Ekonomik güvenliği tehdit
Türkiye’nin gerek yurtiçinde gerekse sınır ötesinde terörle
mücadelesi kararlılıkla devam ediyor.
Türkiye, cumartesi gününü pazar gününe bağlayan gece sınır
ötesine yönelik gerçekleştirdiği Pençe Kılıç Hava Harekâtı ile hem terör örgütlerine,
hem de onların yurt içi ve yurt dışındaki destekçilerine önemli bir mesaj
vermiş oldu.
BM antlaşmasının 51. maddesinden doğan meşru müdafaa hakkını
kullanarak gerçekleştirdiği bu harekât ile terörle yerinde mücadeleye devam
ettiğini ilan etmiştir.
Türkiye’nin son yıllarda yükselen güç olarak görülmesi
sebebiyle mevcut güçlerin bu durumdan rahatsız oldukları ve Türkiye’nin
yükselişinin önüne geçmeye çalıştıkları bilinen bir gerçektir.
Özellikle son yirmi yıldır büyüyen ekonomisi, nitelikli
insan kaynağı, askeri gücü, “dünya beşten büyüktür” diyerek küresel yönetişim
için alternatif fikir ortaya koyması, tahıl koridoru gibi diplomatik
girişimlerle küresel yönetimde daha etkili bir rol oynaması, büyüyen
uluslararası finans gücü, artan ihracatıyla birlikte küresel ekonomiyle artan
entegrasyonu ve siyasi istikrarı sebebiyle yükselen güç olarak görülmektedir.
Özellikle savunma sanayinde dışa bağımlılığını büyük ölçüde
azaltan Türkiye, enerji yatırımları ve keşifleriyle dışarıya bağımlılığını da azaltma
çalışmalarını sürdürüyor.
Yeni ekonomi modeliyle birlikte üretim, yatırım, istihdam,
ihracat ve cari fazla politikası diyerek ekonomik güvenliğini de sağlama
yolunda büyük bir adım attı. Nitekim 2021 yılı Ekim ayı gibi başlayan yeni
modelde Merkez Bankası faiz indirimi yaptıkça döviz kuru hızla yükselirken son
yapılan faiz indirimi kararı sonrası döviz kurunda herhangi bir hareketliliğin
yaşanmadığı görüldü.
Geçen yıllarda terör saldırıları olduğu zaman borsa düşüşe
geçer, döviz kuru yükselirdi. Son yaşadığımız ve hepimizin ciğerini yakan
İstiklal caddesinde yaşanan hain terör saldırısı sonrası döviz kurunda yükseliş
olmadığı gibi borsa düşmeyip aksine yükselişe geçti.
Uygulanan faiz politikası sebebiyle sıcak paranın büyük
ölçüde ülkemizden çıkması Türkiye’ye dışarıdan gerçekleştirilecek döviz kuru
saldırılarını engellemeye başladı. Aynı şekilde KKM politikası da cari fazla
verilmesi sürecine kadar içeriden döviz talebinin artmasının önüne geçmekte ve
döviz kuru atağı yaşanmasını engellemektedir.
Askeri güvenliği gerek yurt içinde gerekse yurt dışında
yapılan operasyonlar ve harekâtlarla büyük ölçüde başarılı bir şekilde sağlayan
Türkiye, ekonomik güvenliğin sağlanması konusunda da büyük bir başarıya imza
atıyor.
Döviz kurunun yükselmemesi, faiz oranlarının düşük olması
sebebiyle tasarruflarını Borsa’ya yönlendiren vatandaşlarımız enflasyon
karşısında reel getiri elde etmeye başladı.
Ancak maalesef bir siyasetçinin çıkıp borsanın yükselişinin
gerçek olmadığı, döviz kurunun zorla sabit tutulduğu gibi asılsız iddialarla
ortaya çıkıp, adeta dış güçlerin ekonomik tetikçiliğini yapmasına şahit olduk.
Sanayi üretiminin, sanayi ciro endeksinin, ihracatın,
işletme kârlılıklarının artarak devam ettiği bir ortamda borsaya ilginin
artması kadar doğal bir durum olamaz. KKM ve diğer makro ihtiyati tedbirler ile
dövize yönelmeyi engelleyen Merkez Bankası, BDDK ve Hazine ve Maliye
Bakanlığı’nın döviz kurunu zorla (döviz satışlarıyla) dengede tutmak gibi bir
gayreti olmayacağını anlamak zor olmamalı. Kaldı ki Merkez Bankası’nın
rezervlerindeki artış bu iddiaları zaten yalanlar nitelikte.
Borsa, işletmelerin ucuz, faizsiz, vatandaşlarla ortaklık
kurarak finansman sağlama yoludur. Bu nedenle bankalardan faizle borç almaya
kıyasla çok daha mantıklıdır. Döviz kurunun dengelendiği, faiz oranlarının
enflasyon karşısında çok düşük olması sebebiyle borsaya yönelimin arttığı bir
ortamda borsanın suni bir yükselişte olduğunu iddia etmek en hafif tabirle
cehalettir. Eğer bu şekilde değilse ekonomik tetikçiliktir. Böyle bir ortamda
birçok kişi borsanın kumar olmadığını, oyun olmadığını ve yatırım aracı
olduğunu öğrendi.
Küresel ekonomi enflasyonu düşürmek için faiz artırımı,
bilanço küçültme politikalarıyla büyümeden, istihdamdan taviz verirken
borsaları düşmektedir. Türkiye’de ise bu politikaların aksine büyüme ve
istihdamı öncelediği için işletmelerin kâr etmesiyle birlikte borsanın yükseldiğini
görüyoruz.
Böyle bir duruma rağmen dünya borsalarına göre hâlâ ucuz
olan BİST, büyük ölçüde yerli vatandaşların yatırımlarıyla yükselişini
sürdürüyor. İstikrarın sağlanmasıyla birlikte yabancı yatırımcıların gelmesinin
BİST’in daha hızlı yükselmesini sağlayacağını görmemek için akıl tutulması
yaşamak gerekir.