Eğitim ve öze dönüş yolculuğu…
Yaptığı işten memnun olmayan insanlar…
Yaşadığı şehirde mutsuz olan bireyler…
Ailesinden yeterli ilgiyi görmediği nedeni ile intihar etmeye kalkışan gençler…
Aile baskısı ile evlendirilen çocuklar…
Sosyal medyada gördüğü örnekleri kendine rol model alarak hayatını karartan
gençler…
Yaşam tarzı beğenilmeyen ve ötekileştirilen gruplar…
Her konuda ahkâm keserek toplumu yanlış yönlendiren kanaat önderleri…
Şiddete maruz kalan eşler…
İlgisiz ve sevgisiz büyüyen çocuklar gibi yüzlerce sorunla karşılaşıyoruz her
gün. Mesaisini beğenmeyen işçi…
Amiri ile anlaşamayan memur…
Az kâr elde etmekten yakınan esnaf…
Geçinemeyen aileler, okuyamayan çocuklar, hayallerini gerçekleştiremeyen
gençler… Kimi dinleseniz memnuniyetsizliğe dair muhakkak bir söz işitirsiniz.
İlginçtir ama eşi/işi
olmayan da mutsuz ve huzursuz, eşi/işi olan da… Evden işe gidenin de, işten eve
dönenin de ayağı geri geri gidiyor. Fakirin de karnı doymuyor, karnının
doymadığını zengin de söylüyor. Çevremizdeki insanların neredeyse tamamı memnun
değil; herkeste bir huzursuzluk var. Soruların son bulması için herhangi bir
çaba da göremezsiniz kimsede. Herkeste kabule geçiş söz konusu gibi. Çözüm çok
uzaktaymış gibi bir karamsarlık içerisindeler. Köşeye çekilmiş, bir yerlerden
sihirli bir elin uzanmasını bekliyorlar adeta.
Aslına bakarsanız sorunun
da çözümün de kaynağı bireyin kendi iç
dünyasında saklı. Olaya nereden ve nasıl baktığı ile alakalı. Karşılaştığı
sorunları kendi iç dünyasına dönerek çözmek yerine hep muhatabını suçluyor,
sorunun da çözümün de muhatap olduğu kişilerde arıyorlar. Ruhlarında hep bir
mücadele hep bir savaş duygusu yer alıyor. En büyük mücadeleyi kendi
duygularına, en büyük savaşı kendilerine karşı vermesi gerekir iken olaya
yanlış yerden bakıp, yanlış yorumlayarak sorunları hep çözülmez hale getiriyorlar.
Sorunların çözülmez olduğu
bir noktada eğitim kilit bir rol üstleniyor. Duygularını eğitmeyi ve yönetmeyi
öğretiyor. Başkaları ile değil kendileri ile ilgileniyor eğitilmiş insanlar; iç
dünyalarına yöneliyor, hayatı anlamlı kılmaya çalışıyor. Zafer elde etse de
kendine karşı zafer elde etmiş, yenilse de kendine yenik düşmüş olarak görüyor.
Ama en önemlisi ise, kendisi ile olan savaşı kazansa da kaybetse de, kendine
çok şey kattığına inanıyor ve kaybedici olarak görmüyor. Değişmeyi, törpülenmeyi,
yol almayı, tebessümü, gülümsemeyi, hayatı, insanları, kendini, varlığını, var
olmayı, mücadeleyi biliyor.
Sürekli öğrenme, gelişme,
ilerleme, kendine bir şeyler katma derdinde oluyor eğitilmiş insanlar;
eğitimciler. Başkalarının ne dediği ne yaptığı ile değil, kendilerinin
yaptıkları üzerine hayatlarını konumlandırıyor. Sürekli bir seyahat halinde
olup, seradan süreyyaya doğru geziyor. Dışa değil; içe doğru, öze doğru oluyor…
Kendini bulan, kendini
gerçekleştiren bir yolculuktur öze dönüş yolculuğu. Ne yol yoruyor insanı ne
yolculuk. Keyifli, heyecanlı oluyor her şey. Bedeni de, zihni de, ruhu da
dinlendiriyor; arındırıyor tüm kötülüklerden insanı. Güzelliğe dair ne var ise,
öze dönüşünü gerçekleştiren insanlarda oluyor. Eğitime yönelmek ile güneşe
yönelmek; eğitimciye yüzünü dönmek ile özüne dönmek bir oluyor. İkisi de yüreği
ısıtıyor, aydınlatıyor her tarafı. Kültürel değerleri, eşya ile olan
ilişkileri, sorumluluk almaları, inisiyatifleri diğer insanlardan çok daha
farklı oluyor öze dönüş hikayesini yazanların… Sevgiyi, kitapları, dostları,
hayatın her anını önemsiyor öze dönüşünü gerçekleştirebilmiş insanlar.
Yürüyüşü, gülüşü, konuşması hatta susması bile anlamlı, öğretici, sempatik
geliyor insana. Bu nedenle öze dönüş yolculuğuna çıkmış eğitimcilerin hayatı
bir başka güzel, bir başka özel oluyor.
Bazı yoğunluklar nedeni
ile belli bir süre yazmaya ara vermiştim dostlar. Kalemim benden ayrı durabilse
de, ben kelamımdan ayrı kalmayı beceremedim. Bu nedenle bitmemesini ümit
ettiğim yolculuğa, eğitime dair yazılarıma kaldığım yerden devam ederek özüme
dönmek istedim. Öze dönüş yolculuğumda bakalım sizinle birlikte nelere şahitlik
edeceğiz? Herkese yürekten sevgiyle, kalpten ilgiyle, eğitimcinin diliyle selam
olsun.