Ekonomi politikaları nasıl olacak?
Türkiye’de gündem artık neredeyse tamamen seçim hâline geldi. Seçim sonrasında yapılacaklar anlatılıp duruyor.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı depremzedelere konutların
bedava verileceğini iddia etti. (Daha önce de çiftçilere bedava traktör
vereceklerini söylemiş, kazandıktan sonra vermemişlerdi.)
Peki, depremzedelere konutlar nasıl bedava verilebilir?
Resmi açıklamalara göre depremde 650 bin konutun yıkılmış,
ağır hasarlı veya yıkılacak olduğu belirtilmişti. Daha önceden de yaptığımız
hesaplamalara göre alt yapı dâhil konut fiyatı bir milyon TL seviyesinde. Bu da
demek oluyor ki 650 milyar TL sadece konut inşası için gereken finansman. Dükkânlar
ve diğer yapılar için gereken finansman ihtiyacı hesaplandığında yine remi
verilere göre 104 milyar dolar seviyesinde.
Peki, Cumhur İttifakı deprem konutlarını nasıl veriyor?
TOKİ sistemi uygulanıyor. Yirmi yıl vadeli, aylık kira öder
gibi, memur maaşına endeksli ancak en fazla o oran kabul edildiği için TOKİ
tamamen yansıtmıyor.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı geçen aylarda İngiltere’ye
gitmiş “Londra’dan Türkiye’ye temiz para
getireceğim” vaadinde bulunmuştu. Kaldı ki TBMM kürsüsünden “Türkiye Londra'daki bir avuç tefeciye teslim
edildi.” ifadelerini kullanmıştı.
Tüm bunların yanında muhalefetin Suudi Arabistan, Katar, BAE
gibi ülkelerden Türkiye’ye yatırım, finans gelmesini kabul etmediklerini yine
kendi söylemlerinden görülebiliyor. Yani para Londra’dan, ABD’den, Almanya’dan
gelince temiz para, Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi ülkelerden gelirse kirli
para diyorlar.
Peki, Temiz para dedikleri “Batı” parası Türkiye’ye neden
gelir?
“Batı” sermayesini Türkiye’ye çekmenin yolu mevcut sistem
içerisinde faizleri artırmaktır. Yani enflasyon şubat ayında %55,18 oranında
ise sonraki aylarda bu oranın düşeceği varsayımı ile %40’lı seviyelere düşerse
faizin en az %50 seviyesine yükseltilmesi gerekiyor.
Yüksek faize ABD’den, Almanya’dan, Londra’dan sıcak para
gelir. (ABD ve AB’de bankalarda belirsizlik artarken ne kadar gelir ayrı bir
konu)
Yüksek faizin ekonomik etkileri ne olur?
Yıllar önce olduğu gibi kur düşer, ithal ürünler ucuz hâle
gelir. İthalat artar, ihracat azalır. İhracatta rekabet gücü azalacağı için
mantıksız hâle gelir. Artık ihracatçı firmalar üretimlerini azaltmaya başlar.
Yüksek faiz oranına bağlı olarak yatırımlar azalır ve işsizlik artmaya başlar.
Üretim ekonomisinden vazgeçildiği için enerji ithalatı azalacaktır. Bu bağlamda
cari açık önce azalacak sonra daha fazla artacaktır.
Bu evrede Türkiye’de artık ithal ürünler ucuzlamıştır. Ancak
cebinde marka telefonları olan, yüksek marka otomobillere binen fakat
faturalarını ödeyemeyen, benzin koyamayan işsiz ordusu olacaktır.
Depremzedelere konutların ücretsiz teslim edilmesi için IMF
ile stand-by anlaşmaları imzalanması gerekir. Nitekim 2019 yılında muhalefet
partilerinin temsilcilerinin bir otelde gizlice IMF yetkilileriyle görüştüğü
basına sızmıştı.
IMF’den alınacak kredi sonrası ekonominin ipleri IMF’nin
eline geçecektir. Artık memur ve emekli maaş zamları toplu sözleşmelerle değil,
IMF dayatmalarıyla belirlenecektir. Doğalgaz faturalarına sağlanan %80’lik
destek sonra erdirilecek, çünkü borcun ödenmesi gerekecektir.
Artan cari açık ile birlikte bir de IMF’ye olan borç
ödemelerinin yapılması gerekecektir. Bu da dışarıdan daha fazla sermaye
ihtiyacını doğuracaktır. Üretim ekonomisinden vazgeçip ithalat ekonomisine
geçildiği için ihracattan da döviz girdisi olmayacak, artan sermaye ihtiyacı
daha yüksek faiz ile daha fazla sermaye çekerek karşılanmaya çalışılacaktır.
Bu arada bu olası senaryolar varsayımdan ibaret değil.
Muhalefetin seçim kampanyası sürecinde yaptıkları söylemlerden yapılan
çıkarımlardır.
“Batı”dan gelecek sermaye sadece yüksek faiz için gelmeyecek…
Doğu Akdeniz’deki haklardan vazgeçilmesi istenecek. Terör
örgütü PKK’ya operasyonların sona erdirilmesi, Türkiye’nin güney sınırlarında
terör devleti kurulmasına ses çıkarılmaması istenecek. Kaldı ki muhalefetin
ortaklarından en büyüğünün de KCK/PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP-Yeşil Sol
Parti olacağı için kabul edilecektir.
Rusya’ya yaptırım uygulanması istenecek. Tabi bu arada
nükleer santrallerin faaliyetleri sona erecektir. Tahıl koridoru anlaşması iptal
olacak ve tahıl fiyatları yeniden yükselmeye başlaycaktır.
Enerji merkezi olma projeleri sona erdirilecek. Kömür
yatırımları sona erdirilecektir.
Terörle mücadele ve Doğu Akdeniz’deki haklarımızdan
vazgeçileceği için savunma sanayi yatırımlarına ihtiyaç olmayacaktır.