Dolar (USD)
34.52
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
2963.01
BIST 100
9146.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Eylül 2024

Eğitim yaşamsal önemde bir sistemdir

İnsanlık tarihi ile eşdeğer olan eğitim sürecinde teknik olarak günümüze benzer bir eğitim sisteminden söz etmek mümkün olmasa da tarih boyunca özellikle toplumların devamı açısından eğitim yaşamsal önemde görülmüş, toplumların geleceğini güvence altına almak amacıyla, o toplumun kültürel, politik, ekonomik özelliklerini benimsemiş ve uygulayabilen yeni kuşakların yetiştirilmesinde eğitim önemli işlevler görmüştür.

Bilim ve sanatta gelişim süreci, küresel dengeler, uluslararası ilişkiler, hak ve özgürlükler, adalet, eşitlik, enerji, ticaret, çevre, tarım, insanlığın geleceği gibi tüm insanları ilgilendiren hususlarda dünyadaki tüm mevcut yapılanmalarda ciddi sorunlar var.

Yeni dengeler, yeni siyaset biçimleri, yeni değerler, yeniden yapılanma arayışları söz konusu.

Bilginin durağan olmayan hızlı, statik ve sürekli gelişmişliği karşısında yapı ve kurumsal sürekliliğin durağan oluşu eğitimin evrensel taleplerini artık karşılayamamaktadır.

Tarih nasıl tüm insanlığın etkide bulunduğu bir olguysa eğitim, kültür, teknoloji gibi insana dair olan her şey de tüm insanlığın ortak bir ürünüdür.

İnsanlık tarihindeki her gelişme ve ilerleme bir birikimin sonucudur. Bir anda gerçekleştiği kabul edilen her olay yine belirli bir zihinsel, duygusal ve eğitimsel gelişmişlik düzeyi gerektirmektedir.

Aristo’dan sonra kendisine “muallim-i sani” yani ikinci öğretmen denilen Farabi, “Eğitimin amacı mutluluğu bulmak ve bireyi topluma yararlı hale getirmektir.’’ derken öğretim ve eğitim kavramlarını ayrıştırmış, öğretimi kuramsal erdemler oluşturmak, eğitimi ise ahlaki erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemi şeklinde kurumsal ve yapısal bir sistemi işaret etmiştir.

Türkiye’nin aydınları, akademisyenleri, medyası, sivil toplum kuruluşları ve tüm kesimleriyle eğitimin teori ve pratiğindeki işleyişinde bir mutabakat zeminine ihtiyacı var. Bir bütünlük içinde atılması gereken adımlara ihtiyacı var. Millet adına yürütülecek ve toplumun sesi olacak bir yaklaşımla demokrasi ve hukuk ekseninde olduğu gibi eğitimde de bir yeniden yapılanma süreci yaşamamız gerekiyor.

Örneğin;

Geçmişte Bilginin değişmezliği ve kesinliği söz konusu iken bugün bilginin değişkenliği kabul edilmelidir.

Geçmişte öğrenme sadece bilginin aktarılması ile gerçekleşirken bugün öğrenme aktif katılımla gerçekleşmelidir.

Geçmişte akıllı, üstün zekâlı, rasyonel, elit bireyler yetiştirme amacı güdülürken bugün tüm bireyleri, kapasiteleri ölçüsünde geliştirme, herkesin öğrenebileceğine olan inanç söz konusu olmalıdır.

Geçmişte katı disiplin, dayak ve cezalandırma esas iken bugün fiziksel ve psikolojik şiddetin olmadığı eğitimde demokrasinin esas olduğu gerçeği bilimsel olarak kabul edilmelidir.

Geçmişte eğitim sadece yaşama hazırlık süreci olarak görülürken bugün eğitimin yaşamın bir parçası ve yaşamla iç içe olduğu gerçeği kabul edilmelidir.

Geçmişte konu ve öğretmen merkezli anlayış, içerik öğesi ağırlıklı program ağırlıkta iken bugün öğrencinin bireysel gelişimi ve sorun çözme kapasitesinin geliştirilmesi esas alınmalıdır.

Değerler, toplumu oluşturan bireylerin hayata bakışını yansıtmaktadır. Geleceğe emin adımlarla yürümek ve erdemli bir nesil yetiştirmek için değerler eğitiminin tesadüflere bırakılmadan planlı ve programlı bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Öğretimdeki ayrışımlarla eğitim anlayışı ve uygulamalarında geçerli sabit yaklaşımlar analiz edilip uygulama alanları yaratılmalıdır.

Türkiye’nin arzulanan seviyeye yükselebilmesi, küresel bir aktör olabilmesi ve güç dengelerini kendi lehine çevirebilmesi ancak eğitimle ilgili yapısal sorunlarını aşmakla mümkündür.

Bir sıçrama noktasının eşiğinde durduğumuzu ve bu süreçte atılacak doğru adımların Türkiye’yi taşıyacağı ufukları mutlaka hesaba katmalıyız.

Tüm ülke olarak el birliği ile eğitim seferberliği şeklinde her türlü hak, eşitlik ve bilimsel talebin önündeki geçmişten kalan yapısal/bürokratik engeller kaldırılmalı ve böylelikle tüm insanlarımızın sahip olduğu potansiyeli ülkemizin geliştirilmesi yolunda kullanabilmesinin önü açılmalıdır.