Eğitimde şiddete hayır!
Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen Hoca’yı hatırladınız mı? Öğrencisi tarafından pompalı tüfekle oracıkta öldürülmüştü. İşini merhametle yapan, dürüst, ahlaklı bir öğretmenimizdi.
Necmettin Kuyucu hocamız da yine öğrencisi tarafından defalarca bıçaklanarak oracıkta öldürüldü. Üç günlük uzaklaştırma cezasına verilen cevaptı bu!
İbrahim Oktugan Hoca da öğrencisi tarafından silahlı saldırıya uğradı ve o da maalesef aramızdan ayrıldı. Allah hepsine rahmet eylesin.
Elini kolunu sallayarak okula rahatlıkla girip öğretmenlerimizi yumruklayan ve bıçak çeken veliler, silahla okula gelip öğretmenlerini öldüren öğrenciler…
Nereden baksanız vahim, nereden baksanız hazin hadiseler bunlar.
Ayhan Kökmen Hoca şehit edildiğinde cenazesine hiçbir yetkili katılmamıştı, MEB dört gün sonra taziye yayınladı, medyanın gündemi ise bambaşkaydı.
Hep görmezden gelindiler. Ne siyasetçisi sahip çıktı ne bakanı, ne medyası ne de sivil toplum örgütleri…
Ve bu cinayetler ve şiddet olayları o kadar çok arttı ki artık kimse görmezden gelemiyor. Öğretmen sendikaları geçenlerde bir günlük iş bırakma eylemi düzenledi.
Medya olaya kayıtsız kalamadı. Yetkililer bir bir açıklama yayınlamaya başladılar.
Peki, öğretmenlerimiz ne istiyor?
Öncelikle şiddet yasasının çıkarılmasını ve okullarda profesyonel güvenlik görevlisi istiyorlar. Zira okullarda güvenlik görevlisi yok. Bahçe giriş kapısında asgari ücretle tutulan bir bekçi ne yapabilir ki?
Bırakın onu okulun giriş kapısı önünde küçücük çocuklara nöbet tutturuluyor ve kimse bundan rahatsız değil!
Okul koridorlarında ise güvenliği nöbetçi öğretmenler sağlamak zorunda! Düşünebiliyor musunuz? Şiddete maruz kalan öğretmen aynı zamanda koridorda huzur ve güvenliği sağlamak için vazifelendiriliyor ve bu da neredeyse kutsal bir vazife olarak görülüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tam da bu noktada öğretmenlere ve diğer eğitim çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi süratle hayata geçireceklerini belirtti.
Diğer taraftan CİMER’in öğretmen şikâyet hattına dönmesi gibi bir garabetle karşı karşıyayız.
Bir öğretmen arkadaşım anlatmıştı. Derste önemli bir konuyu anlatabilmek ve bu doğrultuda sınıfına hâkim olabilmek için sadece sesini yükselterek öğrencilerinin derse odaklanmasını sağlamak istediği için hakkında CİMER’e şikâyet edilmişti.
Velileri ve öğrencileri dokunulmaz kılarak öğretmenlerini ortada çaresiz bırakan bu sistemi daha fazla sürdüremeyiz. Zira iş çığırından çıkmak üzere.
Velilerin önüne atılan, okulda savunmasız bırakılan, nöbet tutturulan, nöbetinde yaşanan her türlü hadiseden sorumlu tutulan, sınavda gözetmen, seçimde sandık başkanı, evde anne-baba, okulda öğretmen, temizlikçi, güvenlik memuru, veznedar vs. vazifelerinin tümünü birden yapan, kendine ayıracak zamanı bile zor bulan bu kıymetli, fedakâr insanları artık görmeliyiz.
İşin bir de eğitim boyutu var. Yıllardır dile getiririm; bu toprakların ruhuna aykırı tesis edilen eğitim, bireyin içsel dünyasını tahrip etti. İnsanın kendini bilme, insanlığını gerçekleştirme kanallarını da tıkadı.
Buna dışarıdan ilave edilen sistematik saldırıları/operasyonları da eklersek meselenin ne kadar vahim olduğunu belki daha iyi anlarız. Düşünün, öğretmenini tüfekle öldüren bir öğrenci; “pişman değilim yine yapardım” diyebiliyor!
Oysa eğitim kurumları derinlikli, şahsiyet sahibi, merhametli ve en önemlisi de insana kıymet veren buraya ait özgün merkezler olmalıdır. Tüm mesaimizi buraya harcamalıyız.
Eğitim ve öğretmen meselesi çok mühim. Unutmayınız, bir millet ancak okuluyla, öğretmeniyle millet olur. Öğretmeni çökertirseniz millet çöker.