Ekonomi Savaşları ve Türkiye
Dünya üzerinde yaşanan olayları ekonomi politik boyuttan ayrı düşünürsek olayları tam manasıyla anlayamaz ve doğru analiz edemeyiz. Başımızı kaldırıp dünya geneline baktığımız zaman olayların sadece Ortadoğu coğrafyasında olmadığını, dünya genelinde bir kargaşa ortamının olduğunu görebiliriz. "Küresel Ekonomi Savaşı" olarak adlandırdığım bu süreçte 2008 yılında yaşanan finans krizi sonrasında küresel ekonominin yeniden şekillendirme çalışmaları etkin rol oynamaktadır.
Özellikle son dönemde gelişmiş ülkelerin ekonomiyi para politikaları üzerinden düzeltme çabalarının yanında yine gelişmiş ülkelerin oluşturmaya çalıştıkları yeni ticaret haritaları yukarıda bahsettiğim küresel ekonominin yeniden şekillenmesinin temelini oluşturmaktadır.
Oluşturulmaya çalışılan yeni ticaret yollarından biri olan TTIP projesiyle ilgili son duruma baktığımızda Almanya Ekonomi ve Fransa Ticaret Bakanları, görüşmelerinin fiilen sonlandığı yönünde açıklamalar yapsalar da ABD'li bir yetkili Almanya ile Fransa'nın iddialarını yalanlayarak "görüşmeler sürüyor ve ilerliyor" dedi. Bu süreçte Britanya'nın AB'den ayrılma kararı ile uluslararası ticari anlaşmaların yenilenmesi gündeme geldi. BREXIT sonrası TTIP müzakerelerine Britanya'nın dahil olmak istemesi Türkiye'nin de bu proje için önünü açabilecektir.
Bu arada AB Komisyonu İrlanda'nın teknoloji şirketi Apple'a gösterdiği vergi kolaylıklarını incelemeye aldı. Apple'dan geriye dönük 13 milyar avro olan ancak faiziyle birlikte 17-18 milyar euroyu bulan vergiyi İrlanda'ya geri ödemesini talep etti. Bu arada Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in Twitter hesabı üzerinden Apple'ı Avrupa Birliği'nin bürokrasisi ile uğraşmadan daha cömert vergi teşvikleri ile Türkiye'ye yatırıma davet etmesini Türkiye'nin yaptığı önemli bir hamle olarak değerlendirebiliriz.
Küresel finansal krizden bu yana büyümeyi hızlandırmayı amaçlayan makroekonomik politikaları başarısızlığa uğrayan gelişmiş ülkelerde para politikasına aşırı yüklenilmesi başarısızlığın en önemli nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Negatif faiz politikası uygulamasına rağmen bir türlü düzelemeyen AB ekonomisine karşı TCMB'nin faiz indirdiği, mali politikaların ve yapısal reformların yanında ekonomiyi destekleyen teşvik politikalarını ve konjonktür karşıtı makroekonomik politikalar uygulayan bir Türkiye görmekteyiz. Bu durum Türkiye'nin cazibesini gören tüm küresel yatırımcıların da dikkatini çekecek ve Türkiye'ye yatırım yapmaya sevk edecektir.
TTIP projesinin yanında CETA serbest ticaret antlaşmasıyla yeni bir ticaret hattı oluşturmaya çalışan AB'nin en büyük ülkelerinden Fransa ve İtalya 2016 yılı ikinci çeyrekte %0 büyüme gösterdi. Ekonomiyi canlandırmaya çalışan İtalya'da hükümet 18 yaşına giren her gence müze ve konserlerde harcayabileceği 500 euro dağıtma kararı aldı.
Obama yönetimi 2011'de derinleşen küresel ekonomik çöküşe karşılık olarak büyüyen bir Çin'in Amerikan hegemonyasına tehdit oluşturduğu algısına karşı koyma girişimi içinde odak noktasını Hint-Pasifik bölgesine kaydırmaya başlamıştı. "Asya'ya dönüş" gündemini hızlandırmak için de Güney Çin Denizi'ndeki denizcilik anlaşmazlıklarını kullanan Obama'nın bu dönemde TPP üzerinden bir ekonomik blokla yeni bir ticaret hattı kurmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Kendisini dışlayan TPP projesi ve bölge genelinde geniş çaplı bir ABD askeri yığınağıyla karşılaşan Çin rejimi, Afrika'nın yanı sıra Avrasya kara parçasını hem karadan hem de denizden birbirine bağlamak üzere büyük çaplı OBOR projesiyle karşı hamle yapıyor. Çin Cumhurbaşkanı tarafından 2013 yılında ilk kez Kazakistan'da ortaya atılan "Bir Kuşak - Bir Yol" ya da "OBOR" olarak bilinen önerinin ortaya atılmasıyla tarihi İpek Yolu güzergahında bulunan ülkelerle Çin'in siyasi, ekonomik ve ticari ilişkileri geliştireceğinin işareti verilmişti. Pasifik bölgesinde sıkışan Çin'in denizden ve karadan olmak üzere OBOR'u hayata geçirmek istemesi, başta ABD olmak üzere diğer küresel güçlerin stratejik çıkarlarına dokunuyor. Çin için OBOR'un hayata geçirilmesi, Pekin'in gelecekteki çıkarları açısından büyük önem taşıyor. Bugünlerde Çin'de gerçekleşen G20 toplantısı bu bağlamda ayrı bir önem taşımaktadır. Bu toplantı kapsamında birçok ekonomik ve diplomatik görüşmeler yapan Türkiye, Çin ile de çeşitli alanlarda iş birliği antlaşması imzaladı. Çin, Edirne'den Kars'a yapılacak olan ve 30-40 milyar doları bulan hızlı tren projesinin finansmanında aktif rol almayı istediklerini belirtti. OBOR'un İpek Yolu kısmının en önemli ayağını oluşturduğu için stratejik anlamda ilk sırada tuttuklarını belirttiler.
Küresel güçler her ne kadar istemese de Türkiye'nin jeopolitik konumu gereği oluşturulan bu yeni ticaret haritalarına dahil etmek zorunda olduklarının farkındalar. Bundan dolayıdır ki kendilerinin istekleri doğrultusunda hareket eden bir Türkiye yönetimi istiyorlar ve bu amaç doğrultusunda saldırıyorlar. Türkiye'de köprüler, hava limanı ve Kanal İstanbul projeleriyle önümüzdeki dönemler için şimdiden hazırlık yapıyor.