Ekonomik Harekat
Kıymetli okurlar. 2008 yılında yaşanan küresel finans krizi dünyanın gidişatında önemli bir kırılmaya yol açtı. Kriz sonrasında dünya genelinde uygulanan korumacı ekonomik politikalar küresel ticaretin sınırlanmasına ve yatırımlarda ciddi bir yavaşlamaya yol açtı. Nitekim 2008'den bu yana dünya ülkelerinin 1400'ün üzerinde korumacılık tedbiri aldığı belirtiliyor.
Gelelim korumacılığın nedenlerineu2026 AB ülkelerinde artan ırkçılık ve radikalizmin merkez partilerde taban kaymasına neden olurken radikal sağ ve radikal sol partilerde bir yükselişe neden olmaktadır. Hatta artan bu radikalizmin Britanya'yı AB'den ayırdığını gördük. Radikalizmin hızla arttığı AB ülkelerinde önümüzdeki dönemde seçimlerin olacak olması AB'nin birliği ile ilgili belirsizliklerin artmasına neden olmaktadır. Nitekim Başbakanlık Sarayı'ndaki Avrupa Birliği bayrağını indirterek üye ülkelere gözdağı veren İtalya Başbakanı Renzi AB'nin içinde bulunduğu durumu adeta dünyaya ilan etti. Giderek artan korumacı politikalar ve artan belirsizlik ortamı küresel ticareti zayıflatmakta bu da küresel ekonomik büyümeyi baskı altına almaktadır. AB ekonomisine baktığımız zaman bir kısır döngüye girdiğini görüyoruz. Artan kamu borç yükünün yanında enflasyonu artırma çabalarının sonuç vermemesi ciddi sorunlara yol açmaktadır. Negatif faiz oranlarına rağmen insanların tüketime yönelmemesi enflasyon artışına neden olmadı. Hatta İtalya'da olduğu gibi helikopter para olarak isimlendirilen para dağıtımının da fayda etmediğini görüyoruz.
Tüm bu korumacı politikaların yanında küresel sermayenin desteklediği aday olan Clinton'un aksine ABD ulus devletinin desteklediği Trump'ın başkan seçilmesi, bütün dünyada doların değer kazanmasına neden oldu. Parayı elinde bulunduran küresel sermaye ABD ulus devleti dahil aynı anda Türkiye'nin de içinde bulunduğu ve kendisine adeta başkaldıran birkaç ulus devlete karşı para üzerinden operasyon düzenliyor. Çünkü doların aşırı değerlenmesi ABD'nin ihracatını olumsuz etkileyecek ithalatı artıracak bu da artan dış borcu daha da artıracaktır.
Küresel ekonomide yaşanan bu kaos ortamı son dönemde doların Türk Lirası karşısında hızla değer kazanmasına neden olmaktadır. Bilindiği üzere geçtiğimiz hafta ABD Merkez Bankası Başkanı Yellen ABD kongresi ortak ekonomi komitesinde konuştu. Bir süredir FED'in faiz artırımını fiyatlayan piyasalar doların değerlenmesine neden oluyordu. Trump'ın kamu harcamalarını artırarak yavaşlayan büyümeyi canlandıracağı ve enflasyonu destekleyeceği yönündeki açıklamalar şimdiden 2017 yılına ilişkin faiz artırımı beklentilerini destekliyor. Yellen'in yaptığı konuşma da "kademeli faiz artırımı uygun gözüküyor" demesiyle Fed'in 2016 yılı sona ermeden faiz artırıma daha önce beklenenden daha hızlı gideceği beklentileri küresel hazine tahvillerinde ABD seçimlerinden bu yana satış olurken, gelişen piyasa paraları değer kaybetti.
Ancak JPMorgan Gelişen Piyasa Paraları Endeksi, ABD seçimlerinden bu yana cuma günü itibariyle yaklaşık %3,4 değer kaybederken, Türk Lirası dolar karşısında yaklaşık %7,8 düşüş kaydetti. Türkiye gibi diğer ülkelere nazaran daha fazla etkilenen birkaç ülke var. Son bir aya baktığımız zaman dolara karşı en hızlı değer kaybı yaşayan iki para biriminden biri Türk Lirası iken diğeri de Meksika Pezosu. Geçmiş yazılarımda Brezilya'da yaşanan bürokratik darbe konusuna değinmiştim. Türkiye'deki Gezi olayları ve 17/25 Aralık darbe girişimi gibi olaylara maruz kalan Brezilya para birimi Real, TL'den sonra en çok değer kaybedenlerin başında geliyor.
Küresel sermaye ile ulus devletler arasında yaşanan küresel dünya savaşı kapsamında Türkiye'de gerek siyasal gerekse ekonomik bağımsızlığını kazanmak için büyük mücadeleler veriyor. 15 Temmuz'dan bu yana küresel sermayenin temsilcisi olan terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleden rahatsız olanlar güçler finansal operasyonlar ile siyasi taleplerinin karşılanması için operasyon düzenliyorlar.
Başkanlık sistemi gibi önemli bir yapısal reformun gerçekleşmesini engellemek, enerji ve ticarette merkez ülke olacak olmamızın önüne geçmek, terör örgütlerine destek veren siyasetçilerin yargılanmalarını engellemek ve Fırat Kalkanı Harekatı'nın başarısız olması için tüm güçleriyle saldırıyorlar. Küresel sermayenin temsilcileri olan hainleri başta emniyet güçlerinden ve silahlı kuvvetlerden temizleyince artan gücümüz ile son dönemde canlı bomba saldırılarını engellemeyi başarıyoruz. Bu güçlerini de kaybeden küresel güçler ekonomik operasyonlar ile istediklerini yaptırmaya çalışıyorlar.
Olağan üstü bir dönemden geçiyoruz. Ülkemize sahip çıkmak zorundayız. Tasarruf oranlarının düşük olmasından dolayı yatırımları artırmak için dışarıdan borçlanmak zorunda kalıyoruz. Yastık altı paraları, altınları ekonomiye kazandırarak devletimizin verdiği bağımsızlık mücadelesinde destek olmalıyız. 15 Temmuz gecesi nasıl tankların önünde mücadele verdiysek ekonomik saldırılara da aynı şekilde direnmeliyiz. Bu, şehitlerimize ve gazilerimize olan borcumuzdur.