Eğitimin felsefesi, felsefenin eğitimi
Eğitim sistemi, din, felsefe, ahlâk ve bilimin inşa ettiği bir alandır. Eğitim üzerinde düşünürken bahsi geçen sahaların katkılarını unutmamak gerekmektedir. Zira düşünmek bir açıdan konuşmaktır. Konuşmayı gerçekleştiren kelimelerdir. Bu kelimelerin sayısı arttıkça düşünme kapasitesi genişleyecektir. Konuşmayı sınırlı sayıda kelimelerle gerçekleştirenlerin düşünce dünyaları da o nispette sınırlı ve dar kapsamlı olacaktır.
Konuşmasını iyi bilmeyen gençler, düşünmeye faaliyetinde geniş bir bakış açısına sahip olamayacaklardır. Dilini yeterince konuşamayanlar, Nurettin Topçu’ya göre, ruhbilim ve felsefeyi anlamakta zorlanırlar. Zira ruhbilim ve felsefe, ancak anlaşılarak okutulmalı ve öğretilmelidir.
Ruhbilim ve felsefe gibi ahlâk bilgisi de önem arz etmektedir. Ahlâk problemleri, ele alınırken eleştirel bakışla ve tartışarak sorunların çözümü ve tahlili yapılmalıdır. Bununla birlikte ahlâk bilgisi, bütün derslerin içeriğinde yer bulmalıdır.
Örneğin ahlâkın ekonomi ile ilişkisi bu çerçevede ele alınmalıdır. Ahlâk dersi, maarif sisteminde yer bulurken, Topçu nezdinde, ekonomi dersi de lisede öğrenciye öğretilmelidir. Filozofumuz fizikten ahlâka doğru bir yükselişin köklerinde ekonominin varlığına dikkat çekmektedir:
‘Her Rönesans hareketinde olduğu gibi, lise öğretiminde de fizikten ahlâka doğru cesaretle yükselelim. Ekonomi dünyasında bile düzen varlığının, zamanımızın pek güzel ortaya koyduğu gibi, ancak ahlâk sayesinde kabil olduğunu unutmayalım. Ekonomi de ahlak gibi her lise talebesinin anlayacağı dille öğretilmeye elverişlidir. Ekonomi ahlâkın yoldaşıdır.’ (N. Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, 124-128)
Dine gelince, Topçu’ya göre, hiçbir dönem dinin varlığını yok edemez. Çünkü din ve inanç, insanla vardır ve her devir varlığını devam ettirecektir. Din eğitimi ise, daha çok dikkat isteyen hayatî öneme sahip bir mevzudur. İlimsiz, metotsuz bir din dersi eğitimi mümkün değildir. Nitekim ilimsiz, metotsuz ve sistemsiz bir ders eğitimi ruhlara selamet getirmez. Bundan dolayı öncelikle din eğitiminin zorunlu olarak okutulan bir ders olması gerekmektedir. Bu açıdan Topçu, din dersinin kültür dersine dönüşmemesi için ikazlarda bulunur.
Tek parti döneminde dinî hakikatlerin kaynağı ve temeli olan felsefe derslerinden ruh ve Allah konularının çıkarılması büyük kayıplara yol açmıştır. Nurettin Topçu bu durumu şöyle anlatır: ‘Allah’ı, O’na götürecek diye de ruhu felsefe tedrisatından dışarı atanlar, dinî hakikatlerin temelini kurutmak istemişlerdir. Bunlar dünyanın hiçbir felsefe okutan müessesesinde yapılmayan suikastı yaptılar.’
Din ve ahlâk eğitimi, bir ülkenin bugünü ve geleceği için hayatî öneme sahip bir mevzudur. Nurettin Topçu için çağın ıstırabı irade ve iman hastalığıdır.
İnsanı bir makine gibi düşünen anlayışlar ve zihniyetler, mektebi de bir atölye ve laboratuvara dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Böylece insan varlığı başka mecralara yöneltilmek istenmektedir.
Medeniyetler kuran insanoğlu, manevî güçlerin hayata etkin bir şekilde hâkim olmasının mücadelesini vermiştir. Madde üzerine bina edilen ve gücü öne çıkaran uygarlıklar yıkılmayla karşı karşıya kalmışlardır. Ahlâkın, teknik güce, makinaya feda edilmesi sonucunda insanlığın kadîm değerleri yok olmuştur. Zulüm ve baskı, teknik ve makine gücüyle sıradanlaştırılmıştır.
Ahlâkı teminat altına alan kültürdür. Gücü ve kuvvete dayanan emperyalizm ise millî kültürü yok etmenin yöntemlerini geliştirmeye çalışmaktadır. Maarifin temeli oluşturan kültür, millî ve yerlî olma özelliğini yitirince, yeni nesil ve gençlik büyük bir açmazın içine düşmektedir.
Eğitim sistemi de bilerek veya bilmeyerek fiziği, yani maddeyi, ahlâka önceleyerek gençliğimizi rotasız ve pusulasız bırakmaktadır. Nitekim Topçu bu hususu şu şekilde ifade etmektedir: ‘Amerikan kültür ve zihniyeti, İslâm ruh ve ahlâkını büyük ve ebedî eserlerine musallat olmuştur. Yarım ilim ve yarım ahlâk felaket getirebilir.’
İlim, ahlâk, felsefe ve din birbiriyle bir karşıtlık içinde değildir. Manevî yükselişi gerçekleştirecek bu yüce sahalardır. İşte bu noktada filozofumuzun asıl gayemizi ve davamızı hatırlatması önemlidir. Davamız, hakikatin kurtulması, yaşantımıza hâkim olup yön vermesidir.
Hakikati anlatan ve arayıcısı olmamızı sağlayacak olan maarifimizdir. Hakikat insanı olmak için maddî kültür ve manevî kültür gereklidir. Üstat Topçu’nun ifadesiyle ‘Bizim için madde ihtiyaç, mana iktidardır.’ (TMD, 132-138)
Maddeyi yüceltmeyi ana hedef ve amaç olarak belirleyen pozitif bilim tapılacak kutsal bir inek gibi görülmemelidir. Din ve ahlâk üzerine temellendirilen eğitim sistemi, madde ve manayı birbirinden koparmayarak iman ve iradenin hayatın bütün alanlarına yansımasını gerçekleştirecektir.