Ekonomide yaşananları nasıl okuyacağız?
Geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığımız “Ekonomi, algı yönetimi ve seçimler” ,“Dövizle kimler, nasıl, neden oynar?” başlıklı yazımızı hatırlayanlarınız olacaktır. O yazılarda iktidarların ekonomiye yön verme yetenekleri üzerine bazı gerçeklere değinmeye çalışmıştık.
Tekrar ifade etmekte yarar
vardır. Bir ülkede ekonomik çarkın işleyişini devlet sağlar. En büyük alıcı, en
büyük tüketici devlettir. Fakat
devletlerin iradeleri kuruluş kodları ile sınırlıdır.
Bütün devletlerin kuruluş
sermayeleri vardır. Aslında o sermayeyi
koyan kuralı koyar.
Burada ülkelerin ekonomilerinin her ne kadar sorumlusu siyasal
iktidarlar olsa da ekonomik irade
ellerinde değildir. Fakat her zaman fatura iktidarlara yüklenir. İktidarlar da
zaten bunu bilerek gelir.
Gelelim son 3-4 gündür
yaşananlara. Merkez Bankası’nın her faiz indirimine karşılık döviz kurları ile cevap verildi. Bu
cevapları kimler nasıl veriyor her zaman
bu gerçek gizli kalıyor? Birilerinin
İşleyen çarkları ile oynarsanız bu tür
cevaplara hazırlıklı olmanız gerekir.
Bugün yaşananlara salt ekonomik açıdan bakmak imkânsızdır. Aslında
ekonomi üzerinden dizayn girişimlerinden bahsetmek gerekir. Bugün döviz
kurları ve hayat pahalılığının görünen temel nedeni iktidarın faiz indiriminde
ısrar etmesi diye biliniyor. Doğrudur. İktidarın
faizlerin indirilmesindeki ısrarının altındaki nedenler anlaşılır şekilde izah
edilememesi suçlu olarak görünmesini sağlayacaktır. Açıklanan nedenler bu
ısrarı açıklamaya yetmiyor. Toplumsal tepkinin nedeni de zaten budur.
Cebinizdeki Türk Lirası her gün eriyor ise vatandaşın tepki vermesi
beklenmek zorundadır. Vatandaşın tepki vermemesi ve bu tepkiyi iktidarın
beklememesi garipsenir. Çünkü
yaşananlar vatandaşın cebini, ocakta kaynayan tenceresini direk etkilemektedir.
Tepkinin yönünü ise yaşananların halka doğru ve mantıklı aktarılması belirler.
Bugün reel sektörün çarkları
dönmektedir. Üretim sektörü hızlı bir ivme ile yükselmektedir. İhracat
artmakta, cari açık kapanmaktadır. Ama
döviz ve hayat pahalılığının önlenemez artışının izahı gerçekten yok.
Dış borç yükünden bahsediliyor.
Dünyada devletlerin dış borçlarının toplam miktarının 275 Trilyon doların
üzerinde olduğuna bakıldığında Türkiye’nin kamusal borcu devede kulaktan da
küçük kaldığı gerçeği ortadadır. Eğer
dış borç sorun olsa Fransa’nın ve İtalya’nın Almanya’ya olduğu söylenen 2
Trilyonu aşan borçları olurdu.
O nedenle Türkiye’de son dönemde
yaşanan kur artışları endeksli ekonomik çalkantının nedenlerini ekonomi dışında
aramak gerekecektir. Tek bir nedenle
açıklanması çok zor bu gelişmeleri öncelikle 2023 seçimlerini etkilemeye
yönelik olarak izah edelim. Diğer nedenleri geçmişteki örneklerine bakarak izah
etmek mümkündür. Diğer en önemli
nedenlerden birinin çevremizde ABD ve Batının yapmaya karar verdiği operasyonlarda
Türkiye’nin etkisini kırmaya yönelik olduğunu göreceksiniz. Bunun geçmiş
örneklerinde Birinci Irak Harekâtı öncesi Özal’a çekilen operasyonlar. 11 Eylül
İkiz Kuleler saldırısı gerekçe gösterilerek Afganistan ve Irak’a yönelik harekâtlar
öncesi Türkiye’ye çekilen operasyonlar. Sonrasında İkinci Körfez Harekâtı
öncesi Ecevit’e çekilen operasyonlar.
Eğer son 20 yıldır tek başına güçlü bir iktidar olmayıp ülke
koalisyonlarla yönetilseydi Türkiye bugünleri çok zor görürdü. Kurgulanan bütün
darbeler başarılı olurdu. 2013 Gezi Olayları başarıya ulaşır, 17-25
Operasyonları tıpkı Anayol Hükümetlerinden beter manzara ortaya çıkarırdı. Hele
Hendek operasyonları sonrası bölünmüş olur, 15 Temmuz sonrası işgale uğrardık.
Bugün için ekonomide yaşananların
açık nedeni faiz indirimi ısrarına bağlansa da bütün göstergelerde dünyanın
girmekte olduğu kriz ortamına Türkiye’nin
bu tecrübeyle girmesi en az zararla çıkmasına neden olup olmayacağını
göreceğiz.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…