Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Aralık 2021

Ekonomide yeni dönem

Amerikalı Rahip Brunson’ın 2018 Ağustos’unda tutuklu bulunduğu sırada bir gece operasyonu ile dolar 4 TL iken sabah uyandığımızda dolar 7 TL olmuştu. Bu süreçte yaşananlar ekonominin kötü yönetilmesi ile alakalı değildi, bunun adı düpedüz kur saldırısı idi ve bu saldırının izleri de failleri de tespit edilmişti.

2002 öncesi Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Bizde bir adet var; başımıza bir şey gelirse buna ‘dış güçler’ diyoruz. Bu güçler yüzünden biz ayağa kalkamıyoruz, birliğimiz, beraberliğimiz bozuluyor diyoruz. Ben buna katılamıyorum. Sizin bünyeniz sağlam ise bünyenizde olan o virüs size zarar veremez…” demişti.

Osmanlı’nın husûsen son 150 yılından bugüne kadar daima dış güçlerin çok yönlü saldırısı altında olduğumuzu biliyoruz. Bünyemiz de güçlü olmadığı için içimizdeki virüs hep bizleri yataklara düşürdü.

Öyle inanıyorum ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da yaklaşık 25 yıl önce “Dış güçlerin ülkemize müdahale etmediğini” değil, bu güçler yüzünden içimizdeki “virüsler”e karşı direncimizin azlığından dolayı acziyetimizi kastederek “buna katılamıyorum” yani bunu “kabullenemiyorum” demişti. Çünkü 2000 öncesi konuşmalarında ve konuşmalarımızda Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa’nın ülkemiz üzerinde nasıl etkili olduklarını ve buna çare olarak güçlenmemiz gerektiğini vurgulamıştır Sayın Erdoğan.

Bugüne geldiğimizde durumun fazla değişmediği, aksine ülkelerin birbirlerinin içişlerine daha çok müdahil oldukları izahtan varestedir. Sınırlı da olsa bizim Libya, Suriye, Somali ve Sudan’ı etkilememiz bu minvaldedir. Tek farkı, biz emperyal amaçlar sebebiyle değil, insani amaçlar ve ülkemizin karşılaşacağı handikapların önünü almak maksadıyla bu ülkelere meşru “etki”lerde bulunuyoruz.

Ülkelerin birbirinin siyasetini, ekonomisini, savunmasını etkilemesi yadırganacak bir durum değil artık. Küreselleşen dünyada hiçbir şey yapmasanız bile sizin varlığınız, imkan ve kabiliyetleriniz diğer ülkeler için “etkile(n)me” sebebidir. Bu çok veya az olabilir lakin potansiyellerinizin bir şekilde başka ülkelere etki edeceği kesin.

Türkiye, ifade etmeye çalıştığımız bir saldırı ya da etkilenme durumu ile karşı karşıya olabilir. Son 10 yılda ülkemizin NATO jandarmalığını sürdürmeyeceğini, özgür, bağımsız bir ülke olarak varlığını sürdüreceğini söylediği günden itibaren hibrit savaşa tutulduğunu da biliyoruz ve bütün bunlara karşı mücadelemizi de bihakkın veriyoruz.

Ancak;

Bunlar yaşanan ekonomik sıkıntıların izahı için yeterli değildir. Basında, TV’lerde hükumet adına konuşan kimi gösteri delisi dengesizin vatandaşı çileden çıkardığını hesaba katmak lazım. Yoksa bu durumun izahı hakikaten zordur, çok zordur.

Orta vadede yeni ekonomik paradigmanın Türkiye’ye değer katacağını, vatandaşın refah düzeyini yükselteceğini düşünerek;

Türkiye sadece bu Kasım ayında kur-döviz kavgası yüzünden bir sorun yaşamadığını dile getiriyorum. Türkiye üç buçuk yıldır her hafta, her gün elzem ürünlerde fahiş fiyat artışları ile uyandı. Sadece akaryakıt konusundan bahsetmiyorum, temizlik, gıda, giysi yani bütün insanlar için temel ihtiyaç olarak kabul edilen kalemlerde günaşırı zam yapılıyordu ve devletin hiçbir organı “Neler oluyor?” demedi.

Belediyeler pazarları denetimsiz bıraktı. Ticaret ve Maliye Bakanlıkları diğer ürünlerin satıldığı marketleri kendi haline bıraktı. Ortamı bu kadar sakin, bu kadar uygun gören satıcılar da insanlık, helal-haram demeden zam üstüne zam yaptılar.

Vatandaşın en içerlendiği şey budur:

Ben-biz, aç gözlü haramzadeler tarafından açlıkla terbiye edilirken Devletim neden yanımızda değildi?

Bu sorunun cevabı verilmeden, bunun gecikmiş de olsa gereği yapılmadan vatandaşa “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” demenin hiçbir tutar yanı yoktur.

Diğer bir husus;

Ekonomik kurtuluş savaşı”nı retorikten kurtarmak istiyorsanız ve vatandaşın buna inanmasını istiyorsanız önce gereksiz, aciliyet arz etmeyen kalemlere para harcamayı bırakmak gerek. Ve devlet bürokrasisindeki lüksü, şatafatı, milyonlarca liralık açılışları durdurmak lazım. Vatandaş savaş verirken bürokrasinin bu savaşta bir eli balda bir eli yağda olması ciddiyetle bağdaşmaz.

Vatandaşa kemer sıktırıp, bürokrasi obez duruma getirilemez. Ama ne hazindir ki bürokrasi vatandaşı çatlatırcasına ballı-yağlı ellerini yalıyor büyük bir iştahla.

Emeklinin, asgari ücretlinin durumu acilen düzeltilmeli ve sonra savaşı vereceksek hep beraber verelim.