Eğitimin amacı becerikli piskopatlar mı yetiştirmek
Bugünlerde bazı kesimden aileler yoğun bir telaşın içerisinde. Çoğunluk aileler için bu telaşın zerresi bile yok. Hayatı rutin görüyorlar ve basit yaşıyorlar. Bu önemsemediklerinden değil. Sırtlarındaki hayatın yükünü nasıl taşıyacaklarının derdindeler.
Malum okullar açıldı. Bazı kesimden dediğim aileler yarış halindeler. Neyle yarışıyorlar veya neyi yarıştırıyorlar dersiniz?
Çocuklarına güya daha iyi eğitim için özel okul, kolej seçimi için yarışıyorlar. Bu seçimden sonra da çocuklarını yarıştıracaklar. O sınavdan bu sınava koşturacaklar…
“Bilgisayarı en iyi benim çocuğum kullanıyor. Vallahi daha bu yaşta bizimkisi Stive Jobs’a taş çıkartıyor” diye övünmeleri bir yana bırakında şuna kulak verin…
Teknolojinin ana vatanı Silikon Vadisi’nin göbeğinde E-Bay, Google, Apple, Yahoo ve Hewlett-Packard gibi teknoloji devlerinin çocuklarını göndermeyi tercih ettikleri bir okul, kendini teknolojiden tamamen arındırmayı seçiyor. Bu okul, Waldorf School of the Peninsula.
Bu okulda hiç teknoloji yok. Karatahtalar, tebeşirler, kağıt ve kalem var. Örgü ve dikiş iğneleri ve bazen de çamur var. Bunun dışında bolca oyun odaklı öğrenme ve hikâye anlatma var.
Neden?
Duygusal zekâsı gelişmiş çocuklar hayatta daha başarılı oluyorlar da ondan. Problem çözme, etkin iletişimleri ve yetenekleri daha gelişmiş oluyor.
Bugünkü eğitim sistemi robotlaştırıyor desem abartmış olmam. Tek tip, duygusuz, iletişimden yoksun bir nesil ortaya çıkıyor. Kafası karışmış nesiller üretiyor. Ne doğru dürüst kendi kimliğinde ne de doğru dürüst özendiği kimliği temsil ediyor.
Geleneksel eğitim sistemimizin daha başarılı ve daha önemli olduğunu söylemeliyim. Bilgisayardan, tabletten çok hayata ve kitaba dokunmak lazım…
Diğer taraftan hayatı rutin yaşayan aileler önceki senelerde olduğu gibi sıradan bir gün gibi çocuklarını okula gönderdiler. Falanca filanca okula gitsinler derdinde değiller. Tek düşündükleri hayat mücadelesinden galip çıkmak…
Onların istedikleri çocuklarının vatana millete hayırlı evlat olsunlar yeter. Böyle düşünen bir aileden gelmeyim. Rahmetli babamın beni İmam Hatip Okuluna yazdırırken, “Senden isteğim şu; dinini, imanını ve vatanını canından evla bil evlat. Hiçbir işinde Allah’ı unutma, onun adıyla oku…” nasihati önemliydi.
Bugün, çağın gerekliliğine uygun bir eğitimi öncelediğimiz kadar maneviyatla, kültürle, kadim değerlerle donanımlı yüksek hedefler göstermede ne kadar başarılıyız?
Geçmişte Hiroşima’ya, Bosna, Irak, Afganistan ve bugün Yemen, Suriye iyi eğitim almış ve yetiştirilmiş pilotlarla vuruldu. İyi yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, iyi yetişmiş hemşirelerin vurduğu zehirli iğnelerle ölen bebekler becerikli psikopatlardan bize kalan unutulmaz acılar!
Eğitim sistemi, çocuklarımızın daha fazla insan olması için yardımcı olmalıdır.
Üstat Necip Fazıl’ın arzuladığı, "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...
"Mukaddes emaneti ne yaptınız? " diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...
Benim olmadığım yerde kimse yoktur! " duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik…”
Ekmeksiz, evsiz barksız kalabiliriz ama Allah’ hamd etme makamından yoksun kalamayız. Anadolu büyüklüğünde dava taşını, memleket ve millet davası taşını gediğine koyacak nesiller için çok çaba göstermeliyiz.
Bugünkü eğitim sistemimiz, insanımızın kabuğunu kırmasını, geniş açıdan bakmasını ve uçmasını engellemektedir. Buna rağmen kafese hapsedilen kartal uçmak için kafesi zorlamaktadır
Bir insanın değeri maddeyle, mesleğiyle, rütbesiyle değil, insanlığıyla ve insanlığa verdikleriyle ölçülmeli…
Siz, siz olun veren el olan, insan olan nesiller için çabalayın...