Ekonomide dün, bugün ve yarın
Döviz kurunun ateşi düşünce piyasalara da bir sakinlik yayılmaya başladı.
Şimdi yeni ekonomi modelini anlamaya, ne yapmamız
gerektiğine bakalım.
Öncelikle daha önce nasıldı, şimdi ne oluyor, bundan sonra
neler olacak, ona bakalım.
Önceki modelde Türkiye, bütçe açığını finanse etmek için TL
cinsinden içeriden borç alma yöntemi izliyordu. Yüksek faiz ile kamuya borç
vermek o kadar cazipti ki parası olan yüksek faizden devlete borç veriyordu.
Yatırıma gitmesi gereken tasarruflar çalışmadan, üretmeden rahatlıkla faiz
getirisi elde ediyordu. Hatta yabancılar bile ülkemize dövizlerini getirip
devlete borç veriyordu. Dışarıdan gelen sıcak parayla devletin finanse edilmesi,
döviz kurunu düşürerek Türk Lirası’nın değer kazanmasına neden oluyordu. Türk
Lirası’nın değerli olması sebebiyle yabancı mallar ucuz olduğu için ülkemizde
araba, dünya markası olan akıllı telefonlar çok rahat tüketiliyordu. Çoğu kişi
yerli üretim ürünleri kullanmıyordu. Yurt dışından gelen sıcak parayla devlet
yüksek faizler öderken, biz başkalarının parasıyla üretmeden tüketiyorduk. Mutluyduk.
AB ve ABD ile aramızda herhangi bir problem yoktu. Fakat
Suriye karıştı ve terör örgütü PKK’ya devlet kurdurma çalışmaları başlatıldı. “Olmaz!”
dedik. Doğu Akdeniz’de devasa bir doğalgaz rezervi keşfedildi. Türkiye
haklarını savununca AB ve ABD ile aramız bozuldu. Sıcak para tehdit unsuru
oldu.
Yeni modelle beraber döviz kuru yükseldi. TL değer kaybetti.
Artık yabancı mallar daha pahalı hale geldi. Otomobil alımı zorlaştı. Marka
akıllı telefonlar daha pahalı hale geldi. Artık yerli ürünler ithal ürünlere
göre daha ucuz hale geldi. Yerli üretime talep arttıkça ithalat azalmaya başlayacak,
bu arada ucuza dışarıdan almak yerine kendimiz üretip yurt dışına satalım
düşüncesi yayılacak. Hâlihazırda sözleşmesi yapılmış ithalatların sözleşmesi
bitince, artık işletmeler görece daha ucuz yerlerden ithal etmeye başladıkça,
dış ticaret açığı önce azalıp sonrasında ise dış ticaret fazlası verilmeye
başlayacaktır.
Bundan sonraki süreçte ihracat arttıkça ülkeye döviz girişi
artacak. Böylece döviz kuru yeniden düşmeye, TL değer kazanmaya başlayacak.
Ancak bu defa sıcak parayla değil, üretip kazandığımız paralarla döviz kuru
düşecektir.
Sıcak paraya dayalı düşük kur politikasında üretim daha az
olduğu için istihdam oluşturmuyordu. Bununla beraber yüksek iç talep sebebiyle enflasyon
problemi oluyordu. Enflasyonun en önemli yapısal problemi döviz kuru olduğu
için çözülmesi gereken problem haline gelmişti.
Artık üretip hem yurt içine, hem de yurt dışına satış
yapılmasıyla yatırım, üretim, istihdam ve ihracat artacaktır. İhracata dayalı
bir büyüme olacağı için hem döviz kuru sebebiyle oluşan maliyet enflasyonu, hem
de iç talebe dayalı talep enflasyonu problemi de çözülmüş olacaktır.
Türkiye’nin güçlü bir üretim alt yapısı var. Üretmek için
“ithalat yapmak zorundayız” söylemleri var. İthalat yapılıyorsa ihracat,
ithalat bedelinin altındaki bir fiyata satılmıyor. İşletmeler üstüne kârını
koyarak ihracat yapıyor. İthalat maliyeti artıyorsa ihracatın bedeli de
artıyor. Nitekim yurt dışı üretici fiyat endeksi kasım ayında bir önceki aya
göre %13,49, bir önceki yılın aynı ayına göre ise %47,49 oranında arttı.
İthalat yapıp iç piyasaya satanlar için de şunu belirtmek gerekir. Döviz kuru
dengelendikçe ithal girdi maliyetleri de artmayacaktır.
Yüksek katma değer olmadan dış ticaret açığı kapanmaz
söylemleri de var. Şunu unutmamak gerekir. Türkiye savunma sanayi öncülüğünde
ileri teknoloji üretimi konusunda önemli ölçüde yol kat etti. Bunlar dışında
yurt dışı markalar oluşturma, katma değer oluşturma konusunda unutulmaması
gereken bazı hususlar var. Katma değer oluşması için ürünlerde farklılaşma
gerekiyor. Bunun yapılması için öncelikle talep gerekli. Talep olmadan ürün
farklılaştırmaya gidilmez. Düşük katma değerli üretimlerin ihracatı arttıkça
birçok ülkeden farklılaşma talepleri gelmeye başlayacaktır. Böylece katma değer
oluşacaktır. Yani her ürün yerli otomobilimiz TOGG gibi yüksek katma değerli
olarak üretimine başlayamıyor.
Vatandaşlar olarak biz ne yapabiliriz?
Devletin böyle bir politikası varsa, ihracat yaparak döviz
kazanabiliriz.
Herkes ihracat yapmıyor ama…
Elbette herkes ihracat yapmıyor, yapamıyor.
Peki, “Bu politikanın bana ne faydası var?”
Sıcak para yerine üretip ihracat yaptıkça döviz kuru problem
olmaktan çıkacak. Böylece yaşanacak her ekonomik büyüme gelir artışı olarak
yansıyacak. Enflasyon ve faiz oranları düşecek, finansman maliyetleri azalacak,
istihdam artacak.