Ekolojik diktatörlük
Bilindiği gibi eski dünya düzenini aktif olarak yok etmeye başladılar. Bunu yaparken de kimseye bir şey kanıtlamak zorunda hissetmiyorlar.
Artık bundan böyle yeni dünyanın yandaşları var. İtaatkâr, uyumlu, uysal, dirençsiz, kalpsiz, ruhsuz, hissiz ve bilinçsiz…
İnsanları kozmopolitizmin sadık bir hizmetkârına dönüştürüyorlar.
Covid bahanesi ile tedarik zincirini kırmak, enerji ve mal arzını kesmek ve tüm toplumların hareketini mümkün olduğu kadar zorlaştırmak, engellemek, yasaklamak suretiyle mevcut dünya düzeninde ciddi bir yıkıma yol açtılar.
Gelinen noktada hayat pahalılığın zirve yaptığını görüyoruz.
Bir taraftan da özgür bir insan olarak değil, QR koduyla kendini doğrulatan birer nesnelere dönüştürülüyoruz.
Kendi gezegenimizde gölge efendilerin gözetimi ve kontrolü altında sürü psikolojisi ile hareket ederek gittikçe elektronik toplama kamplarına mahkûm edilmiş bir hayatın tutsakları haline getiriliyoruz.
BM ise salgın sonrası toparlanma ve iklim değişikliği ile mücadele, küresel çevrenin kurtarılması, ekonomilerin yeniden tasarlanması ve geleceğimizin yeniden hayal edilmesi için bize görülmemiş vaatlerde bulunuyor.
BM Genel Sekreteri António Guterres bir makalesinde bunun için neler yapmamız gerektiğini tek tek söylüyordu.
“İlk olarak 2050 yılına kadar karbon nötr olabilmek için gerçek bir küresel koalisyon inşa etmemiz gerekiyor” diyor. Ve elbette karbonu da ücretlendirmek gerekiyor.
“İklim Karantinaları” adlı yine bu köşede yayınlanan bir yazımda DSÖ ve BM tarafından yayınlanan bir rapordan bahsetmiştim. Bu raporda; İklim kısıtlaması adı altında, hükümetler özel araç kullanımını sınırlayacak, kırmızı et tüketimini yasaklayacak ve aşırı enerji tasarrufu önlemleri alırken, fosil yakıt şirketleri sondajı durdurmak zorunda kalacaklar diyordu.
Bugün size çok çarpıcı farklı bir rapordan bahsedeceğim.
İsviçreli bankacılar, insanlığın karbon nötrlüğüne ulaşması için kişisel tüketimin ne kadar azaltılması gerektiğine dair bir uzman raporu yayınladı. Şifre; “ortak geleceğimiz için!”
İsviçreli finans holdingi Credit Suisse'in “Emisyonlar Kişiselleştiğinde” başlıklı bir raporuna göre sıfır karbonlu güzel bir dünyada herkesin hayatı böyle olmalı diyor.
Nasıl olmalıymış bakalım;
Belge İngilizce olduğu için bazı yerlerini tercüme ederek yazıyorum;
Kırmızı et: Bunu unut gitsin, asla tadamayacaksın. Kanatlı et: Haftada iki kez. Her biri 100 gram. Her şeyden mahrum bırakıldığın gibi değil! Deniz ürünleri: Haftada iki kez ama 100 gram kadar! Hem göze hem mideye ziyafet!
Kırmızı etin bizim medyada bile daha şimdiden nasıl kötülendiğini görmüşsünüzdür.
Çikolata: 50 gram. Peynir: Haftada 25 gram. Süt: Sıfır.
Çay: Günde 4 defa çay içebilirsiniz! Çamaşır makinesi: Haftada 2 kez. Bulaşık makinesi: Haftada bir. Mikrodalga : 5 dakika boyunca günde 1 kez.
Benzin: Yılda sıfır kilometre. Şehirlerarası otobüs: Ayda iki kez kullanılabilir (yani bir yere bir kez gidip dönmek )Uçuş: Ekonomi sınıfında yılda bir kez.
İşte gelecekte bizi bekleyen rejim böyle bir şey!
Ne kadar gıda tüketeceğimize, hangi aralıklarla seyahat yapabileceğimize, evimizdeki ürünleri ne kadar süreyle kontrol edebileceğimize varana kadar hayatımızın her alanına kısıtlama getirecek olan bir dizi kararların alındığı yeni bir dünyaya eviriliyoruz.
Bugün ana akım medya aracılığıyla zihinleri uyuşturulan ve ciddi bir bilinç kayması yaşayan insanlar gündelik siyasi polemiklerle vakit harcarken arka planda mevcut dünya düzenine ve fıtratımıza format atılmak isteniyor.
Bunu “ekolojik adaleti” sağlamak için yapacaklarını söylüyorlar. Neydi Yeni Dünya Düzeni’nin sloganı? “Hiçbir şeye sahip olmayacaksın ve mutlu olacaksın!”