Eğitimin İnsancasi
Eğitim konusu, kadim bir mesele olarak sürekli olarak gündemimizdedir. Eğitim meselesini sürekli olarak polemiklere ve tartışmalara konu etmemize rağmen, bu alanda bir türlü istediğimiz normalleşmeyi, gelişmeyi ve olgunlaşmayı göstermediğimizi söyleyebiliriz. Eğitim konusunu genelde iki durumda gündemde tutuyoruz. Birincsi LGS ve YKS gibi sınav sonuçları açıklandığında eğitim sorunlarımızı öğrencilerin aldığı performansları üzerinden konuşuyoruz. İkinci olarak okullar açıldığında eğitimin sorunlarını öğretmen maaşlarının yetersiziği, okulların eksikliklri ve eğitim harcamalarının yüksekliği gibi sorunları tartışarak gündemimizde tutuyoruz. Burada sorun, eğitim konusunda sistematik, sürekli ve geliştirici bir şekilde bir tartışma ve konuşma geleneğimizin olmayışından kaynaklanmaktadır. Eğitim konusu her zaman gündemimizde olması gereken, bu alanda yeniliklerin ve arayışların peşinde olmamız gereken açık bir alandır.
Eğitim, ciddi bir tecrübedir. Eğitim konusu, sululuğu ve hafifliği kaldırmaz. Eğitim şart! diyerek eğitimle dalga geçmeyi popularize eden her türlü ciddiyet, derinlik ve nitelikten yoksun söz, tutum ve davranış, eğitim konusunda yüzeyselleşmemize ve yapaylaşmamıza neden olmaktadır. Populizm, sadece siyasette ve ekonomide var olan bir hastalık değildir. Populizmin esas var olduğu ve tahrip ettiği alan eğitimdir. Eğitimin yüzeyselleşmesi ve yapaylaşması sonucu populizm, eğitimi bir cehalet, hamaset ve hamakat süreci haline getirmektedir. Eğitimde hiçbir şekilde populizme ihtiyaç yoktur. İhtiyaç duyduğumuz şey, eğitimin sahici anlamda insanileşmesidir. İnsani eğitim, bilgiyi, öğrenmeyi, aklı, düşünmeyi, gerçekçi olmayı, kavramayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve yenilenmeyi amaç edinen eğitimdir. Herkes için şart olan eğitim, populizmden uzak insani eğitimdir.
Eğitimin en önemli işlevi, kişinin bu dünyada nasıl yaşayacağının imkanlarını ve araçlarını öğrenmesini sağlamaktır. Eğitim, kişinin dünyayı anlamasına, dünyada neler olup bittiğinin tam olarak kavramasını sağlamalıdır. Dünyadaki ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, dini, ticari, diplomatik sanatsal, stratejik, iletişimsel gelişmelerin ne olduğunun çok yönlü anlaşılmasına ihtiyaç vardır. Eğitim, kişinin dünya ölçeğinde düşünmesini, davranmasını ve yaşamasını sağlayan bir süreçtir. Kişiyi dünyadan soyutlayan ve tek bir mekana-zamana hapseden eğitim uygulamasının, aslında bir eğitim değil, köreltme ve köleleştirme olduğu açktır. Kişinin dünyaya bakan sahici anlamda dünyalı olmasını sağlayan bir eğitim pratiği, kişinin tam işlevselliğe sahip bir şekilde kendini gerçekleştirmesine katkı sağlayabilir. Kişinin sanat, felsefe, ahlak, din ve bilim alanları başta olmak üzere insani tecrübe alanlarında işlevselliğini körelten ve çürüten süreçler, eğitimin kendisiyle beraber insanı da ortadan kaldırmaktadır. Eğitim adına yapılan pratiklerin insanı var etmekten ziyade yok edip etmediğinin ciddi bir şekilde konuşulması ve tartışılması gerekmektedir.
Eğitim, sadece kişinin test sınavlarındaki başarısızlıkları veya öğretmenlerin yetersizliği üzerinden değerlendirilemez. Birey için uygun olan eğitim biçiminin ve muhtevasının ne olduğu sorusu sürekli olarak gündemde tutulmalı ve tartışılmalıdır. Her birey, biricik olduğu için, onun tecrübe edeceği eğitim süreçleri de biricik olmalıdır. Kişinin kendisi eğitimin formunun ve muhtevasının belirlenmesinde maksimum düzeyde belirleyici olmalı ve katkı sunmalıdır. Eğitim alanındaki başarısızlıklarımızın ve hayal kırıklıklarımızın temelinde, anlayışıyla dayatılan eğitim uygulamaları bulunmaktadır. Kişinin kendisi için kendisine uygun eğitim pratiklerinden hangilerini uygun görüp görmediği konusunda söz sahibi olmalıdır. Başka bir ifade ile kişi, eğitim alanında kendi kaderini kendisi tayin etmelidir.
Eğitim, bilme, öğrenme ve yapma tecrübelerinden oluşmaktadır. Eğitimin verimsiz ve yıkıcı inançlarla işlevsizleştirilmesi kişiyi her açıdan zehirlemektedir. Bilmeyi, öğrenmeyi, sormayı ve yapmayı iptal edip eğitimin otorite görülen kişilerin söylediklerinin inanç olarak benimsetildiği bir sürece indirgenmesi, eğitimdeki yozlaşmanın temelini oluşturmaktadır. Eğitimi başkalarının bizim için inşa ettiği hapishaneler olarak tecrübe edersek, her türlü hayalkırıklığını, başarısızlığı ve mutsuzluğu yaşamamız kaçınılmaz olmaktadır. Geçmişe takılmadan ve saplanmadan bugüne ve geleceğe odaklanan, kişinin söz sahibi olduğu, öğrenilecek şeylerin form ve muhtevasının belirlenmesinde kişinin katkı sunduğu insanca bir eğitim, bugünün ve yarının en önemli ihtiyacıdır.