Ekonomide yol haritası
Ekonomi politikaları temelinde önemli tercihleri içinde barındırır. Politika tercihleri temelde bir faktörü merkeze alır. Merkeze alınan sorun çözülmeye doğru giderken merkez dışındakilerde bazı bozulmalar meydana gelebilir.
Örnek vermek gerekirse, Phillips eğrisine göre işsizlik ve
enflasyon arasında ters oranlı bir ilişki vardır. Yani biri artarken diğeri
azalır.
İşte tercih edilen politikaya göre işsizliği azaltmak
isterken enflasyonun yükselmesine neden olmaktadır. Bunun tersi de geçerlidir.
Enflasyonu düşürmek isterken işsizliğin artmasına neden olur.
Burada enflasyon ve işsizlikle ilgili bazı konuların gözden
kaçırılmaması gerekir. Enflasyonun talep ve maliyet olmak üzere iki temel
nedeni vardır. Burada işsizliğin azalırken enflasyonun artmasına neden olan
konu talep yönlüdür. Yani bir ekonomide işsizlik azalırken daha fazla kişi
harcama yapacağı için toplam talep artmaya başlar. Bu da talep enflasyonuna
neden olur.
Politika yapıcılar burada şu soruya cevap vererek
tercihlerini yaparlar “alım gücünün azalması mı yoksa toplumun bir kesiminin
hiçbir şey alamaması mı?
Phillips eğrisine göre ikisi maalesef aynı anda özellikle
kısa vadede çözülmüyor.
Bugün Türkiye ekonomisinde tercih edilen politikanın
işsizliğin azaltılması yönünde olduğunu görüyoruz. Nitekim Cumhurbaşkanı da bu
doğrultuda uyguladıkları yeni ekonomi politikaları için “yatırım, üretim,
istihdam, ihracat” odaklı büyüme modelini sürekli vurguluyor.
Peki, enflasyon böyle sürekli devam mı edecek?
İşte yeni ekonomi modelinin önemi de tam bu noktada öne
çıkıyor. İhracata dayalı büyüme modeli olduğu için işsizliğin azalmasıyla
üretimin artırılarak hem iç piyasaya hem de ihracatın artmasına vesile
olacaktır. COVID-19 pandemisinin neden olduğu küresel tedarik zincirinin
bozulmasıyla küresel talebin bir kısmının Türkiye’ye kaydığını ve bu doğrultuda
Türkiye’nin ihracatının hızla arttığını görüyoruz. Son açıklanan teşvik paketlerinin
de istihdamın artırılması, işsizliğin azaltılması ve böylece üretimin
artırılması yönünde bir adım olduğunu görebiliyoruz. Türkiye’ye yönelik talebin
artmasıyla beraber üretici yurt dışına sattığı fiyatı ve kârlılığı görünce iç
piyasadaki müşteriye daha ucuz satmıyor. Bu nedenle iç piyasada fiyatlar
ihracat fiyatlarına doğru yükseliyor. Yatırımların artırılarak istihdamın ve
üretimin artırılmasıyla hem ihracat için hem de iç piyasanın ihtiyacı karşılanabilecektir.
Bu da enflasyonun düşmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Bugün verilere baktığımızda işsizliğin çok yavaş azaldığını
görüyoruz. Bunun bazı nedeni var. Bunlardan biri faiz oranlarının enflasyona
kıyasla düşük olmasına rağmen artan döviz kuruyla birlikte yatırımların daha
yavaş artması ve özellikle genç nüfusumuzun yoğun olması sebebiyle iş
piyasasına katılımın yüksek olmasıdır. Yani yeni istihdam alanlarının oluşması
iş gücüne katılımdan fazla olması gerekir ki işsizlik oranlarında ciddi bir
düşüş görebilelim. Nitekim yeni ekonomi modelinin sıcak para yerine doğrudan
yabancı yatırımların gelmesi yönünde olduğu belirtilmektedir. Yani üretimi ve
istihdamı artıracak şekilde yatırım isteniyor.
Bu tercihlerden bir diğeri de büyüme ve cari açık konusudur.
Türkiye, 2008 krizi ve COVID-19 pandemisi dönemi dışında sürekli olarak büyüme
gösteren bir ekonomiye sahiptir. Ancak döviz kurunun düşük olması ve ithalata
dayalı bir büyüme gerçekleşmesi sebebiyle ekonomi büyürken cari açık da
artıyordu. Yeni ekonomi modeliyle birlikte yani ihracata dayalı bir büyüme
politikasıyla yüksek büyümeye rağmen cari açığın 2021 yılında azaldığını gördük.
Kış mevsiminin sert geçmesi ve enerji fiyatlarındaki artış sebebiyle bu yılın
ilk aylarında cari açıkta artış görülse de havaların ısınmasıyla doğalgaz
ithalatının yavaşlaması ve turizm sezonunun gelmesiyle beraber cari açıkta
azalma da görülecektir.
Yatırımların artmasıyla beraber işsizliğin azalması ve
üretimlerin artması dış talebin arttığı bu dönemde ihracatın artmasına ve
böylece cari açığın azalmasına etki etmektedir. Üretimin daha hızlı artmasıyla
hem ihracatı hem de iç piyasanın ihtiyacını karşılar hale gelmesi
gerekmektedir. Bu da yine başta belirtildiği üzere yatırımların ve istihdamın
artırılmasıyla mümkün olur. Bu bağlamda uygulanan proje temelli finansman
destekleri oldukça önem arz ediyor. Bununla beraber denetimlerin yapılması
verilen desteklerin karşılığının olmasını sağlama konusunda oldukça önemli bir
konu. Verilen desteklerin amacına uygun kullanılmaması istenilen hedefe
ulaşılamamasına neden olur.