Ekonomi yönetiminin sıcak para planı
“Evet, faiz artışı da
yapıldı. Ama olaylar hiç de beklendiği gibi gelişmedi” diye düşünenler hata
ediyor. Aslında her şey normal sürecinde ilerliyor. Basit dille tane tane
anlatalım. Ondan sonra da bizi bekleyen olası senaryoları, iyi ve kötü
yanlarıyla birlikte tartışalım.
Malumunuz yeni ekonomi
yönetiminin “rasyonele dönüş” başlığı altında yaptığı açıklamalar sonrası ciddi
bir faiz artışı hususunda içeride ve dışarıda beklentiler oluştu. Fakat
enflasyonla mücadele için faiz enstrümanının kullanılmasından önce halledilmesi
gereken bir başka husus var. O da döviz kıtlığı. Dövizdeki varlığı problemi
çözülmeden faiz enstrümanıyla enflasyonla mücadele etmek mümkün değil. Çünkü
faiz oranlarını yükselterek enflasyona müdahale etmeye çalıştıkça kıtlıktan
dolayı sürekli değerlenen ve yeni enflasyonların oluşmasına neden olan dövizi
denklemden çıkarmanın tek yolu kıtlıktan çıkarılması yani bollaştırılması.
İhtiyacımız olan döviz stoku düzeyine ulaştığımızda dövizin enflasyon oluşturma
sürecinin önü kesilmiş olacak.
Peki döviz kıtlığı nasıl
denklemden çıkarılacak?
Tabi ki de sıcak para
ile… Ekonomi yönetimi Türkiye’yi son yıllarda terk eden Batı menşeli sıcak para
ve yine son yıllarda Türkiye’ye ciddi teveccüh gösteren Körfez ülkelerinin
parası ile döviz meselesini denklemden çıkarıp faiz enstrümanının güçlü şekilde
çalışacağı 2. adım müdahalelerine geçmek istiyor.
Şimdi gelelim bu
paraların hangi şartlarda bize geleceğine. Körfez ülkeleri olan
münasebetlerimiz farklı olduğundan onların tarafını pas geçeceğim. İleri de
başka bir yazıda detaylıca değerlendirir ve aramızdaki stratejik ortaklığın ne
anlama geldiğini ekonomi penceresinden ifade etmeye çalışırım.
Batı’nın sıcak parasının
girişi için ise plan şöyle işliyor. Öncelikle bu paralar döviz olarak gelip ardından
TL’ye dönüşüp özellikle borsa, banka sendikasyon kredileri ve devlet iç
borçlanma senetlerine yatırılacağından, dönem sonunda da yabancı kazancını
döviz üzerinden hesaplayacağından bugünkü döviz kurunun öyle bir noktaya
geldiğinde bu paralar sisteme girmeli ki, girdikten sonra döviz kurlarındaki
artışlardan ötürü dönem sonunda yabancı yatırımcı yatırdığından daha az dolar
alabilir duruma düşmesin.
Örneğin sene başında
dolar 25 TL iken borsaya 100 milyon dolar yatıran, yani 2,5 milyar TL yatırım
yapan bir yabancı fonun toplam değeri sene sonu 3 milyar TL olmuş olsun. %20
kar gibi gözüküyor. Fakat döviz kuru o esnada 30 TL’ye çıktıysa bu fon hiçbir
şey kazanamadığı gibi, yani ülkesine sene sonunda yine 100 milyon dolarla
döndüğü gibi, ülkesindeki %8’lik enflasyon yüzünden parasının değeri de %8
azalmış olacak.
Dolar kuru 35 TL’ye
çıksaydı o zaman hem bizim borsamızdan hem de kendi ülkesindeki enflasyondan
dolayı ciddi zarar etmiş olacaktı. Kimse böyle bir maceraya girmek istemez.
Ülkesindeki faiz kaynaklarından yararlanmaya ya da daha elverişli ülkelerden
faiz geliri elde etmeye çalışır.
Yani bu paraların
ülkemize gelmesi için ona öyle bir teklif yapmalıyız ki, döviz kuru yüzünden parası
eksilmemeli ve kendi ülkesindeki güvenli faiz kazancından çok daha fazlasını
kazanabilmeli.
Buradan da anlayacağınız
üzere döviz fiyatları öyle bir noktadayken bu dönüşüm sağlanmalı ki kur
artışları nedeniyle yabancı yatırımcı zarar görmesin. Hal böyle olunca da
birkaç haftadır gördüğümüz dövizi adil değeri için baskılamaya son verme
operasyonu başladı. Döviz hızla dengeye doğru ilerledi. Fakat tabi ki bu durum
da ayrı bir enflasyon komplikasyonuna sebep olacak. Onu da şimdilik burada not
olarak düşmüş olalım.
Hareketlenmenin hemen
ardına bu defa faiz hamlesi yapıldı. Bazı uluslararası kuruluşlar ancak şu
oranlara göz kırparız manasında tahminler açıkladı. %20-%40 bandında
açıklamalar yapıldı. Bizim planı okuyamayan ekonomistler de ciddi büyük
artışlar istedi. Halbuki belirttiğim plan dahilinde dövizin biraz daha artması
gerekiyordu. Bu nedenle hem faiz artışlarında ciddi olunduğu ve devam edileceği
anlamına gelen hem de yabancıları tatmin etmeyecek bir artışla dövizin daha da
artmasına sebep olacak bir faiz artışı yapılarak %15’e çekildi. Böylece dövizin
adil değerine ulaşması için bir itekleme daha yapılmış oldu.
Döviz fiyatları adil
değere geldiğinde tekrarlanacak faiz artışları ile artık Batı menşeli sıcak
para için ciddi bir alan oluşturulmuş olacak.
Yani bu defa 100 milyon
dolarını getiren yabancı yatırımcı dövizde küçük artışlar olsa dahi dönem
sonunda borsadan da, iç borçlanma senetlerinden de bankalardan da oyuna girse
yüksek faizle parasını dolar cinsinden çoğaltmış ve iyi bir kazanç elde etmiş
olacakken, ülkemizdeki yabancı para sıkıntısı da giderilmiş olacak.
Plan böyle
ilerleyebilirse parasal sıkılaşmanın da devrede olması ile yüksek faizle
enflasyonun önünü kesilmeye çalışılacak. Yavaş yavaş kontrol altına alınan
enflasyonun gerilemesi ile faizlerde ufak ufak gerileyecek ve başarı
sağlanacak…
Plan güzel ama uygulaması
inanılmaz derecede zor. İthalata bu kadar bağlı olan ekonomimizde tüketim
artışları her geçen gün hız kesmeden devam ediyor. Yüksek faizle bu tüketimin
ne kadarının durdurulabileceği hususunda şüphelerim var. Diğer yandan bir
önceki ekonomi politikası piyasanın, ticaretin, sanayinin kodlarını değiştirdi.
Büyük bir istihdam da sağlandı. Döviz ve faizi bir denklem içerisinde tutmaya
çalışmak zor iş. Her zaman ilk etkisi istihdama yansır.
Hasılı birkaç haftadır tekrar
ettiğim üzere plan iyi ve uygulayıcılar Batı menşeli fon kuruluşları açısından
son derece itibarlı fakat ülkemizin dinamikleri gerçekten çok çeşitli ve
farklı. Bu uzun yolda ciddi virajlar var. Umarım ekonomi yönetimi büyük bir
başarı ile planını uygulayabilir.