Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Eğitim ve Yangın

Cennet gibi vatanımız ağır imtihanlardan geçiyor. Musibetin zeminden ve semadan geleni, sel felaketi veya yangın her biri ayrı bir trajedidir. İster kasti çıkarılsın ister ihmal olsun varlık için en büyük bir hukuksuzluk, canlılar için çok büyük bir vebal ve trajedidir bu. İnsan olan her insan bu trajediyi en derin hislerine kadar yaşar.

Bütün bunlardan daha trajik bir derdimiz var. Ülkemin 100 yıllık eğitim sistemi ve semeresidir bunlardan daha büyük olan yangın. Her yüreği dağlayan bu yangını söndürecek kalitede insan yetiştirme yerine yangını daha da alevlendirecek niteliksiz insan güruhu yetiştirmiş bu sistem.

Ülkenin inci kıyılarındaki yeşillikler ve içindeki canlılar ateşler içinde yanarken insan yosması ve bozması gibi görünen, isminin önünde türlü türlü etiketler bulunan, ekran ve gazetelerde boy gösteren nice ehliyetsizler yangını daha da körüklüyorlar. Bunca yerlerdeki ateşin tek tanım aralığı yangını söndürmek ve değişmezi karınca dahi olsa oraya su taşımak iken ekranlar ne yazık ki yangına körükle gidiyorlar.

Allah rahmet eylesin Doğan Cüceloğlu yıllar önce “Ben Amerika’da bir cahil ile 5 dakika bir yerde kalamam. 1 dolar için beni keser. Ama eğitimli birisi ile yıllarca beraber kalabilirim. Çünkü onun bütün o vahşiliği eğitimle alınmıştır. Lakin ülkeme geldiğim zaman aynı şeyi söyleyemem, tam tersini düşünürüm hatta. Ben ülkemde cahil gibi görünen ama erdem ve iyilik sahibi olan okumamışlarla bir ömür aynı yerde kalabilirim fakat eğitimli gibi görünen, kendini şehirli, entelektüel ve burjuvazi bilen hem de isminin önünde türlü türlü etiketler bulunanlarla aynı yerde uzun süreli kalamam. Çünkü eğitimli olanın benim ülkemde zihniyeti eğitimli olmayandan çok daha tehlikeli ve yakıcıdır” anlamında bir değerlendirmede bulunmuştu.

Bu yangın neticesinde aynı şeyi bir kez daha yaşadık. Muğla’da veya Aydın’da bir işçi patronuna düğün davetiyesini götürünce şunu söyler. “Efendim her ne kadar bir ömürdür beklediğim evladımın düğünü için vakit gelmişse de bu yangından dolayı düğünü ertelemek ve işe kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Bu yangın benim yüreğimi yakıyor. Ben düğün yapamam, çalgı çalıp oynayamam. Bunca orman, bunca canlı yanarken ben nasıl düğün yaparım” demiş ve gözyaşı ile davetiyeleri bırakıp gitmiş.

Yine bağı ve içindekileri yanan, hayatındaki tek sermayesi ve bütün dünyalığı kül olan Ayşe teyze, komşularının daha az zarar görmesi için sanki mahşer meydanındaki telaşla kendini bir o tarafa bir bu tarafa vururken “Allah'ım Allah'ım yardım eyle bizlere ve bu canlılara. Aciziz. Ateşe karşı sadece sana sığınırız. Hem Devletimize yardım et. Milletimize de merhamet. Bu yangınlar benim canıma bedel sönecekse canım vatanıma feda olsun” feryad ve gözyaşlarıyla ağıt yakıyordu...

Yakın tarihimizin emarı çekilse en kusurlu ve ölü tarafımızın eğitimimiz olduğu hayati gerçek olarak her vicdanı sızlatacaktır. Değerlerden yoksun, medeniyet tasavvurundan mahrum, geçmiş ile geleceği birleştirecek bir inşadan uzak ve insanı merkeze almaktan çok sistemi korumaya dönük bir eğitim sisteminin yüzyıllık çıktıları; ayrık otları ve çalılıklar korusu kümelenmeler gibi geliyor bana.

Tarihte varlığı çokluğun yaşatılmasıyla iz bırakmış bir eğitimden tek tipleştirmeye ve varlıkları yok saymaya evrilen bu yüz yıllık eğitim, ne yazık ki en acıklı ve aciz durumlarda dahi kendi sistemsel varlığını korumaya dönük bir aymazlığı ve cehaleti gösteriyor.

Üreterek paylaşmak yerine tüketerek kendine yontmayı, insanı yaşatmanın toplam kaliteyi artıracağı evrensel düşüncesi yerine sistemi ve sistemi tıkayan şahısları korumanın tek doğru olarak algılandığı bu eğitim sistemi sadece abartılı benlikleri daha da abartıyor diğerlerini de yok sayıyor.

Maatteessüf hem ekranlarda hem haberlerde bu ülkenin eğitimli ve kültürlü insanları arasında azımsanmayacak derecede bir güruh, yangını siyasi iktidarına ve düşüncesine çıkar yapacak kadar zihniyeti çürümüş ve 100 yıllık eğitimin bozuk çıktıları olarak varlıklarını göstermişlerdir.

Yüreğim çok acıdı ülkem adına. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük iyiliğin tekrar eğitimden başlaması gerektiği ve 100 yıllık eğitimin sil baştan yeniden yapılandırılması lüzumu bir kez daha farz oldu.

Ve kontrol edilemeyen değişkenlerin dolaştığı sokakların tanım aralığının doğru tespiti dogmatik bir eğitimden ziyade sokağı dahi tamamen güvenli bir anonim merkez haline getirecek değerlerden oluşmuş bir eğitim sistemine ihtiyacımız olduğu ve yangınlarımızdan daha büyük bir yangının eğitim sistemimizde yadsınamaz bir gerçeklik addettiği aşikâr oldu.

Bir eğitim sistemi ki her türlü farklılıkları korumaya ve yaşatmaya dönükse; ülkenin en zor zamanlarında zihni tamamen sıhhatli olan amasız lakinsiz o musibete yekvücut olan tepkiyi koyabilecek bireyler yetiştirmişse; devamında da kişileri değil problemleri eleştirecek ilim ve hikmet temelli bir eleştirel düşünce kazandırmışsa o zaman o ülke yaşanılır bir cennet olur. Herkes birbirinin hukukunu korur. Gönüller incinmez ve diller etrafa zehir saçmaz.

Umarım geç kalmıyoruz...