Ekolojik Vicdan ve Ahlak
Günümüzde insanlığın karşılaştığı kriz kümesinin başında çevre sorunları gelmektedir. Asit yağmurları, suların kirlenmesi, ormanların azalması, atmosferin kirlenmesi, ozon tabakasının delinmesi, toprak kirlenmesi, yaşadığımız çevre sorunlarının başında gelmektedir.Çevre sorunları konusunda farkındalık oluşturmak ve kamuoyunu harekete geçirmek için 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak kullanmaktadır.
Bütün insanlık, tek bir dünyada yaşamaktadır. Çevre sorunları, dünyanın insanlık için yaşanabilir bir yer olmaktan çıktığını göstermektedir. İnsanlık, tek bir dünyada yaşadığı bilincini edinmezse, yıkıcı çevre sorunlarının daha da ağırlaşacağı kesindir. İnsanlık, tek bir dünyada yaşadığı bilinci içerisinde bütün kaynaklarını dünyanın ekolojik dengesini korumak için seferber etmelidir. Dünyada yaşam için gerekli olan ekolojik şartlar korunmadığı takdirde, yeryüzünde insanlık başta olmak üzere canlılar aleminin sonu gelecektir. Her gün bir canlının neslinin tükendiği veya tükenmekte olduğuna dair öğrendiğimiz gelişmeler, yeryüzünde hayatı koruyup ve kollamakla görevli insanoğlunu mutlaka harekete geçirmelidir. Çevre sorunları, insan yapımı sorunlardır. İnsanların tabiatı yağmalaması sonucu ortaya çıkan ekolojik kriz, ancak insanların çevreyi korumak üzere harekete geçmesiyle mümkündür. İnsan, çevre sorununu oluşturduğu gibi, ekolojik krizin aşılmasında da gene çözüm merkezi konumundadır.
Modern dönemde insanın kurdu olduğunu gösteren birçok olay yaşanmıştır. Dünya savaşları ve soykırımlar, insanın insana ne korkunç kötülükler yapacağını göstermektedir. İnsanın insanı yok etme yarışına girmesinden en büyük zararı çevre görmektedir. İnsan insanı yok ettikçe, çevre de insan hayatı için yaşanmaz hale gelmektedir. İnsan hayatı başta olmak üzere bütün canlıların yaşam hakkına saygı gösteren yeni bir bilinç durumunun insanın varoluşunun derinliklerinde oluşması gerekmektedir. Hayata saygı ilkesi, ekolojik krzin aşılmasında merkezi değer konumundadır. Hayata saygı ilkesi olmadan, çevre sorunlarıyla baş etmek mümkün değildir.
İnsan, bu dünyada yalnız ve başıboş yaşayan bir varlık değildir. İnsan, bu dünyada her istediği azgınlığı yapma imtiyazına da sahip değildir. İnsan, bu dünyada yalnız olmadığını, biyolojik çeşitliliği oluşturan canlılar alemiyle beraber olduğunu unutmamalıdır. Başka bir ifade ile insan, içinde yaşadığı çevreyi ve canlılar alemini merkeze alan bir yaklaşımla yaşamayı öğrenmelidir. İnsanın, çevreye ve canlılar alemine tahakküm etmek yerine, doğal çevre içindeki canlılarla yardımlaşarak öğrenme şeklinde bir olgunluk düzeyini yakalaması gerekmektedir. Çevre sorunlarının temelinde, insanın çevreyi umursamayarak çevre üzerinde hegemonya kurma çabası gelmektedir. İnsanlık, hegemonya merkezli yaklaşım yerine çevre merkezli ekosentrik yaklaşıma dayanan yeni bir ekolojik vicdana sahip olmalıdır. İnsan hayatı için ölçünün ekoloji olduğu, çevrenin insanın yaşamasını mümkün kılan evi olduğu gerçeğini, insanlık idrak etmelidir. Çevreyi kendi evi gibi görmeyen güçler, çevreyle beraber içindekileri de yok etmekte ve tahrip etmektedirler. Çevre tahrip edildiği sürece insan, kendisini onunla ilişkilendireceği ve kendisini onun içinde açıklayabileceği evinden mahrum olmaktadır. Modern insanın çevresizleşmesi, insanlığın en büyük krizini ouşturmaktadır.
Çevreye ve içindekilere kazanç, kâr ve yağma yaklaşımıyla bakan kişi grup, devlet ve yapılar tarafından dünyamız tüketilmekte ve yağmalanmaktadır. Dünyanın yaşamak için en uygun olduğu ev olduğu gerçeği yerine dünyanın satılan bir nesne olduğu saplantısıyla hareket edilmektedir. Tüketimperestlik ve materyalizm, dünyamızı bugün yok olmanın sınırına getirmiştirr. Dünyayı tüketmek yerine hayatı korumanın ve tabiatın maddi olanın ötesinde bir manevi özü olduğu gerçeğinin fark edilmesi ve içselleştirilmesi lazımdır. Tabiata ahlaki ve manevi bir ilişkiyla yaklaşılmalıdır. Ahlak ve maneviyat olmadan insanın, çevre konusunda kendisini manevi, sosyal ve ahlaki olarak geliştirmesi mümkün değldir. Ekolojik kriz karşısında insanlığın ekolojik bir ahlakla, vicdanla ve maneviyatla donanması gerekmektedir.
Ekolojik ahlak, vicdan ve maneviyat, insanın çevreye karşı sorumlu davranması gerektiğini söylemektedir. Çevreye zarar veren ve yıkan her türlü insani tutum ve davranış, ahlaksızlık olarak değerlendirilmektedir. Tabiat, insanın sömüreceği vey yok edeceği kölesi değildir. Allah, yeryüzünü insana ev olarak yaratmıştır. İnsan, evi olan dünyayı korumalıdır. Yeryüzü, Allah’ın insanlığa emanetidir. İnsanlığın, ekolojik emaneti korumayarak tahrip etmesi, başka bir ifadeyla çevreye ihanet etmesi, ekolojik kriz dediğimiz beka sorunuyla insanlığı yüzyüze getirmiştir. Acil bir şekilde insanlık, çevreye sahip olma ve hükmetme saplantısından kendisini kurtararak çevreye emanet olarak bakan vicdani ve ahlaki bir yolu keşfetmelidir.