Ekonomide olup biteni anlamak için…
Kapitalist sistem içinde yaşanan her kriz, sistemin kendisini yenilemesine ve yeni bir doğrultuya taşınmasına yol açıyor.
1929 Büyük Buhran öncesinde devletin piyasaya müdahalesini kabul etmeyen bir sistem varken kriz sonrasında serbest piyasaya devlet müdahalesini kabul eden bir sisteme geçilmişti.
70’li yılların başında yaşanan petrol krizi ve öncesinde artan kamu borcunun etkisiyle birlikte sistem yeniden krize girmiş ve 70’li yılların sonu 80’li yılların başında devlet müdahalesini kabul etmeyen sistem kendisini yenileyerek ve küreselleşme ile büyüterek yeni bir doğrultuya taşındı.
97 Asya Krizi, 98 Rusya Krizi, 2001 Türkiye krizi ve 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’de yaşanan mini krizler sonrasında 2008 ABD merkezli küresel kriz kapitalist sistemin yeniden doğrultu değiştirmesine neden oldu.
2008 krizi sonrasında artan devlet müdahaleleriyle birlikte krizin üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen kriz etkisini tam manasıyla yitirmemiş aksine korumacılığın şiddetini artırarak ticaret savaşlarına kadar götürmüştür.
Yeniden bir dönüşüm
Bugün yaşanan ticaret savaşlarının nedeni, ABD’nin kaybetmeye başladığı hegemonik gücünü yeniden toparlama gayreti olduğu açık bir şekilde ortadadır.
Kürerselleşme ile birlikte dünyanın her yerine yayılan çok uluslu şirketlerin yönetimleri ABD’de olsa da üretimleri maliyet avantajı sebebiyle Çin’de yer alıyor.
ABD merkezli görünen bu şirketler Çin’de istihdam oluştururken ABD’nin ithalatının artmasına ve dolayısıyla borcunun artmasına neden olmaktadır.
Bu durumu frenlemeye çalışan Trump, Çin’den ithal edilen ürünlere ek vergi getirerek müdahaleci devlet kapitalizmi sistemini ciddi bir şekilde uyguluyor.
Çok uluslu şirketler ve korumacılık
Küreselleşmenin etkisiyle birlikte üretimlerini dünyanın çeşitli bölgelerine kaydıran çok uluslu şirketlerin kendilerini dünya vatandaşı olarak görmeleri sebebiyle merkez ülkelerinin kimliğinden sıyrılmışlardır.
80’li yıllar sonrasında ortaya çıkan bu yeni kimlik türü bir yandan ulus üstü bir yapının oluşmasına neden olurken 2008 krizi sonrasında artan milliyetçi akımlarla birlikte adeta kompleks bir savaşın yaşanmasına yol açmıştır.
Nitekim bugün gelinen noktaya baktığımızda Avrupa Parlamento seçimlerinde İtalya, Fransa ve İngiltere'de ırkçı partilerin ipi göğüslediklerini görüyoruz.
Diğer taraftan ise Türkiye’ye karşı dışarıdan ekonomik saldırıların olduğu söylendiği zaman kimileri tarafından komplo teorisi olarak nitelendirilirken aynı ifadeleri Almanya Başbakanı Merkel’in kullandığını geçtiğimiz günlerde gördük.
Çünkü sermaye birikimi sebebiyle ulus devletler bir yandan yabancı yatırımlar adı altında çok uluslu şirketlere ihtiyaç duyarken diğer yandan milliyetçi politikalar çerçevesinde farklı bir mücadele içerisindeler.
Dalgalanmaların Nedeni
Küresel belirsizliğin arttığı ve ekonomik dalgalanmaların sert bir şekilde yaşandığı günümüzde uygulanan ekonomik politikaların da etkinliğinin sorgulandığını hep birlikte görüyoruz.
Japonya, İsviçre, İsveç, Danimarka gibi ülkelerde negatif faiz politikası uygulanırken Euro Bölgesinde sıfır faiz politikası uygulandığını görüyoruz.
2008 krizi sonrasında parasal genişleme politikası uygulayan ABD ve AB son yıllarda bu politikalarını tersine çevirmeye başlayınca döviz kurlarındaki hareketlilik şiddetini artırdı.
Bir yandan ABD hegemonik gücünü tekrar ele almaya çalışırken diğer taraftan ekonomik büyüklüğü ile Çin yeni bir süper güç olma yolunda ilerliyor.
Ancak bir yanda dünya üretim merkezi haline gelen Çin ve diğer yanda dünya tüketim merkezi haline gelen ABD arasında yaşanan güç savaşı arada kalan gelişmekte olan ekonomilerde ciddi dalgalanmalara neden oluyor.
Ne yapmalıyız?
Yaşanan tüm bu gelişmeler doğrultusunda bizim yapmamız gereken çok önemli hususlar bulunuyor.
Bu süreçten güçlenerek çıkmak için tembellik yapmadan daha fazla, daha kaliteli ve daha verimli çalışmak zorundayız.
Bunun için ise bilgi seviyemizi artırmalı ve bilgiye yatırım yapmalıyız. Ayrıca sömürü sisteminden paylaşım sistemine geçmek zorundayız.
Eğer bilgiye ve paylaşıma dayalı bir üretim sistemi oluşturabilirsek, esecek herhangi bir rüzgâr kayanın üstünden sadece tozları alır.