Eğitim ve hayat, insan üzerine kurulmalıdır!
Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes Kara’nın intiharı ve onu intihara sürükleyen süreç, hepimizi derinden sarstı. Enes Kara’nın intiharı, toplum olarak eğitim, aile, cemaat, çocuk ve daha birçok alanda kendimizi sorgulamamızı ve her şeyi yeniden ele almamızı gerekli kılmaktadır. Enes Kara vakası, sadece münferit bir vaka olarak ele alınamaz. Enes Kara vakası, aile, üniversite ve cemaat başta olmak üzere ana sosyal yapılarımızın işe yaramazlığını ve iflasını ortaya koymaktadır. Çocuklarımızın hayatlarının tükenmemesi için, kendimizi her açıdan hesaba çekmeliyiz. Sahici bir hesaplaşma içine girmeden verimsiz suçlamalar, kamplaşmalar ve çatışmalar yaparak statükoyu korumaya çalışmak, yararlı ve verimli bir durumun oluşmasının önünü açmaya hizmet etmeyecektir.
Cemaatler ve tarikatler, din değildir. Cemaatleri ve
tarikatler, farklı insanların değişik inançlar, kaynaklar ve kişiler etrafında
oluşturdukları insani yapılardır. Cemaat ve tarikatların doktrin, inanç,
ritüel, yaşam tarzı ve örgütlenmelerini sorgulamak, dini sorgulamak anlamına
gelmemektedir. Tarikat ve cemaatlerin kapalı, dar ve tepeden inmeci inanç ve
uygulamalarının sorgulanması, günümüzün çok önemli bir ihtiyacıdır. Tarikat ve
cemaatlerdeki inançların ve yaşam tarzlarının bireysel ihtiyaçları dikkate
almaması, herkesi kendi standart doktrin ve ritüellerini uygulamaya mecbur
etmeleri üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Cemaat ve
tarikatlar, hiçkimseyi dinlememe, fakat herkesin kendilerini dinlemesi ve
uyması gerektiği şeklindeki anlayışı terk etmelidirler. Gençler, bir cemaat
veya tarikat yapısı içinde yer alsalar bile kendilerinin dinlenilmesini ve
bireysel görüşlerinin ve dikkate alınmasını istemektedirler. Tarikatlar ve
cemaatler, çocuklar ve gençler başta olmak üzere insanı dinlemeyi
öğrenmelidirler.
Her insan, özgürlüğü, onuru ve özgünlüğü olan bireydir.
Özgür bireyler olarak insanlar, ailenin, cemaatlerin, tarikatların veya daha
başka üst yapıların malı ve mülkü değillerdir. Aile, çocuklarını mensubu olduğu
cemaate veya tarikata mahkum edemez. Çocuklar ve gençler, hangi sosyal yapıya
girip çıkacaklarına kendileri özgürce karar vermelidirler. Aileler, çocukları
istememesine rağmen onlar adına hangi cemaat veya tarikat yapısı içinde kalacaklarına
karar vermemelidirler. Çocuk-aile-cemaat üçgeni etrafında kurulan ilişkileri
konuşmak, körleştirici ve kısırlaştırıcı bir ideolojik çatışma konusu haline
getirilemez.
Çocukların ve gençlerin, aile veya çevre baskısı sonucu bir
tarikat veya cemaatte kalma zorunda bırakılmaları, onların psikolojik, ruhsal
ve sosyal iyilik halleri üzerinde negatif etkiler bırakmaktadır. Çocukların ve
gençlerin ruh ve zihin sağlığının nasıl korunacağı sorusunu, tarikat ve
cemaatler başta olmak üzere bütün sosyal yapılar gündemlerinin birinci maddesi
haline getirmelidirler. Hiçbir yapı, insanın üstünde bir değere sahip değildir.
Tarikat ve cemaatler dahil bütün yapılar, insanın psikolojik, ruhsal, bilişsel,
sosyal ve zihinsel sağlığının korunmasına ve gelişmesine hizmet etmelidirler.
İnsanın bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimine hizmet etmeyen hiçbir yapı,
sahici anlamda iinsana hizmet etme misyonunu yerine getiren sivil bir yapı
olarak değerlendirilemez.
Çocuklarımızı, istemedikleri eğitimleri almaya zorluyoruz.
Yarış atı gibi yetiştirdiğimiz çocuklarımızı, tıp ve hukuk gibi fakülteleri
kazanmaya çok erken yaşlardan itibaren şartlıyoruz. Tıbbı veya hukuku kazanan
çocuklarımızın, okudukları fakültelerden mutlu olmadıklarını görüyoruz.
Çocuklarımızı, istedikleri yüksek eğitimi alma konusunda serbest bırakmalıyız.
Çocuklar, mutlu olacakları ve doyum sağlayacakları bir üniversite eğitimi alma
hakkına sahiptirler. Yüksek öğretimimizin niteliği ve açmazlarıyla yüzleşmemiz
lazımdır. Tarikatları ve cemaatleri konuştuğumuz kadar okullarımızın ve
üniversitelerimizin de gençlerin ihtiyaçlarına cevap verip vermediğini
konuşmaya ihtiyaç vardır.
Eğitim, din, toplum, aile, üniversite, kısacası bütün insani
kurumlar, insan ve hayat merkezli inşa edilmelidir. Hiçbir kurum veya yapı,
insanın yerine geçirilemez. Eğitim ve toplum, bireyleri tek bir kalıba
sokmaktan vazgeçmelidirler. Eğitsel ve sosyal süreçler, kişilerin, kendileri
olma, düşler kurabilme, kendilerine ait düşünceler kurma, kendine özgü bir
yaşam stiline sahip olma haklarını gasp etmemelidirler. Eğitim, aile, din,
toplum ve üniversite başta olmak üzere bütün yapıların, insan üzerine kurulması
gerçekliğini idrak etmeye ihtiyacımız vardır.