Ekonomide olanlar ve olabilecekler
İlk olarak Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan salgın, hızını kesmeden yayılmaya devam ediyor. Alınan tedbirler neticesinde ülkemizde bir dönem günlük vaka sayılarında azalma olsa da, tedbirlerin gevşetilmesi ile birlikte yeniden artmaya başladı.
Günlük vaka sayılarındaki yaşanan artış sadece ülkemizde
değil birçok ülkede yaşandığı, açıklanan sayılara da yansımış durumda.
COVID-19 salgını ile birlikte alınan tedbirler neticesinde
ekonomide ciddi bir daralma yaşansa da birçok ülke uyguladığı parasal genişleme
politikası ile birlikte hasarı asgari düzeye indirmeye çalıştı. Ancak bu
paraların üretime dönmeyip finansal piyasalara gitmesi, finansal piyasalarda
yükseliş yaşanmasına neden oldu.
Reel ekonomilere bakılacak olursa G20 ülkelerinde, bu yılın
ikinci çeyreğinde ihracat ilk çeyreğe göre %17,7, ithalat ise %16,7 gerileyerek
2008-2009 finansal krizinden beri en büyük düşüşünü gösterdi.
Türkiye’de sanayi üretimi ve perakende ticaret hacminde
artış yaşandığını görüyoruz. Bu artış ile grafiğin “V” çizdiğini görüyoruz.
Ancak eğer günlük vaka sayılarındaki artışın hızlanması durumunda yeniden sıkı
tedbirler uygulanmaya başlarsa grafiklerde “W” görebiliriz.
Ekonomideki
hızlı toparlanmanın en önemli göstergelerinden biri de konut satışlarındaki
artıştır. Haziran ve Temmuz aylarında toplam 419 bin 369 adet konut satışı
gerçekleşti. İki ayda kullanılan kredi miktarı 47,5 milyar TL seviyesinde konut
satışları ile reel sektöre 140 milyar lira civarında kaynak girişi sağlanırken
90 milyar lira seviyesinde yastık altı paranın ekonomiye girdiği görüldü.
Sadece
temmuz ayında satılan konut sayısı 229 bin 357… Bir ayda bu kadar konutun
satılması Türkiye ekonomisine güvenin de bir göstergesi olarak söylenebilir.
Çünkü ekonomiye güven olmasıyla birlikte borçlanma ve taksit altına giren
hanehalkını görüyoruz. Nitekim Ekonomi Güven Endeksinde de artışları görüyoruz.
Ekonomi güven endeksi Temmuz ayında 82,2 iken, Ağustos ayında %4,4 oranında
artarak 85,9 değerine yükseldi.
Bugün
açıklanacak olan büyüme verileri ikinci döneme, yani salgının daha hızlı
yayılmaması için sıkı tedbirlerin alındığı nisan, mayıs ve haziran aylarına ait
veriler olacaktır. Bu dönemde kısmi bir daralma yaşanması son derece normal
olacaktır. Çünkü bu daralmayı bizzat biz istedik. Salgının daha hızlı
yayılmaması için alınan tedbirler tüketimi ve üretimi kısıtladığından,
ekonomide de kontrollü bir daralma yaşanması normaldir. Nitekim Türkiye
ekonomisindeki daralma, diğer ülkelere kıyasla daha az olacaktır. Çünkü haziran
ayındaki veriler ekonomide hızlı bir toparlanmayı işaret ediyor.
Tüm
bunların doğum sancısı olduğunu da söyleyebiliriz. Türkiye’nin Karadeniz’de
bulduğu doğalgaz rezervi, yeni keşiflerin de habercisi olarak
nitelendirilebilir. Türkiye’nin bulacağı yeni rezervler ile Türkiye’nin cari
açık gibi bir problemi de kalmayacaktır. Türkiye sadece aradığı yer altı enerji
kaynaklarına bel bağlamayıp nükleer santraller, yenilenebilir enerji kaynakları
(rüzgâr ve güneş gibi), hidroelektrik santralleri gibi her alanda yatırımlarını
sürdürüyor. Bu yatırımların meyveleri olarak cari açık değil cari fazla söz
konusu olduğunda Türkiye, döviz aramak ve bulmak zorunda kalmayacaktır. Bu
durum, Türkiye ekonomisine karşı düzenlenen operasyonlara karşı güçlü bir
kalkan oluşturacaktır. Ayrıca enflasyon frenlenirken fiyat istikrarı sağlama
konusunda önemli bir avantaj da sağlayacaktır. Döviz kurunda ve fiyatlarda
yaşanacak istikrar ile finansman maliyetlerinde azalma ve yatırımlarda artış
beklenebilir. Yeni yatırımlarla istihdam artarken işsizlik de azalacaktır.
Türkiye,
savunma sanayisinden otomotiv sanayisine, medikal ve tıbbi sanayiden enerji
sektörüne birçok alanda yaptığı yerlileşme ve millileşme atılımları ile cari
açık problemini en aza indirme konusunda büyük yatırımlar yapmaktadır. Bunun
meyvelerini de yakında yemeğe başlayacaktır.
Onun için ülkemize güvenip çalışmaya ve kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz. Uzak olmayan bir zamanda bu donanımlar bize lazım olacaktır.