Ekonomide neler oluyor?
Döviz kuru yükseldikçe sürekli “Ne oluyor? Ekonomi nereye gidiyor?” sorularına maruz kalıyorum.
Öncelikle belirtmek gerekir ki yaşanan süreç bir ekonomik kriz değil. Çünkü ekonomik krizler beklenmeyen bir anda beklenmeyen bir şekilde ortaya çıkar. Yaşanan süreci bir türbülans olarak ifade etmek daha doğru olur. Çünkü yaşanan süreç bir plan dâhilinde gelişiyor. Modelin adı “Marshall-Lerner Koşulu ve J Eğrisi Hipotezi”
Türkiye ekonomisi uzun yıllardır cari açık veren bir yapıya sahipti. Cari açık en genel ifadeyle ülkeye giren döviz ile ülkeden çıkan döviz olarak ifade edilebilir. Bu döviz girdisinin en büyük kısmını da dış ticaret oluşturur.
Türkiye yeni ekonomi modeliyle birlikte cari açık politikasından cari fazla verme politikasına geçti. Bunun bir etkisi olarak da sıcak para olarak ifade edilen yabancı para Türkiye’yi terk etti. Döviz çıkışı TL’nin değer kaybetmesine ve dövizin yükselmesine neden oldu. Nedeni herkesçe malum olduğu üzere Merkez Bankasının faiz indirim kararı…
Sonraki aşırı hızlı yükselmenin nedeniyse yabancıların çıkmasıyla beraber piyasanın derinliğini kaybetmesi ve daha sığ hale gelmesidir.
Türkiye neden böyle bir politika değişikliği yaptı?
Türkiye uzun yıllar yüksek faiz/düşük kur politikasıyla kuru düşürmek ve cari açığı finanse edebilmek için yüksek faizler ödemek zorunda kaldı. Ancak sıcak para kısa vadeli geldiği için uzun vadeli yatırımlar için kredi olarak verilemiyordu. Verilse de yerine yüksek faizle başka sıcak paralar bulunması gerekiyordu. Kısa vadeli geldiği için vade bitiminde faizi alıp dövize çevirdikten sonra kuru yükselterek ülkemizi terk ediyordu. Elimizde yüksek faiz/yüksek kur kalıyordu. Düşürmek için daha yüksek faiz ve bazı siyasi tavizler gerekiyordu.
Son yıllarda bölgemizdeki değişmeler Türkiye’yi ister istemez bir noktaya getirdi. Yanı başımızda terör devleti kurma çabası, Doğu Akdeniz’de hakkımız olanın bize verilmek istenmemesi vb. birçok mesele vuku buldu. 2013 yılında Gezi olaylarıyla başlayan süreç, 15 Temmuz darbe gecesi zirveye ulaştı. Bu sürecin bir parçası olarak 2018 yılında yaşanan Brunson olayı sebebiyle ABD eski Başkanı Trump’ın attığı tweetle de itiraf ettiği, Türkiye’ye karşı yürütülen döviz manipülasyonu, bir şeylerin değişmesi gerektiğinin en net göstergesi oldu. Türkiye’nin yumuşak karnı olan cari açık politikası sürekli başımıza bela oluyordu. Uluslararası arenada ne zaman bir adım atacak olsak döviz kuru yükselmeye başlıyor, bir tehdit unsuru olarak kullanılıyordu. Terörle mücadelede büyük başarı sağlayan Türkiye, artık döviz kuru sopasıyla hizaya getirilmeye çalışılıyordu.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Pandemi süreciyle küresel tedarik zincirinin bozulması talebin bir kısmının Türkiye’ye kaymasına neden oldu.
Türkiye’ye yönelen talep sebebiyle ihracat hızla artmaya başladı. Bu artışla beraber cari açık azalmaya başladı. Bu hızla gittiği takdirde 5-6 ay içinde cari dengenin yakalanması bekleniyor. Sonraki aylarda ise cari fazla verme süreci başlıyor. Haziran ayından itibaren turizm sezonunun açılmasıyla cari fazla, artan ihracatla beraber giderek artacaktır.
Cari fazla verme süreciyle beraber Türkiye’nin elinde bol miktarda döviz olacağından vadesi gelen ödemeler döviz kurunu yükseltemeyecektir. Yani döviz kuru o süreçten sonra dengelenecektir. Türkiye dövizin hangi seviyede olmasını isterse o seviyede olacaktır. Bununla birlikte döviz manipülasyonlarına karşı da en önemli savunma mekanizması oluşacaktır. Dövizin yeni dengesini gören vatandaşlar döviz bozdurmaya başlayacak, döviz kurunun çok fazla düşmesini istemeyen Merkez Bankası bu defa rezerv arttıracaktır.
Türkiye özellikle son yıllarda sürekli TL olarak ekonomik büyüme gösterse de artan döviz kuru sebebiyle bu büyümenin halkta tam anlamıyla karşılığı olamıyordu. Yeni modelle beraber ekonomik büyüme, vatandaşa gelir artışı olarak yansıyacaktır. Bununla beraber döviz kuru artışı olmayacağı için ithal girdi maliyetlerindeki artış sebebiyle yaşanan enflasyonun en önemli yapısal problemi de çözülmüş olacaktır.
Bir diğer husus ise cari açık döneminde her bir puanlık büyümenin Türkiye’ye 8 milyar dolarlık cari açık vermesine neden olurken ihracata dayalı büyüme modeliyle beraber ekonomi büyürken cari açık değil cari fazla artacaktır.
Neden şimdi?
Küresel tedarik zincirinin bozulması, bu süreçte en önemli etken. Bunun dışında bilindiği üzere Türkiye son yıllarda büyük alt yapı yatırımları yaptı. Türkiye’de kurulan OSB sayısı 358’e ulaştı. Bir diğer neden ise 2008 küresel finans krizi ve sonrasında 2011 AB borç krizi. İhracatı etkileyen nedenlerden biri döviz kuruysa, bir diğer neden yabancı ülkelerin gelirleridir. Krizin etkileri uzun yıllar devam ettiği için TL değer kaybetse bile alamayacakları için politika hedefine tam anlamıyla ulaşamayacaktı. Bununla beraber pandemi döneminde uygulanan parasal genişleme talep artışına da neden oldu. Tüm bu süreç, Türkiye’nin bu politikayı şimdi uygulamasına zemin hazırladı.