Eğitim ve Yangın
Cennet gibi vatanımız ağır
imtihanlardan geçiyor. Musibetin zeminden ve semadan geleni, sel felaketi veya
yangın her biri ayrı bir trajedidir. İster kasti çıkarılsın ister ihmal olsun
varlık için en büyük bir hukuksuzluk, canlılar için çok büyük bir vebal ve
trajedidir bu. İnsan olan her insan bu trajediyi en derin hislerine kadar
yaşar.
Bütün bunlardan daha trajik
bir derdimiz var. Ülkemin 100 yıllık eğitim sistemi ve semeresidir bunlardan
daha büyük olan yangın. Her yüreği dağlayan bu yangını söndürecek kalitede
insan yetiştirme yerine yangını daha da alevlendirecek niteliksiz insan güruhu
yetiştirmiş bu sistem.
Ülkenin inci kıyılarındaki
yeşillikler ve içindeki canlılar ateşler içinde yanarken insan yosması ve
bozması gibi görünen, isminin önünde türlü türlü etiketler bulunan, ekran ve
gazetelerde boy gösteren nice ehliyetsizler yangını daha da körüklüyorlar.
Bunca yerlerdeki ateşin tek tanım aralığı yangını söndürmek ve değişmezi
karınca dahi olsa oraya su taşımak iken ekranlar ne yazık ki yangına körükle
gidiyorlar.
Allah rahmet eylesin Doğan
Cüceloğlu yıllar önce “Ben Amerika’da
bir cahil ile 5 dakika bir yerde kalamam. 1 dolar için beni keser. Ama eğitimli
birisi ile yıllarca beraber kalabilirim. Çünkü onun bütün o vahşiliği eğitimle
alınmıştır. Lakin ülkeme geldiğim zaman aynı şeyi söyleyemem, tam tersini
düşünürüm hatta. Ben ülkemde cahil gibi görünen ama erdem ve iyilik sahibi olan
okumamışlarla bir ömür aynı yerde kalabilirim fakat eğitimli gibi görünen,
kendini şehirli, entelektüel ve burjuvazi bilen hem de isminin önünde türlü
türlü etiketler bulunanlarla aynı yerde uzun süreli kalamam. Çünkü eğitimli
olanın benim ülkemde zihniyeti eğitimli olmayandan çok daha tehlikeli ve
yakıcıdır” anlamında bir değerlendirmede bulunmuştu.
Bu yangın neticesinde aynı
şeyi bir kez daha yaşadık. Muğla’da veya Aydın’da bir işçi patronuna düğün
davetiyesini götürünce şunu söyler. “Efendim
her ne kadar bir ömürdür beklediğim evladımın düğünü için vakit gelmişse de bu
yangından dolayı düğünü ertelemek ve işe kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Bu yangın benim yüreğimi yakıyor. Ben düğün yapamam, çalgı çalıp oynayamam.
Bunca orman, bunca canlı yanarken ben nasıl düğün yaparım” demiş ve gözyaşı
ile davetiyeleri bırakıp gitmiş.
Yine bağı ve içindekileri
yanan, hayatındaki tek sermayesi ve bütün dünyalığı kül olan Ayşe teyze,
komşularının daha az zarar görmesi için sanki mahşer meydanındaki telaşla
kendini bir o tarafa bir bu tarafa vururken “Allah'ım Allah'ım yardım eyle bizlere ve bu canlılara. Aciziz. Ateşe
karşı sadece sana sığınırız. Hem Devletimize yardım et. Milletimize de merhamet.
Bu yangınlar benim canıma bedel sönecekse canım vatanıma feda olsun” feryad
ve gözyaşlarıyla ağıt yakıyordu...
Yakın tarihimizin emarı
çekilse en kusurlu ve ölü tarafımızın eğitimimiz olduğu hayati gerçek olarak her
vicdanı sızlatacaktır. Değerlerden yoksun, medeniyet tasavvurundan mahrum,
geçmiş ile geleceği birleştirecek bir inşadan uzak ve insanı merkeze almaktan
çok sistemi korumaya dönük bir eğitim sisteminin yüzyıllık çıktıları; ayrık
otları ve çalılıklar korusu kümelenmeler gibi geliyor bana.
Tarihte varlığı çokluğun
yaşatılmasıyla iz bırakmış bir eğitimden tek tipleştirmeye ve varlıkları yok
saymaya evrilen bu yüz yıllık eğitim, ne yazık ki en acıklı ve aciz durumlarda
dahi kendi sistemsel varlığını korumaya dönük bir aymazlığı ve cehaleti
gösteriyor.
Üreterek paylaşmak yerine
tüketerek kendine yontmayı, insanı yaşatmanın toplam kaliteyi artıracağı
evrensel düşüncesi yerine sistemi ve sistemi tıkayan şahısları korumanın tek
doğru olarak algılandığı bu eğitim sistemi sadece abartılı benlikleri daha da
abartıyor diğerlerini de yok sayıyor.
Maatteessüf hem ekranlarda
hem haberlerde bu ülkenin eğitimli ve kültürlü insanları arasında
azımsanmayacak derecede bir güruh, yangını siyasi iktidarına ve düşüncesine
çıkar yapacak kadar zihniyeti çürümüş ve 100 yıllık eğitimin bozuk çıktıları
olarak varlıklarını göstermişlerdir.
Yüreğim çok acıdı ülkem
adına. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük iyiliğin tekrar eğitimden başlaması
gerektiği ve 100 yıllık eğitimin sil baştan yeniden yapılandırılması lüzumu bir
kez daha farz oldu.
Ve kontrol edilemeyen
değişkenlerin dolaştığı sokakların tanım aralığının doğru tespiti dogmatik bir
eğitimden ziyade sokağı dahi tamamen güvenli bir anonim merkez haline getirecek
değerlerden oluşmuş bir eğitim sistemine ihtiyacımız olduğu ve yangınlarımızdan
daha büyük bir yangının eğitim sistemimizde yadsınamaz bir gerçeklik addettiği aşikâr
oldu.
Bir eğitim sistemi ki her
türlü farklılıkları korumaya ve yaşatmaya dönükse; ülkenin en zor zamanlarında
zihni tamamen sıhhatli olan amasız lakinsiz o musibete yekvücut olan tepkiyi
koyabilecek bireyler yetiştirmişse; devamında da kişileri değil problemleri
eleştirecek ilim ve hikmet temelli bir eleştirel düşünce kazandırmışsa o zaman
o ülke yaşanılır bir cennet olur. Herkes birbirinin hukukunu korur. Gönüller
incinmez ve diller etrafa zehir saçmaz.
Umarım geç kalmıyoruz...