Ekonomideki Büyük Oyun
Yazılarımı düzenli olarak takip eden okurlar bilir. Özellikle son dönemde yazılarımda küresel bir savaştan ve bu savaş içerisindeki yapılan hamlelerden bahsediyorum. Tüm dünyada yaşanan bu savaş ne tarihte okuduğumuz gibi bir meydan savaşı, ne de kırk yıl öncesinde yaşanan soğuk savaş tarzında. Artık sistem tamamen değişti. Günümüzdeki savaş, direkt olarak ulus-devletler arasında değil. Ulus-devletlerin ve devlet büyüklüğündeki şirketlerin hem kendi aralarında hem de karşılıklı olarak yapmış oldukları hamlelerden oluşmaktadır. Bir nevi satranç oyunu gibi düşünün. Şahlar, vezir, piyon, kale, fil, at gibi kullandıkları terör örgütleri, istihbarat kurumları, para politikaları, medya araçları ve siber saldırılar ile hamleler yapıyorlar.
Satranç oyununda rastlantıya asla yer yoktur. Yapılan hamleler karşı tarafın yapacağı hamleye göre belirlenir. Bazı ülkeler at gibi sinsi bir taş ile avantaj sağlamaya çalışırken Türkler piyon gibi öncelikle önemsiz gibi görünen ancak son satıra gittiğinde vezire dönüşen ve şahı korumaya başlayan taşlarla kritik hamleler yaparlar.
Malum yaz sezonu yaklaşıyor ve turizm sezonunda beklentiler önemli ölçüde düştü. Ancak kimilerinin ortaya attığı söylentilerin aksine küresel ekonomik daralmadan kaynaklı bir problem bu yaşananlar. Örneğin; Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü verilerine göre, Rus turistlerin bir önceki yıla nazaran yurt dışındaki tatil harcamalarını, Rusya'da yaşanan ekonomik kriz ve Rus para biriminin dolar karşısında değer kaybetmesi nedeniyle %30 oranında azalttıkları görülüyor. Yani ülkemize gelen Rus turist sayısının azalmasının tüm nedeni Rusya'nın uyguladığı ambargo değil.
Gelelim doların yükselişine. Son günlerde iki bölgesel Fed başkanının salı günü bu yıl en az iki faiz artırımının garanti olduğunu kaydetmelerinin ardından FED'in önümüzdeki aylarda faiz artırımı kararı alacağına dair beklentiler dolara 16 önemli para biriminin 15'i karşısında değer kazandırdı. Yani "içeride siyasi belirsizlik var" sözlerini bir algı oluşturmak amaçlı söylenmiş sözler olarak değerlendirebilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta ABD Senatosu, 11 Eylül saldırılarında hayatını kaybedenlerin ailelerinin Suudi Arabistan'a dava açmasına imkan tanıyan yasa tasarını onayladı. Tasarı gündeme geldiğinde Suudi Arabistan yönetimi tepki göstermiş, Kongre üyelerini ABD'de bulunan 750 milyar dolar değerindeki varlıklarını satmakla tehdit etmişti. Ancak yine geçtiğimiz hafta yasanın senatodan geçmesinden önce ABD Hazine Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Suudi Arabistan'ın Mart 2016 itibarıyla 750 milyar dolar değil 116,8 milyar dolar değerinde ABD devlet senedini elinde tuttuğu bildirilmişti. ABD Başkanı Obama yasanın geçmesi halinde veto edeceğini belirtse de şuan gözler Obama ve Suudi Arabistan'ın yapacağı hamlelere çevrildi.
Petrol meselesine gelince son günlerde petrol fiyatlarında bir yükseliş görülüyor. "Neden?" sorusuna gelin beraber cevap arayalım. OPEC ülkelerinin anlaşmaya varamaması sonrasında yukarıda bahsettiğim gibi bazı ulus-devletler ve çok uluslu şirketler farklı ülkelerde farklı hamleler yaparak iç içe geçmiş istihbarat ve terör örgütleri kullanıp petrol fiyatlarını yükseltmeye çalışıyorlar. Örneğin; Nijerya Ulusal Petrol Şirketi'nin günlük petrol üretim kapasitesine baktığımızda 2,5 milyon varillik bir üretim ile dünyanın en büyük petrol üreticisi olduğunu söyleyebiliriz. Fakat son dönemdeki artan terör saldırıları ve sabotajlar, üretimin günlük 1,65 milyon varile düşmesine neden oluyor. Nijerya'daki petrol üretimini hedef alan saldırıların önüne geçmek için eski başkan teröristlere, bu bölgelere saldırmaması için aylık para öderken yeni başkan bu ödemeyi %70 oranında azaltmış ve tamamen kaldıracağını belirtmişti. Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika gezisi kapsamında Nijerya'ya da gitmiş ve bu ziyaretinde "Terörle mücadele konusunda Türkiye olarak Nijerya'yla iş birliği yapmaya her zaman varız." açıklaması yapmıştı. Kanada'ya baktığımız zaman Alberta'da meydana gelen devasa yangın sonucu Kanada'nın petrol üretimi geçtiğimiz iki hafta içinde günlük 1 milyon varil civarında düşüş yaşadı. Devam edelim, Libya'daki petrol üretiminin günlük yaklaşık olarak 1,5 milyon varil olması gerekirken son dönemde ortaya çıkan terör olayları, bu arzın neredeyse %75 oranında düşmesine yol açtı. İran'a baktığımız zaman İran'daki petrol üretimi günlük 4 milyon varil olarak bilinse de politik problemler yeni yabancı petrol kontratlarının yapılmasını engelliyor. Amerika'daki petrol üretiminde ise kaya petrolü şirketlerinin iflas talebinde bulunmalarıyla yavaşça gerilemeye devam ediyor. Kuzey Amerika'da 2016'dan beri 69 petrol ve gaz üretim şirketi iflas koruması için başvuruda bulundu.
Görüldüğü üzere ülkemizden kaynaklanmayan küresel ekonomik sorunlar dünya kamuoyu tarafından izlenmektedir. Ancak bilinmeyen olumlu bir yönü var ki milletimizin sesiz çoğunluğu devletine destek veriyor. Bu durum, ateş çemberi içerisindeki Türkiye'nin zararlı unsurlara karşı mukavemetini güçlendiriyor.