Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ekonomik gerçekler

Kapitalist sistemin kurucularından olan Adam Smith’e göre insan rasyonel yani gerçekçi bir varlıktır.

Smith, insanı bencil, egoist, kendi çıkarını düşünen bir varlık olarak tanımlar. Herkesin kendi çıkarını sağlamaya çalıştığı piyasada toplumsal dengenin kendiliğinden oluşacağını savunur.

Böylece piyasaya arz edilen mal ve hizmetlerin ve bunları talep edenlerin karşılıklı çıkarlarını sağlamaya çalışmalarıyla, bir noktada dengenin sağlanacağını ve bu noktada piyasa fiyatının oluşacağını savunur.

Çünkü piyasaya giriş ve çıkışların serbest olduğunu, çok sayıda alıcı ve satıcının olduğunu iddia eder.

Gelelim gerçeklere…

Erken kapitalistleşen ülkeler ilk dönemlerinde sömürü ile sonrasında ticaret ile sermaye birikimini sağlamışlardır.

Böylece çok sayıda üreticinin arz edebileceği miktarı tek başına karşılarken aynı şekilde çok sayıda kişinin talep edebileceği miktarı da tek başına sağlayabilen bir grup oluşmuştur.

Neticede çok sayıda kişinin arz ve talebiyle dengelenmesi gereken piyasada belirli bir grubun arz ve talep dengesini istedikleri fiyat seviyesinde dengeye getirdiklerine şahit oluyoruz.

Piyasayı kimler yönetiyor?

Nitekim İsviçre’de bulunan Federal Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan bir araştırma bize bu söylemlerin komplo teorisi olmadığını, bilimsel bir gerçeklikle ispat etmiştir.

Araştırmada 43 bin çok uluslu şirketin ortaklık yapısı incelenmiş ve aslında hissedarlarının bin 318 şirket olduğu tespit edilmiştir.

Tespit edilen bin 318 şirketin merkezinde ise 147 şirket olduğu tespit edilmiş ve bunların büyük çoğunluğunu da bankaların oluşturduğu görülmüştür.

Dikkat çekici bir diğer husus ise incelenen 43 bin çok uluslu şirketin, dünyanın şirket kârlarının %20'sini oluşturduğu ve dünya çapındaki cironun da %60’ına sahip olduğudur.

Küresel ekonomiyi bu pencereden incelediğimizde bir konu daha karşımıza çıkıyor ki o da; bu şirketlerin ekonomideki neredeyse bütün sektörlerde varlık göstermeleridir.

Enerjiden sağlığa, gıdadan tekstile neredeyse bütün sektörlerde bulunan bu grup sahip olduğu sermaye birikimi sayesinde aslında gizli bir tekel oluşturmuşlardır ve böylece piyasa fiyatlarını istedikleri gibi belirlemedirler.

Belki de Adam Smith’in bahsettiği görünmez el de bu gruptur. (?)

Devam edelim…

Tarım alanında da bu şekilde mahsul henüz tarlada iken peşin para ile alınan ürünlerin piyasaya sürülüp sürülmemesi kararını da böyle bir grubun verdiğini ve fiyatların da bu şekilde gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Nitekim aynı durumu et piyasası için de söylemek mümkündür. Kimi kesimler Türkiye’de tarım ve hayvancılık alanında üretimin azaldığını iddia etseler de istatistikler bu iddiaları yalanlıyor.

Perakende ürünlere baktığımızda da evlerimizdeki birçok marka ürünün de aslında bu şirketlerden olduğunu görebiliriz.

Elbette sadece mal piyasasında değil, finans alanında da bu şekilde piyasanın bir grubun elinde olduğunu söylemek hiç de zor değil.

Örnek olarak; BlackRock isimli merkezi ABD’de olan bir yatırım şirketinin yönettiği paranın 6,52 trilyon dolar olduğunu ve bu fon ile istediği ülkenin para birimine istediği şekilde, yine arz ve talep dengesiyle oynayarak, operasyon gerçekleştirebileceğini ve gerçekleştirdiğini söylemek hiç de zor değil.

Aynı şekilde sinema ve medya kuruluşları, sosyal medya hesapları, ünlü sanatçılar, gazeteciler ve siyasetçilerin dâhil olduğu çeşitli kesimleri de sahip oldukları finansal güç ile yönetme gücüne sahip olduklarını söylenebilir.

Dikkatinizi çekmiştir…

Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle seçimin yenilenmesi kararını aldıktan sonra bir anda kimlerin aynı ifadeler altında nasıl birleştiklerini görmüşsünüzdür.

Türkiye’nin “Hedef 2023” vizyonunu açıklamasının ardından başlatılan sistematik saldırıları da hepimiz gördük ve yaşadık.

Son günlerde de Türkiye’nin etrafının kuşatıldığını hep birlikte görüyoruz.

İşte tam bu nedenle Türkiye’nin daha güçlü olması gerektiği bir dönemdeyiz.

Unutmayın! İstanbul, Türkiye’nin ekonomik merkezidir.

İstanbul’un yönetiminin de merkezi yönetim ile uyum içerisinde olması gerekir.