Ekolojik duyarlılık: Doğayla ilişkimize bakmak
İnsanlık, ilerleme ve gelişme yerine gerileme, çöküş ve yozlaşma ile karşıyadır. Aklını kullanmayan, ahlaksızlığı hayat tarzı haline getiren ve adaletin içinin boşaldığı günümüzde, insanlığın çevreyle ve doğayla ilişkisi yıkıcı, sorumsuz, ilgisiz, nemelazımcı, ahlaksız ve aptal bir hale gelmiş durumdadır. Dünyamızın ve insanlığın en önemli sorunu, doğa ve çevreyle ilişkimizi, bağımızı ve bağlantımızı yeniden ele almak, sürdürülebilir ve hakkaniyetli bir şekilde hayata devam etmemiz için çevre ve doğa için neler yapacağımızı düşünmemiz, düşlememiz, duymamız ve davranmamız gerekmektedir.
Felsefenin, bilimin, ahlakın,
maneviyatın, siyasetin, ekonominin, diplomasinin, sosyolojinin ve psikolojinin
merkezinde çevre ve doğa yer almalıdır. Irkçılık, cinsiyetçilik, mezhepçilik,
fanatizm ve popüzlizm kirlerinin ve karanlıklarının dünyayı çölleştirdiği ve
çoraklaştırdığı bir ortamda, çevreyle ve doğayla yeniden nasıl ilişki
kuracağımız ve güçlü bağlarla bağlanacağımız yeni bir hayatı nasıl
gerçekleştireceğimiz sorusu çetin bir meydan okuma olarak önümüzde durmaktadır.
İnsanlık, putların
alacakaranlığında kaybolmuş durumdadır. Yüzyıllardır üretilen putlar,
tabular, kalıplar ve kilşeler, devam
ettirilmeye, konuşulmaya ve canlandırılmaya devam edilmektedir. Sürdürülen
putpperestlikle sürdürülebilir bir çevre oluşturulamaz. Çevre sorunu, detay,
dar ve marjinal bir sorun değildir. Çevre sorunu, insanlığın en hayati
sorunudur. Putlarından arınmış özgürleşen bir bilinçle çevreyi anlamak,
anlamlandırmak ve tecrübe etmek mümkündür.
Yüzyıllardır kurumsallaşmış,
kalıplaşmış ve klişeleşmiş inançlarımız, alışkanlıklarımız, değerlerimiz,
davranışlarımız, bugün yaşadığımız ekolojik krize dair hiçbir anlamlı çözüm
sunmamaktadır. Yaşadığımız ekolojik krize çözümler sunan yeni bir toplumsal
ilişkiler sistemine, siyaset paradigmasına, ekonomiye, felsefeye, bilime,
ahlaka, psikolojiye ve kişiliğe ihtiyaç vardır.
Doğayla yeniden ilişkilenmek,
ilgilenmek ve bağlanmak için, bireyin benliğini geliştirmeye ve kendisinin farkında
olmaya motive ve mobilize olması gerekmektedir. İnsanın kendini geliştirmesi ve
kendinin farkında olması, kendi içine gömülmesi ve kaybolması anlamına gelmesi
demek değildir. Kendisini geliştiren ve kendinin farkındalığını arttıran birey,
kendini açan, salan ve aşan insandir.
Ruhunu ve bedenini sürekli geliştiren ve yenileyen insan, kendi bireysel
sınırlarının ötesinde doğanın sınırsızlığında kendini yeniden
gerçekleştirebilir, keşfedebilir ve aşabilir. Doğaya doğru açılan kişiler
sayesinde, ekolojik bir maneviyat,
siyaset, ahlak, mimari, felsefe ve kişilik, ütopya olmaktan çıkıp gerçeğe
dönüşebilir. Ekolojik bireyin ve toplumun yokluğundan dolayı, ekonomide, siyasette ve kültürde ekolojiye
neredeyse hiçbir yer verilmemektedir.
Doğayla yeniden bağ kurmak ve
doğaya yeniden bağlanmak için hukuka, ahlaka, özgürlüğe, demokrasiye,
maneviyata, yeniliğe ihtiyaç vardır. Hukuksuz, özgürlüksüz, maneviyatsız,
demokrasisiz bir kalkınma, kalkınma değil yozlaşmadır. Kalkınma, makineler üretmek, yeni arabalara binmek,
doğal kaynakları çıkartıp tüketmek, doğanın
her tarafını betonlaştırmak, tarım alanlarını binalarla doldurmak, denizleri
kanallarla doldurmak, dağları geçitlerle geçmek değildir. Ekoloji, doğanın yapısını bozmadan hukuk, demokrasi,
özgürlük, barış, ahlak ve maneviyat çerçevesinde insanlaşmak, insan kalarak ve
olarak gelişmek ve kalkınmak demektir. İnsan olmaktan vazgeçme pahasına
gerçekleşen hukuksuz, özgürlüksüz ve akılsız kalkınma girişimleri, insanla
birlikte doğayıda yok etmektedir.
Sahte siyasi, ekonomik, kültürel, kimliksel amaçlara ve kurgulara
bağımlı olma, devri çoktan geçmiştir. Günümüzde doğaya bağlı olmayı ve bağlanmayı
açık, net ve objektif nihai amaç haline getiren bir arzuya, tutkuya, duyarlılığa, düşe, düşünceye ve duyguya
ihtiyaç vardır. Doğaya tutkuyla ve arzuyla bağlanmayı başardığımız takdirde
kendimize kozmosta anlamlı bir yer edinebilir,
evrende hayat sahibi bir ben olabiliriz. Otokrasinin ve bürokrasinin
çocukları, doğaya ilgi duymazlar, doğaya bağlanamazlar ve doğayla uyumlu
şekilde yaşayamazlar. İnsan, hayat, evren ve doğa gizemlerle, güzelliklerle ve
gelişmelerle doludur. Doğadaki ve hayattaki gelişmelere, gizemlere ve
güzelliklere akılla, bilgiyle, sanatla, felsefeyle, edebiyatla, ahlakla, şiirle
ve müzikle yeniden bağlanmak lazımdır. Doğaya yeniden bağlanmak için ihtiyaç
duyduğumuz, fakat yoksun olduğumuz şey ekolojik duyarlılıktır.