize etmemiz açısından önemlidir.

Vatandaş Bilinci ve Ekonomik Eğitim

Vatandaşlarımızın ekonomik gelişmeleri anlamaları ve bilinçli finansal kararlar almaları, ekonomik istikrarın sağlanmasında kritik bir rol oynar. Eğitim kampanyaları ve kaynaklara erişimde kolaylık, finansal okuryazarlığın artırılmasına katkı sağlayabilir.

Bu noktada, ülkemizin ekonomik sorunlarını aşmak için etkili bir strateji belirlemek ve uygulamak gerekmektedir. Bu çerçevede, hem yerel hem de küresel ekonomik dinamiklere uyum sağlayacak, sürdürülebilir bir büyüme modeli oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde, Türkiye ekonomisi gelecekte daha sağlıklı bir konuma ulaşabilir.

Sonuç olarak, ekonominin bu karmaşık yapısında borçlar, enflasyon ve dövizdeki dalgalanmalar birbirini etkiliyor. Reel sektörün artış göstermesine rağmen, döviz kurlarındaki dalgalanma ve yüksek enflasyon, ekonominin daha istikrarlı bir seyir izlemesini zorlaştırıyor. Ekonomik politikaların bu gerçekleri dikkate alarak şekillendirilmesi ve vatandaşların bu dönemde ekonomik bilinci artırılmalıdır. Unutmayalım ki, ekonomik iyileşme, tüm paydaşların işbirliği ve anlayışıyla mümkün olacaktır.

Ekonomik güç, bilinçli tercihlerin ve güçlü bir toplumsal dayanışmanın bir sonucudur. Bugün attığımız her adım, yarının temellerini inşa etmek için bir fırsattır. Bu bağlamda her birimiz kendimizi geliştirerek ülkemizin istikrarlı bir ekonomiye kavuşmasına destek olabiliriz.