Ekmel beye neden destek vermeyeceğiz?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine zaman olarak az, siyaseten çok vakit varken en ilginç çıkış CHP-MHP cephesinden geldi kuşkusuz. Bir süredir çatı adayı görüşmeleri yapan, açıklamalar yapan muhalefetin seçimi -itiraf edelim- hepimiz için sürpriz oldu!
Çatı adayı çalışmaları çerçevesinde şimdiye kadar mevcut adayın isminin hiçbir şekilde geçmemiş olması, kulislerden bu yönde bilgi sızmaması kararın nasıl büyük bir gizlilik içerisinde alındığının işareti.
CHP ve MHP'nin çatı adayı olarak açıkladığı, BBP ve DP'nin de destek verdiği adaya yönelik tepkiler siyasi duruş noktasına göre değişiyor. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığına sıcak bakan CHP'lilere göre muhafazakar bir aday belirlenmekle AK Partili oyların bir kısmı buraya kayacağı gibi AK Parti içerisinde de büyük endişe ve panik havası hakimdir. Hatta bunlar, AK Parti adayının açıklanmamış olmasını dahi bu çerçevede yorumlayabilmektedirler.
Bu iddia sahiplerinin siyasette ya da basın sektöründe yer alan isimler olması söz konusu camianın tespit ve önermeleri, toplumu okuma ve analizleri hakkında bizlere yeterli malumat vermekte. Bunların yazdıkları ve konuştuklarıyla kendilerine yol haritası çizenleri düşününce bir an karamsarlığa kapılmamamız mümkün değil aslında!
Oysa AK Parti cephesine baktığımızda Eklemeddin İhsanoğlu'nun adaylığından dolayı, bırakınız tedirginlik halini, neredeyse sevinç dalgaları oluştuğunu görmek mümkün. Parti tabanı da dışarıdan ihraç edilmiş bir aday olarak gördüğü bu isme karşı gayet mesafeli ve önyargılı. Üstelik İhsanoğlu'nu, Kemal Derviş'in önerdiği iddiaları uçuşmaya, Aydın Doğan'ın da destekçi olduğu bilgileri yayılmaya başlayınca çatı adayı halk nezdinde iyice itibar kaybına uğradı.
MHP cephesinde İhsanoğlu'na karşı sergilenen sessizlik halinin geçici olup olmadığını ilerleyen zamanda anlayacak olsak da onun 1977'de Alparslan Türkeş'in danışmanlığını yapmış olmasını yeterli kriter ve referans olarak kabul edenler olduğu kesin.
Bir anda ülkenin en çok konuşulan isimleri arasına giren Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babasının CHP'nin ilk dönemlerinde ülkeyi terk edip Mısır'a göç etmek zorunda kalması kimse için sır değil. Eşinin başının açık olduğunu ise kızgın CHP'lileri yatıştırmaya çalışan, bunun üzerinden pr yapanlar sayesinde herkes öğrenmiş oldu.
CHP içerisinde Deniz Baykal, Fatma Nur Serter cephesinin verdiği sert tepkiler yumuşamaya başlamışken parti içerisinden yeni bir aday çıkarılmasına izin verilmeyeceği de kesinleşmiş görünüyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Yeni bir İslam anlayışına ihtiyacımız var" diyerek aslında neyi, nasıl bir değişimi kast ettiğini tam olarak anlamamış olsak da İhsanoğlu'nun adaylığını bir risk olarak değerlendirmesini de ilginç bulduk. Bir parti lideri olarak hangi sebep kendisini tabanıyla, vekilleriyle karşı karşıya getirecek bir risk alma durumunda bırakmış olabilirdi ki?!
Muhalefetin çatı adayını belirlerken ne tür bir denge oluşturmaya çalıştığı, nasıl yönlendirildiğine ilişkin bilgiler yavaş yavaş gündeme düşse de iki muhalefet partisinin kendi içerisinden bir aday çıkaramamış olmasının savunusunu yapmak zor. Ahmet Necdet Sezer tecrübemizden de biliriz ki siyasi tecrübesi olmayan insanların bu makamda başarılı bir profil çizmeleri pek de mümkün değildir. Tabii siyasi mühendislik ürünü olarak piyasaya sürülmüş, ısmarlama ve güdümlü kişiler için böyle bir profil oluşturmak ne kadar önemli ve anlamlıdır tartışılabilir!
Çatı adayın kimliği, ülkemizde siyasetin sola ve beyaz Türk'e mesafesini göstermesi açısından da önemli veriler taşıyor esasında. Kötü bir sol tecrübesi yaşadıktan sonra tek başına iktidara getirilmeyen sol, bugün bunu halk üzerinde bir illüzyon etkisi oluşturarak, belki de kimlik değişikliğine doğru evrilerek, aşmayı planlıyor.
Solun tüm halkçılık propagandasına rağmen halka karşı geliştirdiği üstenci dil ve kodların çoktan ifşa olması bu argümanlarla yola çıkanları daha temkinli hareket etmeye zorluyor. Nitekim bu ve benzeri birçok sebepten dolayı aday ilk açıklandığında aşırı tepki gösteren CHP'li siyasetçilerde dahi bir gevşeme ve kabullenmeden bahsedilebilir.
Her ne kadar CHP'nin muhafazakar kimlikli, din alanında kariyer yapmış birini aday göstermesi solun dönüşümü açısından sevindirici bir gelişme olarak kabul edilebilse de buradaki takiyyeyi görmemek mümkün değildir.
Dinci(şeriatçı) olmadığına Kılıçdaroğlu'nun kefil olması, eşinin başı açıklığı vurgulanarak köşkte başörtülü bir kadın görmeye hala tahammül edilemediğinin itiraf edilmesi bunun önemli ipuçlarından. Mısır'daki darbeye darbe diyememiş olması, başörtüsüne karşı olduğu iddia edilmesi, Ortadoğu'nun Batı zihniyetine sahip şablonist Müslüman intibaı uyandırması da cabası!
Keşke sol, halkın değerlerine gerçekten saygı duymayı başarmış olsaydı, takiyyeye ihtiyaç duymasaydı. Oysa buradaki samimiyetsizliği gören halk, işte sadece bu sebepten dolayı bile, Ekmel beyi desteklemeyecektir zaten diğer sebepleri zikretmeye ne hacet!
twitter.com/sabihadogann