Dolar (USD)
35.12
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2955.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Eğitimde otoritenin dönüşümü

Öncelikle yanlış anlamaları önlemek maksadıyla burada “otorite” kavramını etkili olma anlamında içeriklendirdiğimi ve otoriterlikten çok farklı bir bağlamda kullandığımı belirtmeliyim.

Pandemi sebebiyle uzaktan eğitimin yoğun olarak uygulandığı bir zaman dilimindeyiz. Fakat pandemiden bağımsız olarak sürekli sorduğum sorulardan birisi şudur; “acaba belirli bir hedefe yönlendirdiğimiz öğrencilerimizin üzerinde en etkili olan hangisidir? Okulun, çevrenin, arkadaşların, televizyonun, internetin öğrenciler üzerindeki etkilerinin yüzdelikleri nasıl sıralanabilir?”

Elimde sunabileceğim bir veri olmamakla birlikte gözlemlerime dayanarak bunlar arasında sıralama yapmam gerekirse, ilk sıraya interneti ikinci sıraya da televizyonu yerleştiriyorum. Okul eğitimdeki etkinlik açısından gerçekte çok önem taşımakla birlikte teknoloji ile birlikte insanların uluslararası düzeyde kültürel etkileşime girmesiyle eğilimlerin değişmesi söz konusu ve öğrenciyi şekillendirme bağlamında sanal alem en etkin enstrüman haline gelmiştir.

Bu bir yandan çok daha geniş bir çevre ile etkileşim anlamında olumlu nitelikler taşısa da, öğrencinin kendi ailesi ve çevresinden başlayarak sağlam inşasının olmadığı durumlarda bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Birincisi, çeşitlilik gibi görünmekle birlikte egemen kültürün bilgi kaynağı olmasından mülhem insanların yaratımı. İkincisi de, kültürel donanım ve kendi coğrafyasına değme anlamında taşıdığı handikaplar vardır. Dikkat ediyor musunuz bilmiyorum ancak giderek konuşma biçimleri, hayat tarzları ve talepleri birbirine benzeşen bir nesil oluşmuş durumda. Dolayısıyla bu bağlamda bir otorite değişimini gözlemlemekteyiz.

Özellikle bugünlerde uzaktan eğitimin farklı boyutları tartışılırken, belki bir adım daha geri giderek bu otorite değişimine dikkat çekmeliyiz. Çoğunlukla eğitimle ilgili tartışmalarda ortaya çıkan tema eğitimin sosyal mobilizasyonla ilgili işlevi; dolayısıyla çocuklarımız daha çok test çözüp puan alsın tartışması.

Teknolojik değişimlerle birlikte geleneksel otoritelerin değiştiğini de bu bağlamda artık daha net görmekteyiz. Artık baba, öğretmen, hoca gibi geleneksel otorite tiplerinin işlevi oldukça zayıflamıştır. Yakın zamana kadar çocuk üzerinde hayat bilgisi ve tecrübesiyle bir “bilgelik” işlevi gören baba ve dede gibi kategoriler kendilerine hayat için gönderme yapılmayan kişilere dönüştüler. Babalarından bilgisayarı ve teknolojik aygıtları daha iyi kullanan yeni nesiller, bu çeperler içinde artık baba-çocuk arasındaki otoriteyi tersine çevirmiş bulunmaktadırlar. Bu hayatın bilgisi, tecrübe, din ve gelenek gibi birikimlerin de aynı zamanda geçersizleştikleri bir durumu ifade etmektedir.

Geçen yazımda eğitimin temel hedeflerinden birisinin de hayatı öğretmek olduğunu belirtmiştim. Teknoloji ve imkanların gelişimiyle çocukların her şeyi hazır buldukları bir ortam onların hayat konusundaki yeteneklerini kaybetmelerine sebep olmaktadır. Dolayısıyla aksi bir durumda nasıl hayatlarını idame ettirecekleri onlara öğretilmemektedir. Belki baba ve dedeyi otorite olarak değerli kılan nokta burasıdır. İnternet ve telefon olmayınca krize giren insanların sayısının çoğalmasından bahsediyorum. Dikkat ederseniz ebeveynlerini “sponsor”, çocuklarını “efendi”siymiş gibi algıladığı anlaşılan vakıa ve haberler giderek artmaktadır.

Aynı şekilde öğretmenlerin de öğrenciler üzerindeki etkinliğinin sınırlı olduğunu ve eskisi gibi bir otoriteyi ifade etmediğini gözlemlemekteyim. Eskisinden farklı olarak öğretmen “ders anlatma” makinasına dönüştürülerek öğrenciler üzerindeki bir yandan pozitif ruhsal ve değersel etkileri, diğer yandan öğrencinin negatif davranışlarını pozitife çevirecek sosyal kontrol işlevi zayıflamıştır.

Nihayetinde dünya değişiyor diyebilirsiniz. Fakat dünyanın gidişatı “hayat bilgisi”nin ne kadar önemli olduğunu gösterdi.